2023 yılında dünyada ve ülkemizde en çok gündemde olan konuların başında sürdürülebilirlik geliyordu. Ben de 2024’e girerken yıllardır sürdürülebilirlik konusunda sektöre öncülük eden Sanofi’nin Ülke Başkanı ve Türkiye, Afrika ve Ortadoğu Temel Ürünler Başkanı Cem Öztürk’e bu konudaki görüşlerini sordum.
Arzu Çekirge Paksoy: Son birkaç yıldır zor bir dönem yaşadık. Önce koronavirüs salgını sonra da deprem, sel gibi afetler hepimizi derinden etkiledi. Bu dönemde siz nasıl bir strateji izlediniz?
Cem Öztürk: Geçen birkaç sene içinde dünyanın karşı karşıya olduğu iklim krizi, pandemi ve afetler ile kaynak yetersizlikleri, eşitsizlikler gündemimizin en önemli maddeleri haline geldi. Sanofi olarak hem dünyanın yaşadığı zorluklarla başa çıkmak hem de gelecek nesillere bırakabileceğimiz daha yaşanabilir bir dünya için, en fazla katkı yapabileceğimiz alanlara odaklanıyoruz. Dünya genelinde sağlığa erişimin sağlanması, sağlık ihtiyaçları için inovasyon gücünün kullanılması, gezegenin korunması ve toplumda eşitlikçi ve kapsayıcı uygulamaların artırılmasını önceliklendiriyoruz. Tüm bu başlıklar altında fark yaratmak gerektiğinin sorumluluğu ile Toplumsal Etki stratejimiz çerçevesinde hepimiz için daha iyi bir dünya için var gücümüzle çalışıyoruz. Temelinde sürdürülebilirlik vizyonumuz olan “Toplumsal Etki Stratejimiz”i ‘Sağlığa Erişim’, ‘Karşılanmamış İhtiyaçlar için Ar-Ge’, ‘Sağlıklı Gezegen’ ve ‘İnsan’ olmak üzere 4 ana başlıkta topluyoruz. Toplumsal Etki Stratejimiz kapsamındaki global taahhütlerimiz Birleşmiş Milletler’in 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacı’nın 13’üne doğrudan katkı sunuyor.
7.5 MİLYON ÖĞRENCİYE ULAŞTI
AÇP: Toplumsal etki stratejinizle nasıl fark yaratıyorsunuz?
CÖ: Toplumsal etki stratejisi kapsamında hayata geçirdiğimiz farklı projelerimiz bulunuyor. Sağlığa erişim hedefimiz paralelinde, sağlık sistemlerinin sürdürülebilirliğine yardımcı olurken ilaçlara erişimin herkes için karşılanabilir bir seviyeye getirilmesine katkı sağlıyoruz. Küresel sağlık adlı kâr amacı gütmeyen iş birimimiz ile dünyanın en yoksul 40 ülkesinde temel sağlık ihtiyaçları ve ilaçlara uygun fiyatla ve zamanında erişimi sağlamayı hedefliyoruz. Türkiye’de ise T.C. Milli Eğitim Bakanlığı, T.C. Sağlık Bakanlığı ve Çocuk Endokrinoloji ve Diyabet Derneği iş birliğiyle yürütülen ve 2010 yılından beri koşulsuz destek verdiğimiz Okulda Diyabet Programı ile okullarda Tip 1 diyabetin erken tanısına destek olmak, diyabet farkındalığını artırmak ve diyabetli çocukların okuldaki yaşam kalitelerini yükseltmeyi amaçlıyoruz. 13 yıldır devam eden program kapsamında 60 bin okulda, 585 bin öğretmen, 580 bin veli ve 7.5 milyon öğrenciye ulaştık. Okullardaki kantin ve sınav yönetmeliği diyabetli çocuklar lehine değiştirildi. Diyabet bilincini yaygınlaştırmak amacıyla Okulda Diyabet Programı Eğitim Platformu’nun açılmasına koşulsuz katkı sağladık.
