Aslında yaşlanmak sadece yetişkinlere korku vermiyor. 5 yaşındaki küçük bir çocuk bile sevdiği insanların yaşlanmasından korktuğunu ve ölümü kabul etmek istemediğini açıkça gösterebiliyor. Sahiden, aramızda sevdiği kişi ya da şeyleri sonsuza dek böylece korumak istemeyen var mı? Psikologlara göre yaşlanmaktan neden korktuğumuzu anlayabilmek ve durumu olgunlukla kabullenmek yaşlılığa, kendine güvenin getirdiği bir enerjiyle girmemizi sağlıyor. Ama 50 yaşındaki kadınların top model görüntüsünde olabileceği anlayışı günlük hayatımıza giderek daha çok nüfuz ederken bunu başarmak o kadar da kolay olmayabilir. Hele her köşe başında 50’lik Sharon Stone’un çıplak göğüslü “50’liksem ne olmuş yani, hala şahaneyim!” mesajlı, zamana meydan okuyan pozlarının kapak olduğu dergiler gazeteler dururken... 45’lik kadınlar ilk çocuklarına hamile kalırken ve hepsinden önemlisi geçen yüzyılda 40 civarında olan ortalama yaşam süresi günümüzde 85’i bulurken...
Bir yandan geçen yıllara rağmen, genç, güzel ve sağlıklı kalmanın mümkün olduğu mesajını zevkle kabullenip bunu başarmanın yollarını keşfetmeye koyulurken, diğer yandan da hayatın gerçeklerinin pençesine düşüyoruz. Yaşla gelen hastalıklar ve yaşlılıkla gerekli olacak maddi kaynakların kaygısı sarıyor benliğimizi. Neticede kaybetmeye mahkum olduğumuz bir savaş içinde biraz da kendimizi kandırıyoruz.
Yapmamız gereken ne?
Uzmanlara göre modern insanın bu açmazdan güçlü çıkabilmesi için yapabileceği şeyler yok değil. Öncelikle kendi içimizde yeni bir denge bulabilmemiz şart. Bu denge de ancak kendimizi yeniden keşfetme ile ortaya çıkabiliyor. Psikoanalist Catherine Bergeret-Amselek “40 yaş civarında vücut imajımız, cinselliğimiz değişmeye başlıyor ve yavaş yavaş kendimizi aynen anne babalarımız gibi düşünürken buluyoruz. İşte o zaman kendi kendimizi keşfetmemiz gerekiyor” diyor.
Anne babamız gibi mi yaşlanmak istiyoruz, yoksa bundan sonraki hayatımızı onların keşfedemediği zenginlikleri keşfederek, hayattan çok daha fazla zevk alarak yaşamamız mümkün mü? Uzmanların cevabı “Evet, mümkün!”. Ama eklemeyi unutmuyorlar: Eğer kendinizi ve içinizde hala gizli kalmış potansiyelleri keşif yolculuğuna çıkmaya hazırsanız! Kısaca kendi üzerimizde yoğunlaşmak ve bizi hayata sıkı sıkı bağlayacak yeni kaynaklar keşfetmek işin sırrı.
Bu durum cinsel seçimlerimizi ve dengeleri bile belirleyici olabiliyor uzmanlara göre. Her ne kadar erkeklerin genç kadınlardan hoşlandığı inancı yaygın olsa da, yaşlanırken olgunluğun verdiği kendine güveni yakalayabilenlerimizin karşı cinse çok daha cazip geldiğini gösteriyor istatistikler! Bahsedilen bu olgunluk ise; yaşlanmakta olduğumuz gerçeğini inkar etmeye çalışmak yerine fiziksel ve psikolojik değişimleri anlayıp kabullenmek ve değişimleri hayatla yeni bağlar kurabilmek üzere kullanabilmekten başka bir şey değil.
