8 Mart’tan önce başladı, Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlamaları, etkinlikleri... Günlerdir sürüyor ki kuşkusuz daha önümüzdeki günlerde de hep “kadın”ı dillendireceğiz. Oysa; varsanız baksanız, yılın diğer günlerinde hep acı hikayelerini okuyacağız, izleyeceğiz geçmiş günlerdeki gibi. Keşke böyle olmasa! Ne kadar isyan etsek de durduramıyoruz bazılarının kadına olan öfkesini, şiddetini. İnsan olmaktan büyük meziyetimiz olmayan şu koca dünyaya sığdıramadıklarımızdan kadının varlığı.
Aslında ne çok kadın hikayesi var umut taşıyan, emeği anlatan, özveriyi gösteren sıkışıp kalmış aralarda. Bunca kötülüğün arasından kendini göstermeye çalışan, bir umut gibi filizlenen. Biraz izin versek daha da boy verecek, dünyanın üzerindeki kötülüklere kol kanat gerecek. Ah keşke! 8 Mart’ta uçuşurken boyalı kadın cümleleri benim aklıma hep bir yazı gelir.
Bekir Coşkun’un bütün kadınlara hediye ettiği o yazı... “KADINLAR gittiklerinde arkalarında daha büyük boşluklar bırakırlar. Onlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde “yetim-öksüz” kalan çok olur: Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler... Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim kalmıştır tabaklar. Bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların. Sık sık boynunu büker “sarıkız”.
O teki kalmış eski bardağın anlamını bilen olmaz, değerini kimse anlayamaz krom hac tasının. Balkon artık sessizdir, koridor kimsesiz. Bir kadın gittiğinde... Bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında; bir ağır işçi, bir temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci... Bir anne gider... Bir dost... Bir arkadaş... Bir sevgili... Ne çok kişi yok olur bir kadın gittiğinde.”
SEN AFFETSEN BEN AFFETMEM
Hikayesi tüm kadınların olmuş... “Tanrım kötü kullarını sen affetsen ben affetmem”le başlayan şarkı söz slogan olmuş. Bundan 33 yıl önce, sessiz ve sadık bir hayranı olarak girdiği hayatını adım adım kabusa çeviren bir erkek tarafından öldürüldüğünde daha 30 yaşında bile değildi Bergen. 30 yıllık hayatına sekiz albüm, 120’yi aşkın şarkı sığdırdı.
Gerçek adı Belgin Sarılmışer olan Bergen’in hayat hikayesini anlatan ‘Bergen’ sinema filmi uzun zamandır merakla bekleniyordu. Film, 4 Mart’ta izleyiciyle buluştu. Şarkıcı Bergen’i Farah Zeynep Abdullah’ın oynadığı, katil eşi Halis Serbest’i Erdal Beşikçioğlu’nun canlandırdığı film kadın cinayetlerine de dikkati çekiyor. En kısa zamanda filmi izleyeceğim. Biliyorum sonunda “Ne çok Bergen var” diyeceğim.