Bugün Dünya Günü... Gezegenimizin her zamankinden daha çok duyarlılığa, sorumlu davranışa, kolektif bilince ve sürdürülebilirliğe ihtiyacı var.
DEVAMLILIK HEDEFLENİYOR
Günümüzde sürdürülebilirlik, çevre dengesi ile ekonomik büyümeyi birlikte alan, hem doğal kaynakların etkin kullanımını sağlayan ve çevresel kaliteye önem veren hem de gelecek kuşakların ihtiyaçlarını tehlikeye sokmaksızın bugünkü ihtiyaçları karşılayabilen bir model olarak tanımlanıyor. Yani sürdürülebilirlik bugün ve yarınla ilgileniyor, gezegenimizdeki tüm ekosistemlerin devamlılığını hedefliyor.
ESG KRİTERLERİ
Dünyanın hepimizin ortak evi olduğu bilinciyle hayata geçirilen sürdürülebilirlik çalışmalarının temelinde paylaşmak yatıyor. Birleşmiş Milletler, 2015’te yoksulluğu ortadan kaldırmak, gezegenimizi korumak, eşitsizlik ve adaletsizlikle mücadele etmek için 2030’da tamamlanması hedeflenen bir yol haritası ve 17 hedeften oluşan Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarını açıkladı. Kurumların bu hedeflere hizmet edip, etmediğini ölçmek için de ESG yani çevre, sosyal, yönetişim kriterlerini oluşturdu.
BEKLENTİLER ARTIYOR
Bu gelişmeler paralelinde kurumsal marka vaatleri de değişiyor. Daha çevreci, daha toplumsal, daha fazla değer yaratan markalar ve kurumlar ön plana çıkıyor. Tüketiciler markalardan daha fazla sorumluluk almasını, duyarlı davranmasını bekliyor.
DAHA AZ SU VE PLASTİK
Yeni dünya düzeninde daha az su, daha az plastik, daha az enerji kullanmak, tüketiciyi eğitmek şart. Sürdürülebilirlik öncelikle insanı değiştirerek başlıyor. Bu kapsamda yapılacak çalışmaların değişimi tetiklemesi, tüketici davranışlarında dönüşüm sağlaması hedefleniyor. Ancak sürdürülebilirlik çalışmalarında samimiyet esastır. Özellikle genç nesil satın alma kararlarında, kurumun kendi önem verdiği değerlere, geleceğine, varoluşuna nasıl katkı sağladığını göstermesini bekliyor.
2 TÜKETİCİDEN BİRİ ‘DUYARSIZ MARKAYI TERK EDERİM’ DİYOR
Yapılan araştırmalar Türkiye’de sürdürülebilirlik bilincinin ve kurumlardan beklentilerin arttığını gösteriyor. ZENNA Araştırma’nın Mart 2022’de halk ve kanaat önderleri arasında gerçekleştirdiği araştırmaya göre; Halk doğal felaketlerin en önemli nedeni olarak iklim değişikliği ve insanların bilinçsiz davranışlarını görüyor. İklim değişikliğine neden olan ana konular arasında plastik atıklar, bilinçsiz su kullanımı, çarpık kentleşme ve aşırı tüketim ön plana çıkıyor.
Katılımcıların yüzde 50’si doğal afetler ve iklim değişikliğine yönelik şirketlerin performansını yeterli bulmazken, yüzde 45’i kendilerini de bu konularda bilinçsiz buluyor. Katılımcılar markaların gereksiz tüketim yapmayı teşvik eden reklam, pazarlama, iletişim çalışmaları yapmamalarını istiyor. İklim krizine duyarlı olmayan şirketleri önümüzdeki dönemde çok zor günler bekliyor. Her iki kişiden biri ‘sorunlara duyarsız olan markayı terk ederim’ diyor.
Kanaat önderleri de halk gibi iklim krizine yönelik sorunlara duyarlı olmayan markaları bırakacaklarını ifade ediyor. Kanaat önderlerinin yüzde 46’sı markayı sadece bırakmakla yetinmeyeceğini etraflarındaki kitleleri de bu markaya karşı tepki için yönlendirebileceklerini söylüyor.
SADECE KÂRLILIKTAN SÖZ EDEMEYİZ
Bu sonuçlar bize artık markaların daha sorumlu davranmaları ve toplumda sürdürülebilirlik bilincinin yükselmesi için çalışmaları gerektiğini net bir şekilde gösteriyor. Gittikçe artan iklim krizinin, salgınların, göç hareketlerinin, ekonomik ve cinsiyet eşitsizliklerinin olduğu bir dünyada artık sadece kârlılıktan, kâr odaklı olmaktan söz etmek mümkün değil. Dolayısıyla şirketlerin toplumsal yaşama hizmet eden, sürdürülebilir iş modelleriyle ilerlemeleri gerekiyor.
İlandır