Yağmur suyuyla dolmuş, Kordon’a açılan sokağın ortasında birbirine dokunarak kalakalmış o iki insanın görüntüsü, o kare gitmiyor aklımdan.
Hayat ne tuhaf diye düşünmeden edemiyorsun.
Temmuz ortasında olmayan bir şey olur, delicesine yağmur yağar ve belki bir saçak altına sığınmak isterken oracıkta hayatın son bulur.
Hayallerin, az sonra yetişeceğin randevun, beklediğin mutlu haber…
Az önce dinlediğin şarkı… Her şeyin sonudur. Evde bekleyen annen, hazırlanmış sofra, planların, yılların, umutların…
Her şey öylece kalakalır…
KURTARMAK İÇİN EL UZATMIŞ
Cuma akşamüstü İzmir’de aniden bastıran şiddetli yağıştan sonra hissettiklerim bunlar. Ne devrilen ağaçlar, ne suda yüzen araçlar…
Yerde, göle dönmüş sokakta öylece yatarken üzerine hala damlalar düşen iki genç…
Şiddetli yağmurdan kaçmaya çalışırken su birikintisine basıp elektrik akımına kapılan Özge Ceren Deniz…Ve… Özge Ceren Deniz’in elektrik akımına kapıldığını görüp ona yardım elini uzatan İnanç Öktemay… Biri 23, biri 44 yaşında gencecik iki hayat.
HİÇBİR ŞEY GERİ GETİREMEYECEK AMA…
Sorumluları kimlerdir, sebebi nedir elbet araştırılıp ortaya çıkar. Ama hiçbir şey pisi pisine yiten bu iki hayatı geri getiremeyecek.
Hele de hiçbir ceza.
Önemli olan biz ülkece ders çıkarabilecek miyiz, bir daha olmaması için neler yapacağız?
Tıpkı su birikintisinden akıma kapılıp hayatını kaybeden İnanç Öktemay’ın 2014’te paylaştığı Albert Camus’nun sözü gibi…
“Bir ülkeyi tanımak için o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın” denmesin artık!