Yeni yılın yaklaşmasıyla hediye verme ve alma konusu hepimizin gündemine az ya da çok yerleşti... Biz Türkler her yılın sonunda bu işi hayatımızın en önemli meselesi olarak algılamıyoruz henüz ama burada Amerika’da bütün hayat hediye alma ve verme üzerine odaklanıyor. Büyükler küçüklere, küçükler büyüklere, herkes sevdiklerine bir şeyler verebilmenin telaşına düşüyor. Ve Amerika’da bu endüstrinin çapı tam tamına 25 milyar dolarlık bir rakama karşılık geliyor. 3 milyar dolarlık hediye sepeti endüstrisini de hesaba katarsak bu meselenin önemini kavrayabiliriz...
Sadece bu kadar mı? Bir de bu anlamlı ve mutluluk verici eylemin psikolojisi var tabii: Verdiğimiz hediyeleri niye veriyoruz, neden kendimize verilen bir hediyeyi kabul ederken zorlanıyoruz, hediyenin ne kadarı çok, zarafeti yakalayabiliyor muyuz hediye verme ve alma sanatında? Psikologlar “Hediye vermek esasen almak demektir. Bu en azından karşındakini mutlu görünce mutlu olmaktır” diyorlar. Ve ekliyorlar “Her ne kadar yaygın anlayışa taban tabana zıt görünse de, aslında birine hediye verdiğimizde o kişiyi kendimize borçlu bırakmıyor muyuz?” Yapılan araştırmalar özellikle büyük hediye verenlerin büyük beklentilere sahip olduğunu gösteriyor.
Psikologlar “Cömertlik kisvesi altında sevgi veya değer görme amacında hediye veriyor büyük hediye verenlerin çoğu” diyor. İşin ilginç yanı, genellikle de büyük hediye verenler verdikleri hediyenin geri dönüşümünden memnun değiller! Hediye verdikleri kişileri vefasız, değer bilmez veya kaba olarak suçlama en fazla onlarda görülüyor. Yani yaptıkları yatırım onlara göre karşılık bulmuyor! Hediye vermenin bir başka önemli boyutu da yarattığı iletişim. Karşımızdakine duygularımızı anlatmamıza, borcumuzu ödememize, kişilerin içinde bulunduğu gruplarda pozisyonlarını belirlemelerine yardımcı olan bir sosyal iletişim.
Ne verdiğimiz mutlaka önemli de, peki ya nasıl verdiğimiz?
Zarafetle kabul etmek:
Kimilerimiz başkalarının altında kalma duygusundan hoşlanmıyor. İçini ister istemez bir zayıflık duygusu kaplayabiliyor hediye kabul ettiğinde. Psikologlara göre küçükken içimize yerlesen değersizlik duygusu, yeterince sevgi ve övgü görmemiş olmak yetişkin hayatta hediye almayı zorlaştırıyor! Bu tip kişilerde “Ben buna değmem ki, niye bana bu kadar iyi davrandı?” düşüncesi yaygın şekilde görünürken, “Ben şimdi buna nasıl karşılık vereceğim, bu hediyenin altında kalmamak için ne yapmalıyım?” endişesi de hemen arkadan geliyor.
Harvard psikologlarından Profesör Langer gayet pratik bir şekilde yaklaşıyor bu konuya: Düşüncelerinizi tekrar gözden geçirin. Zarafetle bir hediyeyi kabul etmek esasen almak değil, tam tersine bir başkasına mutluluk yaşatmak olarak da görülebilir” diyor. Sizin gösterdiğiniz zarafet ve değerbilirliğin, size hediyeyi veren kişiyi mutlu edeceğini unutmamalısınız.
Ya gerçekten müteşekkir olabilenler?
Hediye verme olayında esasen önemli olan şey hediyenin arkasındaki gerçek niyet. Hediyenin kendisi değil. Kimileri gerçekten müteşekkir olma duygusunu yoğun şekilde hissedebiliyor. Onlar için hediye vermek, kelimelerle kolayca ifade edemeyecekleri duyguların tercümesi olmaktan başka bir şey değil. Şöyle bir tarihe göz atacak olursak, Romalılar’ın müteşekkir olmayı medeniyetin mihenk taşı olarak gördükleri çıkıyor karşımıza. Ya çağdaş sosyal bilimciler?
