İstatistikler her 8 kadından birinin meme kanserine yakalanacağını gösteriyor. Tablo bu kadar korkutucuyken doğal olarak insan da tıbbın koruyucu gücüne sığınabilmek istiyor. Uzun yıllardır bunun mamogram olduğu düşünülüyordu. Yıllık mamogram taramasının erken teşhisle bizi bu musibet hastalığın pençesinden kurtaracağına inanılıyordu. Meğer yanılmışız! İ
ngiltere’nin saygın tıp dergisi The New Scientist’in eylül sayısında yayınlanan araştırma mamogramın meme kanserinin erken teşhisinde inanıldığı gibi bir etkisi olmadığını iddia ediyor.
Mamogram erken teşhiste yüzde 2 oranında etkili oluyor
Yeni araştırmaya göre mamogram kanser taramada tek başına kullanıldığında sadece yüzde 2 oranında etkili oluyormuş. Yüzde 25 değil. Hatta bu rakam zaman zaman yüzde sıfıra bile inebiliyormuş. Ancak ultrason gibi başka yöntemlerle birlikte kullanıldığında, mamogram 50-59 yaş grubunda erken teşhis sayesinde meme kanserinden ölümü yüzde 10 oranında azaltıyormuş.
Yine araştırmalar mamogramın, 40-49 yaş grubunda düzenli olarak taranan 2000 kadından sadece bir tanesinde erken teşhis sağlayarak ölümü engellediğini gösteriyor. Ek olarak her 1000 kadında 99 yanlış teşhise yol açtığını da.
Hepsi bu kadar da değil. 2005’te Amerikan Ulusal Kanser Enstitüsü Dergisi’nde yayımlanan ve 40-69 yaş grubunda 4000 kadın üzerinde yapılan araştırmada düzenli olarak mamogram taramasından geçen kadınlardaki ölüm oranının mamogramdan geçmeyen kadınlarda görülen ölüm oranı ile aynı olduğunu gösteriyor.
En etkili yöntemlerden biri Ya MRI’lar?
Kısa süre önce online Klinik Onkoloji Dergisi’nde yayınlanan araştırmaya göre MRI mamograma büyük fark atarak erken teşhiste yüzde 66.7 oranında başarı gösteriyor.
Fakat MRI’lar ortalama risk taşıyan kadınlara tavsiye edilen bir şey değil. Bunun nedeni de henüz MRI sonuçlarını okuma teknolojisinin fazla gelişmemiş olması. MRI yanıltıcı sonuçlara ve dolayısıyla boşa tekrarlanan manyetik taramalara, gereksiz cerrahi biyopsilere yol açabiliyor. İstatistikler şüpheli görünen MRI sonuçlarının yüzde 10’unun yanlış alarm olduğunu gösteriyor. Faturası da epey yüksek. Her MRI taraması 2000 ila 6000 dolar arasında değişiyor.
Araştırma yüksek risk grubunda 6 yıllık bir MRI takibinden sonra meme kanseri geni taşıyan kadınların yüzde 93’ünün hâlâ hayatta olduğunu gösteriyor. Aile geçmişleri nedeniyle yüksek risk grubunda olan kadınların ise tamamının hayatta olduğunu.
Yanlış anlamayın, mamogramlar yine takviye olarak tavsiye ediliyor. Yüzde 2 bile etkisi olsa zaman zaman MRI’ın gözden kaçırdığı tümörleri mamogram yakalayabiliyor diyor uzmanlar.
Bu arada BRCA 1 veya BRCA 2 meme kanseri genini taşıyan kadınların yaşam boyu kansere yakalanma riski yüzde 50 ila 85 arasında, aile geçmişleri nedeniyle risk grubunda olan kadınların meme kanserine yakalanma riski yüzde 15 ila 50 ve bunun dışında kalan ortalama kadının da yaşam boyu riski yüzde 12.2 olarak belirleniyor.
Bu rakamlardan hiçbiri gözardı edilebilecek türden değil. Her sekiz kadından biri demek olan yüzde 12 bile. Yani hiçbirimizin ben taramadan geçmesem de olur demek gibi bir lüksü yok. Madem mamogram düşünüldüğü gibi kazalarda emniyet kemeri vazifesini görmüyor, elde kalan en etkili tarama yöntemi MRI değil mi?
Alzheimer’da yeni umut
Bilimsel araştırmalar meme kanserinde güvendiğimiz dağlara kar yağdırırken, alzheimer’da umut kapıları açıyor! Yeni bilimsel araştırmalar ışığında 25 yıldır kullanılmakta olan alzheimer teşhis kriteri değişiyor. Bu yeni yaklaşımda, modern beyin tarama sistemleri sayesinde hastalığın ilk belirtileri ortaya çıkmadan teşhisi hedefleniyor.
Yeni kriterler benimsenir benimsenmez teşhis sayısında 2 ila 3 kat arasında bir artış görülmesi çok muhtemel diyor uzmanlar. Aslında alzheimer hastalığı temel belirtilerinin ortaya çıkışından en az 10 sene önce başlıyormuş. California Üniversitesi alzheimer araştırmacılarından Dr. Paul Aisen hastalığın yeni teşhis kriterlerini belirleyen komitenin üyelerinden. Dr. Aisen, “Şimdiye kadar bildiğimiz ve gördüğümüz tipik alzheimer belirtileri esasen hastalığın gelişim sürecindeki son dönem demek oluyor” diyor. Yeni erken teşhis kriterleri hastalığın oluşum ve gelişiminde 3 ayrı dönemi belirliyor: Klinik belirtiler öncesi dönem, hafif belirtiler dönemi ve bunamanın şiddetle görüldüğü son dönem.
Tabii aynen meme kanseri erken teşhisinde olduğu gibi alzheimer erken teşhisinde de hataların ve yanlış yere alzheimer teşhisi konulanların varlığının kaçınılmaz olacağını da söylüyor Aisen. En azından ilk yıllarda.
Hedef hastalık henüz oluşum dönemindeyken beyin taraması, MRI ve Spinal Tap gibi yöntemlerle erken teşhis edilebilmesi. Bunların hepsi kısa süre önce geliştirilip test edilen yöntemler. Henüz resmi olarak hiçbirinin alzheimer teşhisinde kullanımı onaylanmış değil. Bu yöntemlerin en yenisi PET taraması. Alzheimer başladığını gösteren yegane semptomlardan biri olan beyinde plaka oluşumunu ölçüyor PET.
Her şey istenilen şekilde gelişirse, bir süre sonra 50 yaşına gelen herkes rutin olarak bu testlerden geçecek ve eğer hastalığın başladığı teşhis edilirse, hasta ilaç alıp gelişimi durdurabilecek diyor Dr. Aisen. Şu anda uzak gibi görünse bile alzheimer hastalığının teşhis ve tedavisinde hedeflenen yol bu...