Hiç düşündünüz mü; içten, minnoş, sevimli ve sosyal hallerimizin altında nasıl bir gölge yatıyor?
Etrafınızda öfkeli ve bir o kadar da mağdur söylemlerde bulunanlar vardır mutlaka.
Ya da siz onlardan biri olabilirsiniz.
İşte o çok mağdur olduğunuz ve şikayet ettiğiniz temanın altındaki gölge kimlik sizde de var.
Onu keşfetmedikçe hep ondan korkup kaçacak ve rahatsız olacaksınız.
Ya da güvenli alanda kalıp gelişmeyi reddedeceksiniz.
Gölgesinden korkmak deyimi, kendi gerçeğimizi keşfetme yolunda bu yüzden bu kadar önemli.
Bugün size içimizdeki eril ve dişil dengesinden bahsedeceğim.
Görünür olan cinsiyet kimliğimizde yazsa da, biz bunu tamamen hissedip yaşıyor muyuz acaba?
Sıklıkla rastladığım şu: Günümüz kadınlarının en büyük çatışması eril işletmede olmaları.
Güçlü bir eril ne yapar? Ekmeğini taştan çıkarır, ailesine bakar, kadınına saygı duyar, baş tacı eder ve onu aşırı yük içeren işlerde çalıştırmaz.
Ancak görüyorum ki bu tarzı daha çok kadınlar benimsemiş ve erkekler ile yarış halindeler.
'Çocuk da yaparım kariyer de' demek kolay gibi görünse de, yalnızlaşmış ve bir türlü ilişki sorununu aşamamış kadınların asıl çıkmazı bu.
Dişilik; çok güzel olmak, çok güzel giyinmek ya da sosyal medyada en filtreli fotoğrafları paylaşmak demek değil elbette.
Bugün sizlere bahçe çalışmanızın devamını anlatmak istiyorum.
Önceki yazıyı kaçırmış olanlar şuradan okuyabilirler: Metaforik bir çalışma
Birçoğunuzdan gelen maillerin sonucunda bahçe metaforunun ne anlama geldiğini net olarak çözdüğünüzü fark ettim.
Evet, bahçe sizin hayatınızı temsil ediyor.
Sıınırları olmayan bahçelerin sahiplerinin sıklıkla hayatlarında hayır demekte zorlandıklarını ve hayatlarını taciz eden kişilere açık duruma getirdiklerini fark ettim.
"Neden sınır koymuyorsun?" dediğimde ise, "Böyle bir ihtiyaç duymadım" dediler. Ancak akabinde, bahçenin etrafında çit ya da duvar gibi sınırlar oluştuğunu algıladılar.
Sınır koymak çok önemli gördüğünüz gibi. Ancak bazı aşırı korumalı bahçeleri olanlar da var. Bu kişiler sıklıkla ilişki sorunlarıyla gelir. Şikayetleri,
Malum, Dolunay yaklaşıyor.
Bu, yaratım gücü çok yüksek olan bir dolunay.
Astrolog gözüyle bakınca, danışanlarımın çoğunun neden böyle gergin ve karışık olduğunu anlamak zor değil aslında.
Gökyüzündeki Neptün odaklı şenlik hepimizi hayallere sürüklese de, Başak stelyumu ve Oğlak'taki Satürn ve Pluto desteği ile hayallerimizi gerçek kılmak çok mümkün.
Şimdi "Nasıl hayaller kuralım da gerçek olsun?" diyebilirsiniz.
Bugün sizlerle terapilerimde çok kullandığım bir metaforik çalışmayı paylaşmak istedim.
Bunun için tek ihtiyacınız olan şey, sakin bir mekanda hafif bir rahatlama halinde olup imgeleme yapmak.
Şimdi size üstünde fazla düşünmeden içinize doğanları hissetmeniz için bir kaç şey soracağım. Önemli olan cevaplar değil, buna nasıl tepki verdiğiniz. İçinizden gelen ses neyse; o, gerçeği söyleyecektir güvenin.
*Dışarıda hiçbir şey olduğunu, aslında her şeyin kendi içimizden yansıdığını ve biz neysek dışarıda da onu yaratıp deneyimlediğimizi bilseniz ne hissederdiniz ?
*Dünyanın bir oyun sahnesi ve bizim de bu sahnenin başrol oyuncuları olduğumuzu bilseydiniz yaşamda hangi rolde olmayı seçerdiniz ?
