İstanbul yeme-içme ve eğlence hayatının New York, Miami, Londra ve Paris gibi şehirlerle yarışacak düzeyde olduğu söylenir. Ben bu söyleme katılmıyorum. Çünkü günümüz İstanbul’unda dans edip eğlenebileceğiniz ne diskotek, ne kulüp ne de sohbet edip eğlenebileceğiniz kayda değer adam akıllı bir bar var. Bir dönem iki elimin parmaklarını geçmeyecek sayıda olan caz barların da nesli neredeyse tükendi. Eğer siz de benim gibi caz sevenlerdenseniz gelin sizi Tünel meydanına komşu yeni açılan harika bir caz kulübe götüreyim.
Pizzerie da Simone
Burası canlı caz müzik yapan ama aynı zamanda fine dining bir restoran. Meşhur Narmalı Han’ın paralel arkasındaki sokaktaki Ruz Otel’in giriş katında bulunan restoran New York, Los Angeles ve Chicago’daki o mini caz kulüpleri aratmayacak türden. Girişinde güzel bir bar ve oturma gruplarının bulunduğu yerde yemek öncesi içkilerinizi içip sohbet edebilirsiniz. Restoran bölümüyse topu topu 40 kişilik. Mekanın yerleri, masa ve sandalyeleri ahşap, duvarlar da tuğla ve bazı duvarlar da nefti yeşile boyanmış. Birçok genç nesil caz müzisyeninin sahneye çıkıp sanatını icra ettiği mekanda benim gittiğim gece sahnede aynı zamanda oyuncu olan Tuğçe Karaoğlan vardı. Harika bir sese sahip olan Tuğçe kulaklarıma, mekanın patronu ve aynı zamanda şefi olan Sinan Kızıklı’nın nefis yemekleriyse damağıma ziyafet çekti.
Pizzanın başı çektiği zengin menü
Ben kalın hamur pizzayı hiş sevmem. Ama şef Sinan’ın ekşi maya ile yaptığı affumata pizza gerçekten damak çatlatan türdendi. Marinara, margherita, burrata, quattro formaggi, pepperoni, cotto, kaburga ve dilli mozerallalı pizzalarda benim diğer favorilerim. "Ben pizzacı değilim" diyenlere de salatalardan, türüflü burrata, caprese patlıcan parmigiana, makarnalardan penne arabiata, kremalı mantarlı fettuccine, ana yemeklerden bandiera, cotto cremoso, roast beef, smokey turkey, cocco di mamma ya da panuozzo hot dog öneririm. Afiyet olsun, iyi eğlenceler.