Anne ve babaları tekstille uğraştığı için modanın içinde doğup büyüyen Ezra ve Tuba Çetin kardeşler, 2006’da kendi isimlerini taşıyan markalarını kurup moda dünyasına farklı bir renk getirdiler. Kısa sürede rüştünü ispat edip uluslararası arenada tanınan markalar arasına giren Ezra – Tuba, Paris ve Milano gibi dünya modasının başkentlerinde yaptıkları defilelerde sergiledikleri hazır giyim ve couture koleksiyonlarıyla çok konuşuluyor. Türkiye’de giyilebilir teknolojinin öncüsü olan Çetin kardeşlerle günümüz ve geleceğin modasına dair konuştuk.
"Yeni koleksiyon, doğada çözünebilen malzemelerden hazırlandı"
Karantina günlerini nasıl geçirdiniz?
Tuba: Hızla üretimi ve atölyeyi durdurduk, "Önce insan sağlığı" dedik. Ama çalışmayı bırakmadık. Hatta gün içinde Zoom’da 6-7 toplantı yapar olduk. Toplantılarımızın genelinde; pandemi sonrasında bizleri nelerin beklediğine, nasıl bir dünyaya uyanacağımıza, uluslararası ilişkilerden iş hayatına, sosyal hayattan ticarete, üretimden tüketime, yeni antivirüs kumaşlar ve yeni ürün gamları gibi birçok alandaki olası değişim ve gelişimlere odaklandık.
Ezra: Psikolojik ve ekonomik olarak çok yorucu bir süreç oldu. Ama böyle dönemleri doğru analiz etmek lazım. “Beyin bir paraşüt gibidir, sadece açık olduğunda iyi çalışır” demiş İskoç kimyacı ve fizikçi James Dewar. Bu süreç paraşütleri açtırdı çoğumuza. Yeni ürün gamımız antivirüs giyilebilir koleksiyonumuz hazır. Yakında satışa çıkıyor. Uluslararası distribütör ve ajanslarımız çalışıyor. Paketleme vs hepsi doğada çözünür özel malzemelerden hazırlandı.
"Pandemi sektördeki devleri ve tedarik zincirini de yerlebir etti"
Bu zor süreç tasarım, üretim ve satış dünyanıza nasıl yansıdı?
Tuba: İnsan 'error' verdi. Üretim süreçleri sekteye uğradı. Beklenmeyenle karşılaştık. Virüsler elbette yakında hayatımızı etkileyecekti. Bu kadar doğaya müdahale eder, dengeleri bozarsan kaçınılmaz son. Hızla bizi bilinmezliğe itti. Satışlar durdu. Özellikle tekstil sektörünü derinden yaraladı. Sadece bizi sarsmadı, bu sektördeki devleri ve tedarik zincirini de yerlebir etti.
Ezra: Pandemilerden sonra tarih boyunca mutlaka yeni çözümler, yeni arayışlar ve akımlar ortaya çıkmış. Dolayısıyla, salgınlar, savaşlar, göçler, bunalımlar, krizler gibi küresel olaylar insanlık tarihine ve medeniyet gelişimine her zaman yön verdi. Nasıl ki Ortaçağ’dan sonra aydınlanma, sanayileşmeyle beraber sömürgecilik, Fransız İhtilali’nden sonra liberalizm, milliyetçilik ve sosyalizm ortaya çıkmışsa, pandemiden sonra da bir takım inovatif ve reaktif akımlar ortaya çıkacaktır. 'Dark company' ve daha donanımlı mavi yakalı istihdam etmek durumunda olacağız. Üretimde ve satışta kalıcı olmak için bugünü kurtardıktan sonra ileriye yatırım yapacağız.
"Tasarımdan çok konfor ve sağlık ön plana çıkacak"
Bu salgın bittikten sonra, moda dünyası nasıl bir konumda olacak?
Tuba: En az 4 yıl küresel rehabilitasyon süreci yaşayacağız. Psikoloji ve sosyoloji yükselişe geçecek. İş hayatında şirketler sadece salon eğitimleri değil doğada, şehirde ve evde hayatta kalma becerileri eğitimlerine de yönelebilirler. Aynı zamanda üretimin bu psikolojide yapay zeka kullanımına duyacağı ihtiyaç artacak. Mesleklerdeki robotlaşma sadece mavi yakayı değil, beyaz yakayı da ciddi tehdit eder duruma gelecek. İnsanoğlu arıza verdi ve üretimler aksadı. Şimdi esas tekstil üreticilerinin iki seçeneği var: Geleneksel üretim sistemleri ya da çalışanı daha iyi eğiterek yapay zekalı üretim süreçlerini başlatmak ki bu uzun bir iş...
