Dünya Şampiyonu Para okçumuz Yiğit Caner Aydın, Türkiye’nin engelliler için yaşanması zor bir ülke olduğunu ifade ederek, “Bu zorlukları aşmanın, özgürleşmenin en iyi yolu spordan geçiyor. Spora başlamak için ise insanın kendi beynindeki cesaret engelini kaldırmak gerekiyor. Ardından da çok çalışarak başarmak mümkün. En büyük hedefim 2024 Paris’te Paralimpik Şampiyonu olmak” dedi. Hayatın bir başlangıcı ve sonu vardır. Bunu zihinsel yetileri gelişmiş tüm canlılar çok iyi bilir.
Ancak hayata dair bilmediğimiz ise start çizgisi ile finiş çizgisi arasında neler yaşayacağımız. Nasıl bir hayatımız olacağını, başımıza neler geleceğini kestiremeyiz. Çünkü hayat bilinmezliklerle doludur. Her şey güllük gülistanlık iken birdenbire ömrümüze kara bulutlar çökebilir. Bunun tersi de olabilir. Bitmez gibi görünen bir karabasanın içindeyken aniden güneş açabilir, gün doğabilir. Sonradan engelli olanların hayatlarında işte böyle kırılma anları vardır. Talihsiz bir kaza, bir hastalık, kör bir kurşun bir anda yeni ve sancılı bir hayatın kapılarını açar.
Bu, Dünya Şampiyonu Para Okçumuz Yiğit Caner Aydın için de böyle olmuş. Okulda başına düşen bir stant sonucunda boyun omurunda oluşan kırık ve akabinde geçirdiği omurilik felci sonucu bir anda kendini engelliler safında bulmuş. Zorlu geçen tedavi sürecinden sonra Aydın, hayata küsmek, evine kapanmak yerine okçuluk sporuna başlamış. Özgürleşmenin, kafasındaki engelleri ortadan kaldırmanın formülünü sporla bulmuş. Ardından da gelen şampiyonluklar... Sözü daha fazla uzatmadan Yiğit Caner Aydın’ın hikayesini kendisinden dinliyoruz.
Merhaba Yiğit, biraz kendinden bahseder misin?
Ben Yiğit Caner Aydın, Para Okçuluk Milli Takım sporcusuyum. 2013 yılında 21 yaşındayken üniversite bahçesinde başıma düşen bir stant sonucunda boyun omurum kırıldı ve omurilik felci geçirdim. Doktorlar ameliyat öncesinde yüzde 20’lik bir yaşam ihtimalinden bahsetmişler. Bu hayat mücadelesini kazandıktan sonra 6 gün yoğun bakımda, 8 ay ise hastanede yattım. Yaklaşık 2.5 sene kadar da bir fizik tedavi sürecim oldu. Yaşadığım yaralanma neticesinde ellerimin ve göğüs altından itibaren vücudumun kontrolünü kaybettim. İlk zamanlar tekerlekli sandalye kullanmam bile mucizeydi. Çok yoğun fizik tedavilerle birlikte sandalyeye oturabilir bir seviyeye gelmiştim.
Okçuluğa 2017 yılında başladığını biliyoruz. Peki bu süreç nasıl gelişti? Neden okçuluk?
Okçulukla ilk tanışmam 2015 yılının sonunda oldu aslında. Babam çalıştığı yerde milli okçu Naci Yenier ile tanışmış. Babam benden bahsedince Naci abi benim için de okçuluğu önermiş. Kendisinin yanına giderek antrenmanlarını izlemiştim. Onun atışlarını izlerken çok kolay gibi görünmüştü gözüme. Hatta onun kullandığı yayı merak edip elime almak istediğimde neredeyse sandalyeden düşüyordum. Ancak o gün bu sporun bana uygun olabileceğini düşünüp araştırmaya başladım. Hem fiziksel olarak hem de mental olarak bana çok uygun olacağını hissetmiştim. Paralimpik Oyunları’nda da okçuluk sporunun yer aldığını öğrendiğimde bu seviyede hedef koyabileceğim bir spor olduğu için tamamen bu branşa yöneldim. Okçulukla ilk tanıştığımda kendi başıma tekerlekli sandalyeyi bile kullanamıyordum. İlk aylarım lastik çekerek, kol antrenmanları, denge antrenmanları yaparak geçmişti. Daha fazla antrenman yapabilmek için evin otoparkında bir alan oluşturmuştum. Günlük 5-6 saatlik antrenmanlarla birçok problemi çözerek daha stabil atışlar yapabilmeye başladım. 2017 yılının Eylül ayında Çin’de düzenlenen Dünya Şampiyonası’nda ilk kez milli formayı giydim. Bu yarışmada takım kategorisinde 2 rekorla şampiyonluk kazandık. Bireysel olarak da yarışmayı 4’üncü tamamladım.
2019’da Sardinya’da düzenlenen Avrupa Kupası’nda ilk bireysel madalyanı kazandığında neler hissettin?
