Avrupa’nın en eski köyü: Hallstatt

Hani her şeyi bırakıp, gidip de yaşamak istediğimiz o sakin ve huzurlu köy var ya, ya da çocukluğumuzun ressamı Bob Ross’un “Belki şurada küçük, mutlu bir ağaç vardır” diyerek o harika manzara resimlerini yaptığı köy. İşte orası tam da burası.

Hallstatt, tüm renkleri barındıran doğası, biraz koyu renkli gölü ve tam bir tasarım harikası ahşap evleriyle dünyanın en güzel köyü olabilir. Zaten birçok oylamada da bu ödüle layık görülmüş.

Hallstatt hakkında bilgiler

Hallstatt, Avusturya’da Hallstatt Gölü kıyısında, dört tarafı dağlarla ve yemyeşil ormanlarla çevrili, 2-3 katlı ahşap evleri olan, yaklaşık 1000 kişinin yaşadığı küçük ve şirin bir köy. Avrupa’nın en eski yerleşim yeri. Dünya mirası olması nedeniyle 1997 yılında UNESCO tarafından koruma altına alınmış.

Dünyanın en eski tuz madenleri burada. Bilim adamları tarafından bu madenlerin 250 milyon yıl önce oluştuğu ve dağların içinde yaklaşık 30 km’lik bir alanı kapladığı kanıtlanmış.

Avusturya’ya bağlı olduğundan Schengen Vizesi geçerli. Yani Türkiye’den vize isteniyor. Yeşil pasaportlular ise vizesiz seyahat edebilirler.

Bir ucundan diğer ucu yürüyerek yaklaşık 30 dk. sürüyor. Hallstatt’ı gezmek için kimine göre 2-3 saat yeterliyken, kimine göre haftalar yetmez. Bu nedenle de burada ne kadar süre kalmak gerektiğiyle ilgili karar vermek biraz zor. En azından 1 gece kalıp, özellikle son vapurdan sonra (18.15) Hallstatt’ın sakinliğine ve huzuruna tanık olun derim.

Özellikle Asyalı turistlerin fazla tercih ettiği bir yer. Gelen turistlerin yüzde 90’ı Asyalı diyebilirim. Sabah ilk feribotla geliyorlar ve son feribota kadar Hallstatt’ta takılıyorlar. Burayı o kadar çok seviyorlar ki, 2012 yılında köyün birebir kopyasını Çin’in Guangdong eyaletinin Huizhau şehrinde inşa etmişler.

Hallstatt’a ne zaman gidilir?

Hallstatt’a her mevsim gidilebilir. Fakat kışın yolların karlı, havanın soğuk olması nedeniyle ulaşım ve dolaşım biraz zor olabilir. Kayakseverler ise kesinlikle kışın gitmeli. Etrafında çok güzel kayak merkezleri var.

Benim tercihim sonbahar. Bir ağaçta yeşilin ve kırmızının tüm tonlarını görebileceğiniz, harika fotoğraflar çekebileceğiniz bir dönem. Hatta eylül ortası ile ekim sonu arasındaki zaman dilimi bence ideal. Ancak Hallstatt’ta her mevsimin ayrı bir güzelliği olduğundan eminim. Zaman ve bütçenize göre ayarlama yapabilirsiniz.

Hallstatt’a nasıl gidilir?

Hallstatt’a birçok şekilde gidilebilir. Türkiye’den gidenler için en kolayı Viyana’dan veya Salzburg’dan gitmek. Viyana’dan gidiş, Salzburg’dan gidişe göre biraz daha uzun olsa da Hallstatt-Viyana gezisini beraber düşünürseniz daha randımanlı bir tur olacağı kanaatindeyim. Çünkü Viyana’da görülecek yerler Salzburg’dakilerden daha fazla.

Viyana veya Salzburg üzerinden gidecekseniz “otobüs-tren-feribot” kombinasyonlarını kullanarak ya da kiralık araçla gidebilirsiniz. Biz kiralık araçla gittik. Önceden kiraladığımız aracı Viyana-Flughafen Havaalanı’ndan teslim aldık. Tam olarak 320 km’lik bir yolculuktan sonra Hallstatt’a vardık. Yolların büyük kısmı otoban olduğundan yolculuğumuz yaklaşık 3 saat sürdü.

Araç kiraları günlük 40-50 euro civarında. Eğer navigasyonlu bir araç tercih ederseniz zorlanmadan güle oynaya Hallstatt’a varırsınız. Kiralayacağınız araçta Türkçe navigasyon olmasına dikkat edin derim.

Hallstatt’ın içerisinde yabancılar için otopark yeri yok. Fakat hemen dışında 4 büyük park yeri var (P1-P2-P3-P4). Aracınızı bunlardan birine bırakabilir ve kalacağınız yere 10 dk yürüyerek ya da shuttle ile ulaşabilirsiniz.

Hallstatt’dan ne alınır?

Aslında bence Hallstatt’tan bol bol temiz hava alınır, ama ben yine de dikkatimi çeken ve buradan alınabilecek şeyleri araştırdım.

Hallstatt denince ilk akla gelen tuz olur. Doğal tuz – balık tuzu – sarımsaklı şili tuzu – bitkisel tuz – pizza tuzu ve salata tuzu olmak üzere birçok çeşit tuz satılıyor. Bunlardan mutlaka alınması gerek, gerçekten çok güzel tatları var ve yemeklere ayrı bir hava katıyorlar.

Ahşap ağırlıklı hediyelik eşyalar veya değişik modellerde şapka, eldiven gibi şeyler de alınabilir.

Hallstatt’ta ne yenir?

Ben bu güzel köyün damak tadını çok beğendim. Öncelikle yaban mersini reçeli soslu (lingonberry) ve limonlu Viyana şinitzel mutlaka denenmeli.

Hallstatt’a özgü Das Bier birasının içimi çok yumuşak, sanırım buğday birası.

Tatlıları ise o kadar hafif ki sanki hiç şeker kullanılmamış gibi. Orman meyveli cheesecake ve adını hatırlamadığım elmalı tatlılar çok başarılıydı.

Bir Macar lezzeti olan Gulasch çorbası burada çok meşhur. Tek kelimeyle muhteşemdi. Mutlaka denenmeli.