Ezra: ‘Hayatı koruma’ teknolojileri, dokunmatik yerine konuşmatik teknolojiler daha çok tercih edilecek Böyle bir ortamda tekstil de varoluş şeklini değiştirmek durumunda. Virüsle beraber insanlar farkına vardı ki biz doğaya ve hayvanlara değil, kendimize de ciddi zarar veriyoruz. Plastik ham maddeden sonraki dünyayı tehdit eden çöp atığı, tekstil ürünleri ve atıkları. Moda, ilaç sektörü kadar etkin tedbirler almak zorunda kalacak. Artık tasarımdan çok konfor ve sağlık ön plana çıkacak. Antivirüs ve sustainable ürünler teknolojilerle birleşerek gelişecek.
"Yeni koleksiyona 'VIR US' dedik"
Bu dönemin bitimiyle alışveriş çılgınlığı mı olur yoksa herkes elindekilerle yetinip alışverişe ara mı verir?
Ezra: Normalleşme süreci başladığında, bizim ülkemiz dahil olmak üzere tüm dünya ilk iş mağazalara saldırdı. Bu öncelikle, uzun zaman dört duvar arasında kaldığımız içindi. High touch online satışları sadece kısa süreliğine gölgede bırakabilir. Artık high teknoloji, yani dokunmadan ve sosyalleşmeden alışveriş yapma dönemi başlıyor. Çünkü virüs tüm dileklerimize rağmen hızla yayılıyor ve sosyalleşme sıkıntı yaratıyor. Bir pandemiyi daha dünya kaldıramaz.
Kumaş ve renklerde trendler neler?
Tuba: Bu sene insanların ruh hali koleksiyonlara hakim. Daha soft ve toprak tonları etkili. Esasında satışlara baktığınızda renkli koleksiyonlar var ama talep yok.
Sizin yeni koleksiyonlarınızda neler var?
Ezra: Siyah beyaz, gri gümüş, toprak tonları bakır detaylar... Ama kumaşlar antivirüs ve antibakteriyel. Daha spor, daha günlük çizgiler hakim. Biz yeni koleksiyona "VIR US" dedik. Virüsten "vir"i atın, "us", yani biz kalırız. Zaten önemli olan da biziz. Önceliğimiz sağlığı korumak.
"Pandemi herkesi yaratıcılığa teşvik etti"
Tuba: Efort edilebilir lüks anlayışımız devam ediyor ama bu artık tipik gece kıyafetleri olarak düşünmeyin. Daha sade ve koruyucu kaplama detayları içeren, aynı zamanda teknolojinin eşlik ettiği bir koleksiyon.
Bu kötü dönem ilham kaynaklarınızı köreltti mi, yoksa yeni ilhamlar mı verdi?
Ezra: Güneşin doğduğu yerden battığı yere doğru saldırgan bir virüs, geçtiği yerleri tarumar ederek ilerliyor. 100 bin yıl önce dışarıdaki korkunç soğuktan ve vahşi hayvanlardan korunmak için karanlık mağaralarında saklanan insanoğlu, bugün de vahşi bir virüsten korunmak için ‘konfor bölgesine’, yani aydınlık mağarasına sığınmış durumda. Mağara devriminin ve yaratıcılığın başladığı nokta, duvar resimleri alet edevatların icadı. Elbette istemeyerek ama sadece tasarımcıyı da içine almadan, herkesi yaratıcılığa teşvik etti bu durum.
Tuba: Umarım pandemiden sonra insanoğlu icat ettiği şeyleri ve keşfettiği yerleri kendi amaçları için, sağlık, barış için, adalet ve hoşgörü için kullanır ve dünyamız daha yaşanılabilir bir yer haline gelir. Çaykovski’nin dediği gibi, "İlham bir misafirdir, tembelleri ziyaret etmez". Grafen gibi, gümüş gibi malzemelerle farklı kaplamalar, iletkenlik sağlamak üzerine ipliklerin kimyalarıyla oynadık. Tabii unutmamalı; tasarımcılık önce malzemenizi tanımanızla olur.
"İhtiyaç haritaları ve tüketim anlayışı çok değişecek"
Sonbahar ve kış sezonunun olmazsa olmazları neler olacak?
Maskeler ve aksesuara dönüşen dezenfektanlar.
Tasarımlarda yaratıcılık mı, farklılık mı, özgünlük mü yoksa rahat kullanım mı ön planda olmalı?
Ezra: Bugünden itibaren konfor, virüse dayanıklı, teknolojiyla desteklenen tasarımlar gözde olacak.
