Burak AkkulI rock you Liverpool

HABERİ PAYLAŞ

I rock you Liverpool

Bu hafta bu köşe bizler için bir “zaman makinesi”. Birazdan satırlara atlayıp 1960’ların İngiltere’sine gideceğiz! Zevkli bir gezi olacak; çok özel bir şehrin sokaklarında çok keyifli mekanlar görecek, bir müzik efsanesini adım adım, yakından inceleyeceğiz. Futbolun ve Rock’n Roll’un şehri Liverpool’dan merhaba!

I rock you Liverpool

BEATLES İLE İLK TANIŞMAM

1972 doğumluyum. Memleketim Kırklareli’nin bana hem huzurlu bir çocukluk hem de akıl fikir özgürlüğü verdiğinden hep bahsetmişimdir. Küçük şehrin nispeten daha stressiz hayatında, endişelerin gelişeceği yerlerin bıraktığı boşluğa; daha bir keyif, merak, okuma, gezme, dinleme isteği yerleşiyor. Karakterler, büyük şehirlilerden, daha renkli evriliyor bence. İşte daha 7-8 yaşımdayken, benden beş yaş büyük ağabeyim Alp’in İstanbul’dan mektupla sipariş ettiği “doldurma” kasetlerin Beatles’larını, Moody Blues’larını ve Bee Gees’lerini orada keşfettim ben.

Haberin Devamı

İyi ki yanımda bu merak ve zevk tohumlarını ekecek biri varmış tabii, benim için ekstra bir şanstı. Ağabeyim, üzerindeki kapağı ÇAAAT diye açılan Phillips teybimize bir Beatles kaseti koydu mu; evin için birden Hard Days Night, Yellow Submarine, She Loves You olurdu… Ne ritim! Ne coşku… Bazen de melankoli. Rock’n Roll’u dünyaya tanıtan Beatles’ın en büyük özelliği bence; onlarda her ruh halinize göre her derdinize deva şarkı bulabilmeniz. Revolver Albümü hala ruhumun en lezzetli gıdasıdır.

LİVERPOOL’DA ROCK’N ROLL PEŞİNDE!

Liverpool bir liman şehri. Pek çok İngiliz şehri gibi; bir emekçi, bir işçi, bir orta sınıf şehri. Ve ama buranın farklı bir rengi de var. Yani, anlatması biraz zor ama sanki; parasını elinde tutup bohem yaşamın zevk sahibi insana yakışır yanlarını alan işçilerin şehri burası.

Kalite var şehirde. Müdavimlik kavramı her sokakta göze çarpıyor bir kere… İnsanların “sektirmeden takıldıkları” barlar, kafeler, loş ve güzel mekanlar var… Şehrin liman bölgesi Pier Head’da Liverpool müzesini gezmiş, bölgenin tarihi ve kültürüyle ilgili görselleri hafızama katmıştım… Buranın harika mekanının; evlerin geniş Mersey Nehri’ni çevreleyip bir havuz oluşturduğu Albert Dock’un hemen girişinde, o Beatles heykelini görünce, bayağı heyecanlanmıştım.

Haberin Devamı

Bir an durdum düşündüm: Adamların taştan heykelini görünce böyle heyecanlanabiliyorsa bir hayran; konser videolarında üstlerini başlarını yırtan hayranları asla yadırgamamak gerekir. Beatles’ı canlı, bir sahnede izlemek… Tecrübede geleceğim son nokta olurdu herhalde. Neyse ki elimde onların doğduğu, büyüdüğü, müziklerini büyüttüğü Liverpool’da gezme şansı vardı. Bunu iyi değerlendirmeliydim.