Onlar da müteşekkir olma duygusunun insanın vahşi doğasından kurtulup, zarafete adım atmasında çok önemli bir yeri olduğunu söylüyorlar. İnsanın bu kalitesi, yani müteşekkir olabilmek, günlük yaşantımızda sadece hediye verme olayını etkilemiyor tabii. Araştırmalar, gerçekten müteşekkir olabilenlerin düzenli olarak daha yüksek düzeylerde olumlu duygulardan bahsettiklerini gösteriyor. Daha da önemlisi, çok daha az depresyon ve stres gibi sorunlarla karşılaşıyorlar!
Ya sizin hediye verme stiliniz nedir?
Kimileri hediyeyi dükkanda bitirilmesi gereken bir iş olarak görürken, kimileri de sevdiklerine ve değer verdiklerine, bir şeyler anlatabilmenin en mükemmel yollarından biri olarak görüyor.
İlham almak için, siz:
a. Kendi içgüdülerinize dayanıyorsunuz.
b. Hayal gücünü kullanıyorsunuz.
c. Websitelerini, katalogları tarıyorsunuz.
d. Doğaçlama yapıyorsunuz.
Almayı arzu ettiğiniz hediye mağazalarda kalmamış, siz:
a. Dükkanı iyice bir tarıyorsunuz, hediye olarak alınacak başka bir şey varsa diye.
b. Malzemeleri alıp en kısa zamanda kendiniz hayalinizde olan hediyeye benzer bir şey yapmayı planlıyorsunuz.
c. Daha önceden bu işi halletmediğiniz için kendinize müthiş kızıyorsunuz.
d. Madem o yok, ben de ona yakın ne varsa onu alırım diyorsunuz.
Diyelim ki ailenizden biri size arzu ettiği hediyelerin listesini verdi. Reaksiyonunuz ne olur?
a. Alışverişe giderken listeyi de yanınızda götüreceksiniz.
b. Listeye bakmayacaksınız bile. Sizin yapmak istediğiniz sürpriz. Listeden seçerseniz sürpriz olmayacak.
c. Fikir olarak hoşunuza gidiyor ama yine de listeden acaba en çok hangisini beğenir diye hayıflanıyorsunuz...
d. Oh be üzerimden yük kalktı. Şimdi çok daha kolay alacak bir şey bulmak diyorsunuz.
Eltiniz yeni yılda kendi küçük kızına oynasın diye yere koyulan oyun paspaslarından almanızı arzu ediyor.
a. Bir tane hoşunuza giden buldunuz ama aklınızda başka hediye fikirleri var hâlâ.
b. “Oyun paspasını başkası alsın, ben çok daha orijinal bir şey almak istiyorum” diyorsunuz.
c. Detaylı olarak piyasadaki oyun paspaslarının kalitelerini inceleyip araştırıyorsunuz.
d. İnternette ilk karşınıza çıkan yer paspasını hemen satın alıyorsunuz.
Annenize aldığınız hediyeyi anneniz hiç beğenmedi.
a. Kızıyorsunuz.
b. Hayal kırıklığına uğruyorsunuz.
c. Doğrusunu söylemek gerekirse biraz asabınız bozuluyor.
d. Rahatınız hiç kaçmıyor.
Yeğenleriniz devasal bir hediye paketi yığınını açmaya çalışıyor.
a. Hediyeleri açtıklarında yüzlerinde küçük bir memnuniyet ifadesi bile yok diye düşünüyorsunuz.
b. Ellerinde bir tahta parçası bir de tel olsa eminim hediye açmaktan çok daha fazla eğlenirlerdi diye düşünüyorsunuz.
c. “Bir tane de olsa, hoşlarına gidecek bir hediye bulacaklar” diyorsunuz.
d. Gelecek sene bir şeyler alacağım diye hiç uğraşmayacağım, baksana yapılan jestin farkında bile değil bu çocuklar diyorsunuz.
Küçükken size hiç hoşunuza gitmeyen bir hediye verildiğinde:
a. O oyuncağı bir köşeye attınız.
b. Verilen oyuncağı daha hoşunuza gidebilecek bir şeye dönüştürdünüz.
c. Kimse anlamasın diye hiç beğenmediğiniz oyuncakla zoraki oynadınız.
d. Hayal kırıklığınız nedeniyle ağladınız.