Tuba: Elbette özgünlük ve Ezra’nın dediği gibi ipliğin DNA’sı ile oynayacağınız yaratıcılık.
Günümüzün hızlı yaşam, hızlı moda anlayışı pandemi dönemiyle birlikte değişti mi değişecek mi?
Ezra: Bekleyin daha etkilerini görmedik, çok kısa süre sonra ihtiyaç haritaları ve tüketim anlayışı çok değişecek.
Son zamanlarda tasarımcılar farklı markalarla işbirliği yapıyor. Sizin Türkiye ya da dünyada böyle bir girişiminiz var mı, yapmayı düşünüyor musunuz? Yani tarzınızın dışında farklı tasarımlar yapmak...
Tuba: Biz Türkiye’de Ramsey'le işbirliği yaptık. Şahane bir projeyle başladık. Made to Measure koleksiyonu ve inovasyon üzerine başlayan çalışmalarımız elbette hızla devam edecek. Çünkü Ramsey ailesi bu ülkedeki inovasyon ve geri dönüşümü 1980’lerde başlatmış köklü bir şirket.
Ezra: Yurt dışında teknoloji ve inovasyon işbirlikleri devam ediyor. Yeni ürün gamları için çalışıyoruz. Pandemi sonrası yükselecek akımlar arasında ‘kolektivizm’ başta gelecek. İnsanlık ayrılıp yok etmekten vazgeçip, birleşip var etmeye çalışacak. Bu bizim daha önce benimsediğimiz ve işbirliği yaptığımız şirketlerle oluşturduğumuz bir sistemdi. Kolektivizm daha yaratıcı ve icatçı bir dünyanın kapılarını bizlere açacak.
Türk modası dünyada trendler yaratabiliyor mu?
Ezra: Üzülerek, hayır.
Tuba: Erdem ve Hussein Chalayan dışında trendleri etkileyecek bir moda markamız oluşmadı. Ama çok özgün tasarımcılarımız var. Keşke kolektivizm burada hızlıca hayatımıza girse ve destekler çoğalsa. Bir elin nesi var, iki elin sesi var.
Sizin için kadınlara tasarım yapmanın en keyifli yanı nedir?
Ezra: Biz iki farklı kadınız. Kusurlarımız ve güzelliklerimiz farklı. Bunları masaya koyduğumuzda 'Ezra-Tuba kadını' ortaya çıkıyor. Bilmece gibi. Eğer çözmeyi severseniz de çok keyifli.
Moda sürekli değişen bir alan. Her sezon yeni trendler, detaylar çıkıyor. Bu durum sizi ne kadar etkiliyor? Trendlere bağlı mı kalıyorsunuz, yoksa hep kendi trendlerinizi mi yaratıyorsunuz?
Tuba: Biz trend tasarımcısı değiliz. Her koleksiyonda markamızın kendi dili, imzası ve söyleyecekleri vardır.
Son dönemde sayıları artan moda akademileri ve tasarım yarışmalarının moda dünyamıza katkıları oluyor mu?
Ezra: Yarışmaların ya da mezun olan gençlerin hayatına dokunacak lobicilik faaliyetlerini yürütmek, global işbirlikleri sağlamak çok önemli.
Dünyaca ünlü kimler tasarımlarınızı giydi? Yeni dönemde tasarımlarınızı kimlerin üzerinde görmek istiyorsunuz?
Tuba: Mila Jovovich, Madonna gibi birçok ünlü dergi çekimlerinden tutun da organizasyonlar olmak üzere bizim kıyafetlerimizi giydiler. Yurt dışında doğru bir PR şirketiniz varsa bu iş daha kolay. Bizim için değerli olan tasarımlarımızı sokaklardaki başarılı kadınların giymesi.
Ezra: Bir bilim kadını, engellerini aşmış, başarılarıyla gurur duyduğumuz bir kadının üzerinde görmeyi isteriz.
Ezra–Tuba’nın stil kodu nedir?
Formlar ile özgün tasarımlar.
Türk kadının ve erkeğinin giyim stilini nasıl buluyorsunuz?
Tuba: Biz iyi giyinmeyi öğrendik, doğru kombinler ve estetik anlayışı gelişti. Markaların tüketiciye doğru koleksiyonları sunması da oldukça etkili.
Ezra: Örneğin biz Ramsey’de özel ama konfeksiyon destekli erkek koleksiyonu hizmeti veriyoruz. Bir araya geldiğimiz erkek müşterilerimizin zevkleri ve stillerini bizim dokunuşlarımız ile harmanlamak harika. Yüzde 100 bizim dokunmamıza gerek kalmıyor. Erkekler de artık çok bilinçli bu konuda.