2018 yılında Avrupa Şampiyonası’ndan bir ay önce milli takım kampındayken akciğer sönmesi yaşadım. Çok zorlandığım bir dönemdi. Hem fiziksel olarak hem de mental olarak zorlu zamanlardı. Ancak kendimi toparlamak için her zamankinden daha fazla çalışacağıma söz vermiştim. Aylarca çok sıkı çalışarak yeni sezona hazırlandım. 2019 yılı Mayıs ayında düzenlenen Avrupa Kupası’nda hem bireyselde hem de takımda kazandığım altın madalyalar emeklerimin karşılığıydı ve aynı zamanda büyük bir geri dönüştü. Bu yarışmanın ardından çok büyük bir gurur yaşadım. Potansiyelimi biliyordum ancak elde ettiğim sonuç bu sporda hangi seviyelere çıkabileceğimin de bir göstergesiydi.
Tokyo 2020 Paralimpik Oyunları’nı 1 puan farkla kaçırmanın hayal kırıklığı seni nasıl etkiledi?
Paralimpik Oyunlar bu sporun zirvesi. Yıllardır hep burada olmanın hayaliyle çalışıyorum. Tokyo 2020 için kota veren yarışmada çok iyi performans göstermeme rağmen 1 puanla kotayı kaçırdım. Benim için çok büyük bir hayal kırıklığıydı. Ancak ben bunu yeni bir hikayenin başlangıcı olarak gördüm. Kota yarışmalarından bir gün sonra kota alan, almayan tüm sporcuların yarıştığı turnuvaya başım dik bir şekilde çıkarak bu işin yeniden başladığını, pes etmeyeceğimi herkese göstermek istedim. Elemelerde tüm rakiplerimi ciddi puanlarla yenerek şampiyon oldum. Turnuva boyunca benim attığım skorlara ulaşan bir sporcu olmadı. Rakiplerim şapka çıkararak beni tebrik etmişlerdi. Bu çok güzel bir duyguydu. Bu öz güvenle bir sonraki Dünya Şampiyonası’nda şampiyon olacağıma dair kendime söz verdim. 8 ay sonra verdiğim bu sözü de tuttum ve Dubai’de hem bireyselde hem de çiftlerde altın madalya kazanarak 2 Dünya Şampiyonluğuna ulaşmanın gururunu yaşadım. Yine aynı sezon Avrupa Şampiyonası’nda bireysel gümüş madalya, çiftlerde altın madalya kazandım. Yine Konya’da ev sahipliğimizde düzenlenen İslami Dayanışma Oyunları’nda bireysel şampiyonluk elde ettim.
Önümüzde Paris 2024 Paralimpik Oyunları var. Hedefin nedir?
Hedefim tek kelime, şampiyonluk. 2024’te altın madalya kazanmak istiyorum. O gün geldiğinde sonucu ne olursa olsun bu amaç için hazırlanıyorum, çalışıyorum ve mücadele ediyorum. Umarım o gün geldiğinde hayatımın sonuna kadar taşıyacağım Dünya Şampiyonu unvanının yanına Paralimpik Oyunlar Şampiyonu unvanını da eklemiş olurum.
Günlük hayatta tekerlekli sandalye kullanıcısı olarak yaşadığın zorluklar neler?
Maalesef ülkemizde tekerlekli sandalye kullanıcısı olmak çok zor. Sandalyeye uygun ev bulmak, dışarıda rahatça hareket edebilmek, engelli otomobiliniz varsa park yeri bulabilmek yaşadığım en büyük problemlerden. Ama tüm bunların temelinde bu problemleri insanlara anlattığınızda bunu sorun olarak görmemesi ve çoğunlukla “sorun yapma, biz yardımcı oluruz,” şeklindeki tavır diye düşünüyorum. Aslında tam olarak ihtiyacımız olan insanların yardım etmesi değil, yardıma ihtiyaç olmayan sistemin uygulanmasıdır. O zaman bu zorluklar en aza indirgenmiş olur.
Son olarak belki de hayatında hiç spor yapmamış ve/veya evlerinden çıkmayan gençlerimize ne söylemek istersin?
Spor benim hayatımı değiştirdi. Madalyalardan, başarılardan bağımsız olarak hayatıma çok fazla şey kattı. Sadece ok atıyor olsaydım, hiç madalya kazanmamış olsaydım bile spor sayesinde kazandığım özgürlüğü elde etmiş olacaktım. Harekete geçmek, hayatın içinde var olabilmek ve bir amaç için mücadele etmek bence en önemli şey. Umarım benim hayat hikayem ve başardıklarım insanlara ilham olabilir. Röportajımı kendi cümlem olan şu sözle bitirmek isterim: “Bu hayatta sadece fiziksel engeller yok, cesaret engeli var. Ben cesaret engelinin kırıldığı bir dünya hayal ediyorum.''