*Dünyanın hiç de sandığımız gibi zavallı, hasta, yaşlı ve düşman olmadığını, istediği anda tüm gücüyle her şeyi yenileyebildiğini ve bizimle muhteşem bir uyumla BİR olmaya hazır olduğunu bilseydiniz ilk ne yapardınız ?
*Kurban ve katil kimliklerinin aslında birbirinin birer yansıması olduğunu ve aynı frekansta var olduklarını bilseydiniz o zaman tepkiniz nasıl olurdu?
*İçimizdeki düşük duygu frekanslarıyla (öfke, nefret, kırgınlık, mutsuzluk, lanet,üzüntü) dünyaya meydan okuduğunuzda aslında bunun kat be katını üstünüze çektiğinizi, çoğalttığınızı ve deneyimlediğiniz her şeyi bu negatif duygularla yaratmaya devam ettiğinizi bilseydiniz neyi değiştirmeye gönüllü olurdunuz?
*Ötekileştirip beğenmediğimiz, yargıladığımız herkes ve her şeyin görmekten imtina ettiğimiz kendi içimizdeki gölge taraflarımıza ait olduğunu bilseydiniz, o parçalarınıza kucak açsaydınız nasıl olurdu?
***
Dünya planında deneyim yaratan herkese merhaba!
Bugün Yeni Ay var. Bu süreçte yapılan bütün şifa ve arınma çalışmaları çok etkilidir. Bugünün sorusu ve mottosu şudur: "Bende, benden olmayan hangi bilgiler var?" Bu soruyu sormak kanal açar ve kişide arınma başlar.
Bugün, devredilen kuşak korkularının temizlenme günüdür.
Şu an bilgi yeryüzüne iniş yapıyor. Başak yeniayı öncesinde evren, "Topraklanın" diyor.
Atalarımızın 'matrix'teki hangi kurban, katil, dışlanmışlık vb rolünü üstlendiysek; bunlarla hangi hastalık, çaresizlik gibi temaları yaratıyorsak; her seferinde regresyon terapisi ve aile dizimi yaparak kendimizi arındırmamız mümkün olmayabiliyor.
Dışarıda sandığımız her kod bizde var ve bunu ancak sorumluluk alarak aşabiliriz.
Böyle günlerde hep beraber yapılan çalışmalar kolektife bilgi ve şifa olabilir.
Bunun için kendi kendime her gün uyguladığım şu kısa metni sizinle de paylaşmak istiyorum:
İyileşmenin bilgiden geçtiğini ve bunun da hafızalara ya da bilinçaltı kayıtlarına ulaşarak gerçekleştiğini söyleseydim ne düşünürdünüz?
Evet, anne karnına düşmeden önce anne babamızın yaşamlarında hissettikleri bize yansır.
Bunları regresyon ve Recall Healing eğitimlerinde öğrendim.
Hiç tanımadığım, görmediğim kişilerin hayatına sadece telefon görüşmesi ile dokunarak şifalarına vesile olmak, benim için paha biçilemez ve şaşkınlık vericiydi.
"BEN ÖLÜYÜM, ANNEM BENİ TERK ETTİ" KAYDI
Bir gün bir hanım aradı, "28 yaşındaki erkek kardeşimi size getirmek istiyorum" dedi. Nesi olduğunu sorduğumda, alkol ve uyuşturucu madde kullandığını, birkaç kere intihar girişiminde bulunduğunu ve hala da yazlık evlerinde izole yaşadığını söyledi. Bu durumdaki bir kişiyle seans yapamayacağımı; çünkü bilinçaltı çalışmalarında kişinin sağlıklı algıda olması gerektiğini söyleyerek başta reddettim.
O anda aklıma annesiyle konuşmak geldi. Genç adamın annesine ilk sorduğum soru,
Herkese merhaba!
Bugünden itibaren, uzun yıllardır bilgi ve deneyim sahibi olduğum konularla ilgili yazılarıma başlıyorum.
Bunun için niyetime hemen cevap veren Evren'e ve burada olmama vesile olan herkese teşekkür ederim.
Geçenlerde meditatif bir ruh halindeyken soru sordum Evren'e: "Deneyimlerimi ve bilgimi en iyi şekilde nasıl paylaşırım, bana net bir cevap verir misin?"
Ertesi sabah Posta.com.tr'den gelen yazı teklifi posta kutumdaydı.
Şimdi Evren'e, "Bundan daha iyi nasıl olur?" diye soruyorum. Çünkü hayatın yolu, doğru soruları sorarak açılır...
DÜNYAYA GELMEMİZ BİR SEÇİMDİ