BİR TARİHİN NOTALARI

John Lennon ve Paul Mc Cartney, Liverpool’da tabiri caizse “mahalleden” tanışıyorlar…. Okul kermeslerinde bedavaya çalıyorlar, bazen bir kilisenin bahçesini konser alanı haline getiriyorlar… Lise yıllarından bir iki yıl daha sonra, yine Liverpool Enstitüsü’nde okuyan George Harrison adlı, iyi de gitar çalan bir çocuk katılıyor aralarına…

Hali vakti yerinde George’un, anadan babadan biraz para buluyor bunlara; grubun belini doğrultuyor. John’un daha önce kurduğu çaylak okul grubu “QuarryMen”i dağıtıp, biraz alet edevat alıp, “Johnny And The Moondogs”u kuruyorlar. Daha 1960 bile olmamış. 59’dayız… Grup, isim bulmadaki başarısızlığına yaptığı müziği de ekleyince; bu son oluşum da yürümüyor ve tarzlarını biraz daha “Elvis-vari” yapmaya karar veriyorlar. Ritimleri biraz daha “beat” yeni isimleri de “Silver Beatles” oluyor…

Haberin Devamı

Gümüş Böcekler diye bir ekstra anlamı da var ismin… Gel zaman git zaman üçlünün isimi Beatles olarak kalıyor ve 60’ların ilk yıllarında, durmadan dinlenmeden tüm Avrupa’yı dolaşıp çeşitli kulüplerde sahne alıyorlar. Beatles olarak Liverpool’a döndüklerinde artık yeterince tecrübeliler ve belirli bir hayran kitleleri var. Sonra gelsin Jacaranda Barlar gitsin Cavern Kulüpler! Çok özel yerlerde sahne alıyorlar, albümleri artık binler değil milyonlar satıyor…

Bu arada davulcuları Peter bir konserde ritmi bayağı bir kaçırınca kovuluyor ve yerine Almanya’da tanıştıkları Richard Starkey geliyor… Kim o? Tabii ki “Ringo Starr”… Birlikte çalıştıkları 10 yılın ve sonrasındaki onlarca yılın müzik dünyasına damgasını vuran Beatles’ın, hikayesi kısaca böyle…

Önce Büyük Britanya’da sonra tüm dünyada rock müzik tutkunu tüm insanların ilk göz ağrısıdır, bir numaralı grubudur “Beatles”. Onları buradaki satırlara sığdırmak, yaptıkları müziği herhangi bir kalıba sığdırmak kadar zor. Evet; genelde rock’tır, bazen kaçar “pop” olur, bazen uçar “psikedelik” olur ama her dinlediğinizde içinizde, gerektiği yeri bulur... Beatles anlatılmaz, dinlenir.

SERİN VE NARİN BİR ŞEHİR

Açıkçası Liverpool’a Beatles Turu için gitmiştim. Şu an hayatta olan iki üye; Paul Mc Cartney de Ringo Starr da orada yaşamıyor ama Beatles’ın doğumu, emeklemesi ve ayağa kalkıp koşması; hep bu şehirde oluyor. Siz de bir gün seyahat rotası olarak Liverpool’u seçerseniz; onlar için yapılmış otobüs turlarına katılır, yaşadıkları evleri ziyaret eder, şarkılarında geçen yerlerde yürüyüş yapar (Strawberry Fields, Penny Lane) neredeyse bütün müzik aletlerinin sergilendiği Beatles Story Müzesi’ni ve çaldıkları kulüplerin anı müzelerini gezebilirsiniz…

Peki, bütün bunların ötesinde daha neler görebilirsiniz bu şehirde ve bunlar sizi tatmin eder mi? Bence eder. Liverpool bir gezgini her şekilde tatmin eder. Pier Head denen eski liman bölgesi size “çalışarak kazanmış bir şehrin” yapılarını gösterecektir. Tate Müzesi de buradadır… Modern mimarinin çok özel yapılarını izleyerek, serin rüzgarını yüzünüzde hissettiğiniz bir şehirde yürümenin zevkine varacaksınız… Kulağınızda bir sokak kemancısının melodileri, elinizde belki bir külah patates belki bir hot dog olacak…

Tatlı bir rüzgarı vardır Liverpool’un; martıları, pelikanları, kahverengi tuğladan apartmanları vardır. Piercing’li, saçlarına mor-pembe renk atmış gençleri, kollarının altında spor gazetesi olan kasketli orta yaşlı erkekleri, parkta satranç oynayan daha yaşlı erkekleri vardır. Annelerinin bebek arabaları içinde gezdirdiği kızıl kafalı minikleri vardır. Liverpool’un havası size iyi gelir. Müziği sadece Beatles albümlerinde değildir Liverpool’un, sokaklarında da duyulur.