Arzu ettiğiniz herhangi bir hediyeyi seçme şansınız olsaydı, hangisini seçerdiniz?
a. Mutluluk.
b. Bitmez tükenmez gençlik aşısı.
c. Bütün arzularınızı yerine getirecek bir melek.
d. Sınırsız zenginlik.
Şimdi testin sonucunu ölçmek için hangi harften (a, b, c, d) kaç defa kullanılmış olduğuna bakacağız.
Cevaplarınız... Çoğunluk ‘a’ ise hediye vermek sizin için bir zevk:
Başkalarına hediye vermek sizin için bir zevk ve mutluluk. Yılbaşı gibi özel hediye dönemlerinde detaylı olarak sevdiğiniz herkes için bir şey düşünüyorsunuz. Seçim yaparken de iç güdülerinize güveniyorsunuz. Karşınızdaki kişinin kişilik yapısını ve zevklerini göz önünde bulunduruyorsunuz. Hediyenin pahalı olması gerektiğini düşünmüyorsunuz. Önemli olan sevdiğinizi mutlu edebilecek bir hediye olması. Sizin için hediye vermek mutluluk vermekle eşit. Hediye verdiğinde kendini hediye almış gibi hissedenlerdensiniz kısaca.
Çoğunluk ‘b’ ise tamamıyla yaratıcı bir şekilde veriyorsunuz hediyeyi:
Sizin için hediye verme sanatı orijinal olmaya eşit. Kimsenin aklına gelmeyecek orijinal fikirler buluyorsunuz hediye seçiminizde. Çoğunluğun gittiği dükkanlar sizin durağınız olamıyor. Kıyıda köşede saklı dükkanlar sizin radar alanınızda. Hediye verme stiliniz sizin esasen kendinizi çevrenizdekilerden farklı gördüğünüzü gösteriyor.
Hediye verdiğiniz kişiye de bu farklılığı göstermeye çalışıyorsunuz. Verdiğiniz hediye sizin kişiliğinizin bir parçası esasen. O nedenle de karşınızdaki kişinin seçtiğiniz hediyeyi beğenmediğini düşündüğünüz anda çok büyük hayalkırıklığı yaşıyorsunuz. Orijinal olmak iyi bir şey ama aldığınız hediyelerle aranıza biraz mesafe koymanız gerekiyor. Hediyeler kişiliğinizin mühürü olmak zorunda değil.
Çoğunluk ‘c’ ise tamamıyla kayıtsız bir şekilde veriyorsunuz hediyeleri:
Sizin için yılbaşı hediye alışverişi sadece bir görev. Hediye seçerken karşınızdakinin gerçekten beğenip beğenmeyeceği sizin için bir ölçü değil. Tercihen bütün almanız gereken hediyeleri bir seferde alıyorsunuz zamandan kazanmak için. Peki niye böyle bir kopukluk yaşıyorsunuz? Başkalarına güveni az bir kişi olarak, duygusal yatırım yapmak işinize gelmiyor. Gönderdiğiniz mesaj ise çok açık: Seni mutlu etmek umurumda bile değil aslında! Sadece elim boş gelmeyeyim diye bir sey veriyorum işte...
Çoğunluk ‘d’ ise hediyeyi korkuyla veriyorsunuz:
Yeniyıl hediye alışverişinden nefret ediyorsunuz. Sizin için stresten başka bir şey değil. Neden mi? Çünkü en mükemmeli yakalamak sizin göreviniz hediye seçiminde. Aylar öncesinden düşünmeye başlıyorsunuz. Kararsızlık sizi mahvediyor. Bir şeye karar veriyorsunuz, sonra yüz kere “Acaba mı?” diyorsunuz. Ya beğenmezlerse; ya çok zevksiz olduğumu düşünürlerse, ya bir pot kırıyorsam bu hediyeyi seçerek gibi düşünceler sizi sürekli stres altında tutuyor. Hatırlamanız gereken mükemmel hediye diye bir şeyin olmadığı.
Tek bir tip hediyenin de. Hediye vermenin pek çok çeşidi var. Siz de her sene onlardan birini deneyebilirsiniz. Belki bu sene gelecek seneden daha iyi bir seçim yapacaksınız, belki de tam tersi. Önemli olan cömert ve sevecen duygularla hediye veriyor olmanız. Ne verdiğiniz değil, onun için rahatlayın!
27 Aralık 2009, Pazar 04:00
Haberin Devamı