Onu ilk kez ‘Koyu Kırmızı’da Ayşe karakteriyle izledik. Ardından başarılı pek çok işte yer aldı. Şimdi ‘Uyanış: Büyük Selçuklu’da Turna rolüyle karşımızda. Genellikle oyunculuğu ve güzelliğiyle takdir toplayan Sevda Erginci’nin, boyunun kısalığını diline dolayan sosyal medya kullanıcılarına cevabıysa net: Eleştiri dilini öğrenmek mühim. Alev Gürsoy Cimin / alev.gursoy@posta.com.tr
Nasıl bir dönemindesiniz hayatın?
Keyifli ve heyecanlı geçiyor bu aralar. Daha sağlam adımlar atmak istediğim, huzurlu bir dönemdeyim.
Pandemi sizi de çok korkuttu mu, süreçte neler yaşadınız?
Kendimden ziyade sevdiklerim için korktuğum bir süreçti ki hâlâ devam ediyor… Ne zaman son bulacağını bilememek çok sıkıntılı. Benim zaten hep, daha çok evimde vakit geçirdiğim sakin bir hayatım vardı. O sebepten çok sert bir geçiş olmadı pandemi süreci. Ama daha sosyal olmayı istemedim değil. Bir yandan da gelecek adına çok kaygılandım. Tüketim ve daha birçok global sorun için çözüm aramaya başlamazsak, daha zor günler göreceğimizi düşünüyorum.
Sete giderken ne hissediyorsunuz, bir tedirginlik var mı?
Sette alabildiğimiz bütün önlemleri alıyoruz. Bu konuda TRT de, yapımcımız da hassas ve özenli…Onun dışında çok dışarı çıktığım söylenemez. Çıktığımda da önlemlerimi alıyorum.
TARİHE İLGİM VARDI AMA SULTAN MELİKŞAH DÖNEMİNE HAKİM DEĞİLDİM
Yeni diziniz ‘Uyanış: Büyük Selçuklu’ şimdiden farklı bir iş olacağa benziyor... Nasıl tepkiler?
Biz zaten işe çok güveniyorduk. Çekim sürecinde de bu güven katlandığından az çok ne tepki geleceğini tahmin ediyorduk. Tahmin ettiğimiz gibi de oldu. Çoğunluk işi çok beğendi. Büyük emek verilmiş bir iş. Seyirci de bunun farkında.
Sizi hep aile ya da aşk filmlerinde gördük ama bir dönem dizisinde ilk kez görüyoruz... Nasıl bir his?
Çok istedim bu işin içinde olmayı, bir yandan da hiç tecrübem olmadığı için tedirgindim. Ama hem iyi hazırlanmak için yeterli zamanım oldu hem de ekipte herkes işini o kadar iyi yapıyor ki ortaya kötü bir iş çıkması neredeyse imkansız hale geldi. Haliyle çabuk adapte oldum ve çok iyi hissediyorum.
‘Uyanış: Büyük Selçuklu’ dizisinde Büyük Selçuklu Devleti’nin en ihtişamlı sultanı olan Sultan Melikşah’ın dönemi anlatılıyor. Tarihe ilginiz var mıydı, hiç araştırmış mıydınız?
Aslında tarih öğrencisiydim ben. Fakat okurken bir yandan dizide oynuyordum ve çok çalışıyordum. Oyunculuktan dolayı hem lisede hem üniversitede düzenli, devamlı bir öğrencilik hayatım olamadı. O yüzden ilgim vardı elbette ama tamamen hakim olduğumu söyleyemem. Ama tabii işe başlamadan önce yapımcımız Emre Konuk, hepimiz dönemi biliyor olalım diye hem birçok kaynak sundu hem de Cihan Piyadeoğlu ile bizi buluşturarak ondan faydalanmamızı sağladı. Artık hepimiz o döneme hakimiz.
En ihtişamlı isimlerden birine hayat veriyorsunuz. Turna’yı kendi gözünüzden nasıl anlatırsınız?
Turna, tarihten bildiğimiz, tanıdığımız biri değil. Kurmaca bir karakter. Şelemzar Emiri İlteber Bey’in kızı. Ona sunulan ihtişamlı hayatı önemsemeyen, hatta mümkün olsa belki reddedecek; kendini ihtiyacı olan herkesi iyileştirmeye adamış yetenekli bir şifacı.