Cem Öztürk
33 ÜLKEDE 50 BİNDEN FAZLA UZMANA EĞİTİM
Karşılanmamış ihtiyaçlar için AR-GE başlığımızda, hedeflerimizden biri de 2030’dan önce çocuk felcini ve uyku hastalığını yer yüzünden silmek. Bir diğer hedefimizse çocuklarda kanser sebepli ölümleri ortadan kaldırmak için yenilikçi ilaçlar geliştirmek. 2005 yılında başlattığımız ‘Çocuğum Önemlidir’ programı çocukluk çağı kanserlerinde tüm çocukların tanı ve tedaviye erişebilmesi için maddi destek ve uzmanlık sağlıyor. Bugüne kadar 120 binden fazla çocuğa ulaşılarak, 33 ülkede 50 binden fazla sağlık uzmanına eğitim verildi. Sanofi Türkiye olarak bu başlık altındaki bir diğer hedefimiz ise ülkemizdeki sağlık alanındaki girişimleri desteklemek ve sayılarını artırmak. Türkiye’de 2019 yılından bu yana yürüttüğümüz hızlandırma programımız PharmUp ile sağlık sektörüne yönelik çözümler geliştiren girişimcileri desteklerken, geçtiğimiz sene kurduğumuz PharmUp platformu ile girişimcilerin ürün geliştirmeden, ürünü pazara sunmaya kadar tüm yolculuklarında ihtiyaçlarına çözüm üretiyoruz. Başakşehir Living Lab, Teknopark İstanbul ve Lokman Hekim Üniversitesi (LHUSTEK) ve TT Ventures ile işbirliklerine imza attığımız PharmUp çatısı altında düzenlenen OncoSprint kapsamında 65 yaş ve üzeri kanser hastalarının tanı, tedavi sorun alanlarına odaklandık, nadir hastalıklar alanında Care4Rare projesini hayata geçirdik.
SAĞLIKLI GEZEGEN İÇİN ÇALIŞIYORUZ
Ürün ve faaliyetlerimizin çevreye olan etkisini en aza indirmeyi hedefliyoruz. 2030’a kadar karbon nötr olmayı, 2045’e kadar ise net sıfır karbon seviyesine ulaşmayı taahhüt ediyoruz. 2027 yılına kadar aşılarımızın ambalajlarında plastik kullanımına son verecek, 2025 yılına kadar tüm yeni ürünlerimizin ekolojik tasarımlı olmasını sağlayacağız. Fabrikamız İstanbul Merkez Ofisimiz ve Tuzla Dağıtım Merkezimizde yüzde 100 yenilenebilir elektrik kullanımına geçtik. Bu sayede Lüleburgaz üretim merkezimizde yıllık ortalama 27 bin MWh’e eşdeğer enerji (yaklaşık 1540 konutun bir yıllık elektrik tüketimi) yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılandı.
İnsan alanındaki taahhüdümüz doğrultusunda 2025 yılına kadar tüm seviyelerdeki lider kadrolarımızın yüzde 50’sinin kadın olmasını hedefliyoruz. Bu kapsamdaki etkimizi daha da genişletiyor ve toplumsal bir dönüşüme de öncülük ediyoruz. Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) iş birliği ile 2010 yılında hayata geçirdiğimiz projemiz Geleceğin Kadın Liderleri, topluma ve çevresine farklılık getirecek genç kadınları iş hayatına donanımlı bir şekilde hazırlıyor, ülkemizde kadın istihdamına katkıda bulunmayı amaçlıyoruz. İş hayatına yönelik temel bilgi ve beceriler, kariyer geliştirme ve yönetmeye yönelik bakış açısı ve işe giriş becerileri eğitimlerini içeren ‘Geleceğin Kadın Liderleri’ programı, genç kadınların iş gücüne katılımına destek sağlıyor. Program kapsamında 13 yılda 1750 genç kadına eğitimlerimizle ulaşarak, “Geleceğin Kadın Liderleri” sertifikası verdik. Mezun kadınların yüzde 92’si iş hayatına katılarak, kariyer basamaklarını tırmanmaya devam ediyor. Geleceğin Kadın Liderleri projemizin etki alanını ölçümlemek için hazırlanan “Yatırımın Sosyal Dönüşü” (SROI) raporuyla yapılan yatırımın neredeyse 6 katı bir etki yarattığını gördük. Ayrıca mezunların yüzde 93’ü program kapsamında öğrendikleri bilgileri çevreleriyle paylaştıklarını, kadınlara umut aşıladıklarını belirtiyorlar. Dolayısıyla, programın etkisinin katılımcılarla sınırlı olmadığını rahatlıkla söyleyebiliyoruz.