I rock you Liverpool

DUYMAK VE DİNLEMEK

Duymak, o sesin süresi kadar; dinlemek, senin isteğin kadar sürer… Albert Rıhtımı gerçekten çok etkileyicidir. Hem ortasına denizi almış Toskana tarzı binaların duruşu hem kıyıdaki kafelerin kibarlığı hem de civarındaki Tate Modern müzesi, Denizcilik Müzesi, Liverpool Şehir Müzesi derken; geçirilebilecek değerli saatler sunar burası sizlere… Kıvrılın, ince köprülerinden geçip, arkadaki parka doğru yürüyün…

Yatları izleyin, klasikleşmiş arabasından dondurma alın yiyin. İlginç bir bina görmek istiyorsanız da bir 30 dakika daha karaya, Hope Street’ten tepeye doğru yürüyüp, 85 metre tavanlı modern mimari harikası Metropolitan Katedrali’ni görün. Kilisenin yapısı modern bir spor salonunu andırır. Burası bölgenin merkez Katolik Kilisesidir. İçindeki org dünyanın en büyük 3 borulu kilise orgundan biridir…

Duke Caddesi’nden aşağıya iner, Çin Mahallesi’ne uğrar, İngiliz fiyatları içinde nispeten ucuz gelen bir “açık büfe” yersiniz… Ve tarihi Liverpool Katedrali. Çok etkileyici bir kızıl taş yapı. Şehrin en yüksek noktası St.James Dağı’nda inşa edilmiş, hem de tam 40 yılda…

İçindeki Kadınlar Şapeli ve yine çok etkileyici klasik kilise orgu mutlaka görülmeli. Bir de kafe önerisi: Ulusal galerilerin ve müzelerin olduğu “Cultural Quarter” ile Lime Street İstasyonu arasında, ünlü tarihi binasında “The North Western’s”. Bir yudum kahve bile bazen, çok huzurdur annecim.

I rock you Liverpool

ASLA YALNIZ YÜRÜMEZSİNİZ

İşte hem karakteristik kültür hem de popüler beğeni önerileri isteyenlerin dostu; gidemeyenlerin kadim agası Burak Akkul’dan, son Liverpool önerisi! Elbette ki müziğin olduğu kadar futbolun da şehri burası… You’ll Never Walk Alone şarkısı kulaklarınızda çınlamaya başladı değil mi?

65 bin kişilik efsanevi stadyumları Anfield Arena; futbola ilgisi olan olmayan herkesin görmesi gereken bir eserdir efendim. Şehir merkezinden biraz uzak olsa da belediye otobüsleriyle rahatça ulaşırsınız. Sabah 09:00’dan itibaren başlayan detaylı gezi turları düzenleniyor.

İnternet’teki resmi sitelerinden 20 pound gibi bir ücret karşılığı biletinizi ayırtır; rehberli turunuza katılıp bir Liverpool fanatiğiymişsiniz gibi Anfield tribünlerinde oturabilirsiniz... İçindeki kulüp müzesinde Şampiyonlar Ligi orijinal kupasını tutmuşluğum ve poz vermişliğim vardır affedersiniz! Turlara ilgi oldukça fazla; asla yalnız yürümezsiniz… Liverpool güzel şehirdir; görmelisiniz.

I rock you Liverpool

Sıradaki haber yükleniyor...
holder