Sahneler çok etkileyici ama daha önce de defalarca dönem dizisi yapıldı. Sizin dizinizin farkı ne?
Melikşah Sultan dönemi, gerçekten herkesin bilmesi, araştırması gereken ihtişamlı bir dönem. Bu dizi de o dönemi öyle bir prodüksiyonla anlatıyor ki seyircilerin, izlerken kendini o dönemde hissedeceğini ve çok etkileneceğini düşünüyorum.
GEÇMİŞİ BİLMEK VE ANLAMAK YÜRÜMEDİĞİN YOLU DA TECRÜBE ETMEKTİR
“Geçmişini bilmeyen geleceğini bilemez” derler... Siz nasıl doldurursunuz bu sözün içini?
Geçmişi bilmek ve anlamak, yürümediğin yolu da tecrübe etmiş olmaktır. O tecrübe ve bilginin oluşturduğu bilinç de haliyle yolunu, geleceğini daha aydınlık kılar.
Sahnelerde çok etkilendiğiniz ve tamamen o dönemin ruhuna girdiğiniz oluyor mu? O kostümlerin içinde nasıl hissediyorsunuz?
Mekanlar, dekor, kostümler hem o kadar gerçek hem o kadar büyülü ki etkilenmemek ve inanmamak mümkün değil. Tabii ki etrafımızdaki insanların yüzünde maskeleri görünce 2020 hemen hatırlatıyor kendini.
Sevda ile benzer yönleri var mıdır Turna Sultan’ın?
Kendi yolunu kendi belirlemekteki ısrarı ve ayaklarının yere sağlam basıyor olması benziyor benimle.
HER ZAMAN CANIMIN İSTEDİĞİ GİBİ HAREKET ETTİM
Aşkta nasıl bir kadınsınız? Aklınıza koyduğunuzu yapar mısınız Turna gibi?
Turna yaşadığı dönem ve babasının konumu itibarıyla benim özgürlüğüme sahip değil. O yüzden bu anlamda kıyaslama yapmak zor. Ben her zaman canımın istediği gibi hareket ettim, engellerim olmadı pek. Turna’nın benim kadar özgür olması mümkün olmasa da kendi yolunu çizmek için, istediği aşkı yaşamak uğruna elinden geleni yapıyor.
ELEŞTİRİ DİLİNİ ÖĞRENMEK MÜHİM
Dönem dizilerinin kurgusal yanı göz ardı ediliyor genellikle ve bu yüzden bazen acımasızca eleştiriliyor. Siz nasıl bakıyorsunuz bu konuya?
Yapılan her iş eleştirilmelidir zaten ki daha iyisinin önü açılsın. Ama eleştiri dilini öğrenmek ve bildiğin konuda eleştiri yapmak mühim.
Gelelim bugüne ve size. Dizi dışında nelerle meşgulsünüz?
Neredeyse yaz başından beri bu iş için hazırlanıyorum. Ciddi bir eğitim sürecinden geçtik hepimiz. At, kılıç ve okçuluk öğrendik. Bir yandan karaktere hazırlandım… Onun dışında herhangi bir şeyle ilgilenmeye ve hatta tatil yapmaya bile pek vakit bulamadım.
BÜYÜDÜM VE HAYATA BAKIŞ AÇIM DEĞİŞTİ
Sizi ilk kez ‘Koyu Kırmızı’ dizisinde Ayşe olarak izledik. O Ayşe’den bugüne neler değişti hayatınızda?
2012 yılından bahsediyoruz. O kadar uzun bir süreç ki benim için... Büyüdüm... Davranışlarım, hayatım, hayata bakış açım değişti ve gelişti...
HAYATINIZI BAŞKALARI İÇİN YAŞARSANIZ GERÇEK MUTLULUĞU TADAMAZSINIZ
Sosyal medyada sizinle, güzelliğinizle, oyunculuğunuzla ilgili genellikle güzel yorumlar yapılmış. Ama olumsuz yorumlar da mutlaka oluyor. Mesela boyunuzla ilgili olumsuz yorumlar okudum. Üzülüyor musunuz bunlara?
Neden üzüleyim ki! Ben bu şekilde yaratılmışım. Mutlu bir hayatım, çevremde sevdiğim sevildiğim dostlarım var. Sağlığım yerinde... 10 santim daha uzun olsam ne değişecekti? Hiç üstüne vazife olmadan, sadece bir şeyler yazmış olmak için yazan o kişilerin o cümleleri ellerinden alınmış olacaktı sadece. O zaman da başka şeyler bulacaklardı. Hayatınızı başkaları için yaşarsanız asla gerçek mutluluğu tadamazsınız.
