Ramazanda cinselliği bırakmayın
Doğadaki bütün canlılara şefkat ve merhamet esasının egemen olması gereken Ramazan ayı boyunca kamuoyu pek çok konuyu tartışacak ve gündemde tutacak.
Aşk, evlilik, yakın ilişkiler ve cinsellikle ilgili sorular ramazan ayında yine gündemi meşgul edecek. Çünkü insanın maddi ve manevi gelişmesinin yanı sıra ruh ve beden sağlığının korumasında önemli bir yer tutan cinsellik; İslam dini tarafından, insan doğasının en temel ihtiyaçlarından biri olarak görülmüştür. İnsanlar için cinsel arzu ve istekler; açlık, susuzluk gibi doğal olgulardır. Ancak buna rağmen, her yıl, Ramazan ayında aynı tartışmalar yaşanır: “Ramazan ayında cinsellik yaşanmalı mı?” “İftar sonrası hemen ilişkiye girmek sakıncalı mı?” “Ramazanda yaşanan cinsellik; ayıp, yasak ya da günah olarak değerlendirilmeli mi?” İşte bu sorulara cinsellik, aile ve evlilik konularında toplumu bilgilendirmeyi amaçlayan Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği cinsel terapistlerinden yanıtlar geldi.
Cinsel mitler hayatı çekilmez bir hale getiriyor
Ramazan ayında cinselliğin yasaklanmaması uyarısında bulunan Dr. Cem Keçe; iftar ve sahur arasında çiftlerin cinselliklerini yaşamaları gerektiğini söyledi. Ramazan ayı boyunca cinsel hayatı çekilmez bir hale getiren cinsel mitler, yani hurafeler (doğru bilinen yanlışlar) konusunu gündeme taşıyacaklarını ifade eden Dr. Keçe, “Her gün bir cinsel hurafeden kurtulmanın çiftlerin hayatında nelere sebebiyet vereceğini bilmek gerek. İnsanımızın bilinçlenerek ve bilgilenerek ruhsal ve bedensel huzura ulaşmasını ve yakın ilişkilerinde manevi güzellikleri paylaşmasını önemsiyoruz” diye konuştu.
Koşulsuz sevgiyi ve bilimin ışığını topluma hâkim kılmak gerek
Günümüzde, sahip olunan insanî değerlerin erozyona uğramaya yüz tuttuğunu ifade eden Dr. Cem Keçe şöyle devam etti:
Sınırsız hırslar ve talepler benliği kapladı. Bireysellik, bencillik, çıkarcılık, aldatma ve aldatılma gibi olumsuz değerler yakın ilişkilerde öne çıktı. Teknolojik tüm yeniliklere rağmen cinsel mitler toplumda mutsuz, umutsuz, olumlu düşünemeyen ve cinselliği paylaşamayan kişilerin sayısını artırdı. Ayrıca cinsel sapkınlıklar, taciz, tecavüz, ensest gibi ülkemizi kasıp kavuran olumsuzluklar ve hak ihlalleri, cinsel ayrımcılık ve kadınları hedef alan şiddet insanımızın geleceğe olan umutlarını zayıflattı. Şüphesiz bu olumsuzluklar, aşınan ve kaybolan değerler karşısında yapılması gereken; koşulsuz sevgiyi ve bilimin ışığını topluma hâkim kılmaktır. Ramazan ayı kaybedilen bu değerleri yeniden kazanmak, insanın özünde var olan iyilik ve insani duyguları fiiliyata geçirmek için önemli bir fırsat. Çünkü Ramazan ayı baştan sona sosyal dayanışma ve kaynaşmanın yoğun olarak yaşandığı, bilgilenme, arınma ve yenilenme bilincinin tazelendiği değerli bir zaman dilimi. Bu nedenle maddi ve manevi sayısız güzellikleri çağrıştıran, ferdi hayatta huzurun, sosyal hayatta kaynaşma ve paylaşmanın yoğun olarak yaşandığı, iradelerin sevgi ve merhametle eğitildiği ve özgürleştiği Ramazan ayını, cinselliği yasaklamadan kalpleri arındırmak için bir fırsat olarak görmek gerek.
Cinsellik ekmek su gibi güzel bir nimettir
İslam inancına göre oruç tutmanın ruhu ve bedeni terbiye ettiğini ve bu yönüyle daha derin bir anlayış ve yaşayış vaat ettiğini söyleyen psikiyatrist Doç. Dr. Cebrail Kısa şunları söyledi:
Oruç, kişinin sahip olduğu nimetlerden bir süre ayrı kalmasını gerektirir ve hep elinin altında hazır olarak bulduğu şeylerle arasına bir mesafe koyar. İftar vakti bu mesafe ortadan kalkar ve kişi orucunu tuttuğu her ne varsa, özlediği ve uzak düştüğü lezzetleri yeni bir heyecanla tadar ve yeniden keşfeder. Bu nedenle iftar orucu tutulan cinselliği de güzelleştirebilir ve cinsel mutluluğun gelişimi için yeni bir fırsat sunabilir. Cinsellik ekmek gibi su gibi güzel bir nimettir; kadın ve erkeğin birbirlerine ruhlarını ve bedenlerini armağan ettikleri eşsiz bir sofradır. Bu sofradaki lezzetleri derinleştirmek, o sofraya oturmanın keyfini yine, yeni, yeniden yaşamak insanoğlunun hakkıdır.
Cinselliğin orucu varsa, iftarı da olmalıdır
Ramazan ayında meşru cinselliği bir tür ayıp, yasak veya kaçamak saymanın orucu tutulan cinselliğin iftarının da gereksiz olduğu gibi çok yanlış bir algıya neden olabileceğini ifade eden psikolog Serap Güngör ise şunları söyledi:
Ramazanda cinselliği yasaklamak, çiftleri birbirlerinden soğutabilir, zamanla ilişkilerini tekdüzeleştirebilir. Cinselliğin ruhsal ve duygusal boyutlarının ihmal edilmesine yol açabilir. Böylece çiftlerin birbirlerini duygusal ve ruhanî gevşemeden ve rahatlamadan yoksun bırakmalarına vesile olabilir. Oysa cinselliğin orucu varsa, iftarı olmalı. Ruhsal ve bedensel bir arınma yaşanması gereken Ramazan ayında cinselliği yasaklamak yerine; gönüller ve beyinler arındırılarak huzurlu ve dengeli bir ruh hali yaratılmaya çalışılmalı. Çünkü yeme içmenin orucu damak lezzetini geliştirebiliyorsa, özlenen ve hasretle beklenen cinselliğin orucu da cinsellikten alınan hazzı geliştirebilir, cinselliği ilk günkü heyecanına taşıyabilir ve monotonlaşan birleşmeler olağanüstü nitelikler kazanabilir.
Cinsellik yasaklanırsa kişi huzursuz olabilir
Ramazan ayında cinselliği ve cinsellikle ilgili düşünceleri bastırmaya çalışmanın, kişinin daha fazla cinsellik düşünmesine neden olabileceğini söyleyen Cised psikologu Kemal Özcan şunları söyledi:
Ramazan'da kendine cinselliği yasaklayan bir kişi, daha huzursuz olur. Ancak iftarda ağır yemekler yenildiyse bu kişiyi rahatsız edebileceği için iftardan hemen sonra değil, birkaç saat sonra ilişkiye girilebilir. Kişi iftarını yaptıktan sonra cinsel isteği de artar. Ancak tok karnına hemen cinsel ilişki yaşamak performansta düşüklüğe neden olabilir. İftardan sonra biraz dinlenmek ve daha sonra cinsel ilişkiye girmek en doğrusu olacaktır.