Bu konuda yapabileceklerimiz
Spor: Haftada 3 defa 45 dakika veya 30 dakikadan 5 gün spor yapmanın kalp hastalıkları, osteoporoz, romatizmal durumlar ve diyabeti önleme açısından önemi artık biliniyor. Spor sayesinde bağışıklık sitemini kuvvetlendirerek belirli kanser tiplerinde risk oranını indirebildiğimiz de bilimsel olarak kanıtlanmış durumda. Spor beynimizi de olumlu yönde etkileyerek hafızayı güçlendiriyor ve planlama organizasyon yeteneğimizi güçlendiriyor. Bu da Alzheimer gibi hastalıklara yakalanma riskimizi üçte bir oranında azaltıyor.
Bilinçli yeme:
Az yiyin. Artan kilo vücudumuzda oksidatif strese neden oluyor, bu ise hücrelerimizin yaşlanmasına neden oluyor
Acıkınca yiyin. Zevk olsun diye veya can sıkıntısını gidermek için değil! Her öğünde mükellef yemeniz gerekmiyor, unutmayın!
Kırmızı eti azaltın. Kırmızı ve yağlı etler belirli kanser risklerini arttırıyor (Bağırsak, pankreas ve prostat). Haftada bir veya iki defa et yemek yeterli.
Daha çok balık yiyin. Proteini ve mineralleri yüksek, kolesterolü düşük bir besin balık. Vücudun bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Omega 3 zengini olan somon, sardunya, uskumru gibi yağlı balıkları tercih edin. Haftada 2-3 defa yenen balık Alzheimer, kalp rahatsızlıkları ve beyin damarları sağlığına çok faydalı.
Daha çok meyva ve sebze yiyin. Sebze ve meyvalar antioksidan zengini olduğu için hem sağlık hem de daha genç ve sağlıklı bir görünüş üzerinde etkili.
Görüntünüze önem verin: Yaşlanmanın getirdiği ve sizi rahatsız eden fiziksel sorunlara çözüm aramanızda hiçbir anormallik yok. Örneğin çağımızın mucizesi botoks. Pahalı bir yöntem olduğuna hiç şüphe yok ama eğer kendinizi daha iyi hissedecekseniz neden olmasın ki? Özellikle de kararında yapıldığı takdirde.
İki kaşınızın ortasında beliren derin çizgiler yok olursa, veya kaz ayaklari daha az belirgin hale gelirse kendinizi daha iyi hissedecekseniz ve imkanlarınız yeterliyse mutlaka yaptırın! Beğenilmek her yaşta önemli ve her yaşta güzel olmak, hayranlık uyandırmak mümkün, unutmayın. Bu illa 20 yaşlarında giydiğiniz mini eteklerle, veya daracık jean pantolonlarla olacak bir şey değil. Yeni stiller keşfedin ve bundan zevk alın. Unutmayın ki; dünya üzerindeki bütün güzel çiçekleri görmediniz de koklamadınız da şimdiye kadar. Yeni ufuklar açın kendinize.
Ama bu yolda ilerlemeye başlamadan önce durun ve kendinizi tanıyın. Yaşlanma konusunda tavrınız nedir, keşfedin. Psikolog Dr. Rebecca McGuire-Snieckus’un bu konudaki testi yaşlanma yolculuğunda nerede olduğunuzu anlamanıza yardımcı olacak. Ama o da haftaya..
Yaşlanmak, bilimdeki ilerleme ve giderek daha ileri bir yaşa ertelenmesine rağmen hiç kuşkusuz hepimizin kabullenmek zorunda olduğu bir hayat gerçeği. Yaşlanma aniden gerçekleşen bir fenomen olmasa da pek çoğumuz yaşlandığımızı bir takım şok edici olayların ışığında fark ediyoruz: Torun sahibi olmak, anne babayı kaybetmek, beyazlamaya başlayan saçlar...
25 Nisan 2010, Pazar 05:00
Haberin Devamı