Onur Tuna ile oynadığınız dönemde çok konuşulmuştu bu. Ben de onunla röportaj yaptığımda kendisine sormuştum bu konuyu. “Onda öyle bir yürek var ki benim boyum onun yanında kısa kalır” demişti...
Teşekkür ederim canım Onur’a.
ÖNYARGIYA VE ADALETSİZLİĞE TAHAMMÜL EDEMEM
Kendinizi, hayata bakışınızı nasıl anlatırsınız? Sizi neler üzer? Nelere kafa yorarsınız?
İnsanın doğaya, hayvana, dünyaya verdiği zarar beni en çok üzen şey. Ön yargıya, mantıksız eleştiriye ve adil olmayan hiçbir şeye tahammül edemem.
Mardinli bir babayla Makedonya göçmeni bir annenin çocuğusunuz. Nasıl bir aile ve çocukluktu sizinki?
İki farklı kültürün harmanıyla büyüdüm diyebilirim. Bu da beni daha özgür ve uyumlu biri yaptı. Annem ve babam da baskısız ve müdahalesiz büyüttü beni. Keyifli, güzel anılarla dolu bir çocukluk geçirdim.
Oyunculuk nasıl girdi hayatınıza?
Çok özel bir hikayesi yok açıkçası. Lisede okul tiyatrosundaydım ve bundan çok keyif aldığımı gördüm. Devamında ‘Semaver Kumpanya’da eğitim aldım ve oyunculuk yolculuğum böylece başlamış oldu.
Oyunculukta kırmızı çizgileriniz var mı?
Kırmızı çizgi denmez ama sırf yapılmış olsun diye, hiç yeri olmayan gereksiz bir sahneye itiraz edebilirim duruma göre.
Hayatınızdaki öncelikleriniz neler?
Ailem, sevdiğim ve her şeyimi paylaşabildiğim yakın çevrem... Ve tabii ki köpeğimle kedilerim...
Gözleriniz dolayısıyla Türkan Şoray’a çok benzetiliyorsunuz, bu benzetilme durumuna ne diyorsunuz?
Türkan Şoray gibi hepimizin filmleriyle büyüdüğü, hayran olduğu çok önemli bir sanatçıya benzetilmekten onur duyarım.
HAYATIMI SOSYAL MEDYA İÇİN YAŞAMIYORUM
Sosyal medya ile ilişkiniz nasıl?
Mesafeli bir ilişkim var sosyal medya ile. Sosyal medya için yaşamıyorum hayatımı. Gerektiğinde kullanıp bir kenara bırakabiliyorum. Oradaki linç kültürüne gelecek olursak, keşke insanlar hayatta çok daha önemli şeylerin olduğunun farkına varıp, onca emeği dünya için harcasalar...
ŞİDDET UYGULAYAN KİŞİNİN ZAVALLILIĞININ GÖSTERGESİDİR
Kadına yönelik şiddet hakkında neler söylersiniz?
Bu konuda söylenecek o kadar çok şey var ki... Ama özetle şunu söyleyebilirim. Kadınlara ya da hayvanlara yapılan her türlü şiddet; yapan kişinin acizliğinin, yetersizliğinin, zavallılığının bir göstergesidir.
- Tahinin içine kaşık kaşık ekleyin! Kolesterolü düşürüp karaciğeri yeniden doğmuş gibi yapıyor, kemikleri betona çeviriyor!
- Kilosu 300 TL ama doğada toplayıp yemesi bedava! Böbreklere reset atıp karaciğeri yeniden doğmuş gibi yapıyor! İdrar yolu enfeksiyonlarını siliyor
- 62 yaşındaki kadın 30 kilo verdi! 126 kilodan 90'lara düştü: Mum gibi erimenin sırrı meğer gözümüzün önündeymiş
- Sağlıklı diye kaşık kaşık yiyoruz ama bağırsakları mahvediyor! Ömürden 10 yıl çalıp keşke zehir yeseydim dedirtiyor, kabızlığın en büyük sebebi!
- Kahvaltıda 1 kaşık tüketmek yetiyor! Demir deposu, bağırsakları makine gibi çalıştırıyor