Yalova’da dün orta şiddette bile sayılmayacak bir deprem oldu. İstanbul’dan da hissedildi. Vatandaşın tepkisine bakıyorum da herkes “Birileri çıkıp rahatlatacak 2 kelam etse de hemen unutsak” kafasında. Neymiş efendim, beklenen deprem İstanbul’u değil, Yalova’yı vuracakmış! Yeni teselli bu. Arkadaş fay hattının yeri belli, İstanbul’un yeri belli. O fay hattının nasıl bir deprem yaratacağı belli, İstanbul’un zemin ve bina yapısı belli. Hâlâ ne anlatıyorsunuz? Bir gerçekten bu kadar kaçılabilir ancak. Arkadaş, dün bugün yarın... Bilimsel bir realite var ortada. O realite diyor ki İstanbul önümüzdeki 20-30 yıl içinde çok büyük iki deprem yaşayacak. Muhtemelen İstanbul’un yarısı yerle bir olacak. En “iyimser” tahminle binlerce, on binlerce insan hayatını kaybedecek. Ve buna rağmen hâlâ üç kuruş rant uğruna hasarlı binalarda oturmaya devam eden binlerce aile var. Depreme hiç olmamış/olmayacak muamelesi yapmakta gösterdiğimiz çabayı depreme karşı tedbir almak için göstermeye ne dersiniz?
MECLİS KARARIYLA FAY HATTI KALDIRILIR MI?
Aydın’ın Kuyucak ilçesinde bir fay hattı vardır. Bu alana iskan izni verilmez. Bir gün Kuyucak Belediye Meclisi’nde şöyle bir karar alınır:
- Belediye Meclisimiz, şehrin güneyindeki fay hattının buradan alınarak kuzeye taşınmasına, güneydeki arazinin imar planına dahil edilerek iskana açılmasına oybirliği ile karar vermiştir.
2000’lerin başında yanılmıyorsam İstanbul- Pendik Belediyesi de iskan planlarındaki fay hattının kaldırılması için mahkemeye başvurmuştu.
Bugün gülüyoruz geçmişteki bu haberleri okurken ama şu anda da çok farklı bir noktada değiliz. Ülkenin en büyük şehrinin dibinde deprem oluyor. 5 dakika sonra hemen deprem konusunu kapayıp başka şeyler konuşma telaşına giriyoruz. Magazine dönüp dedikodu kovalıyoruz falan. Hani bir laf var: Halimiz itten beter keyfimiz paşada yok. Tam bu.
15 BİN TL’YE CEP TELEFONU ALMAK İÇİN SIRAYA GİRİLEN ÜLKE...
AVM’de bir mağazanın önünden geçerken kalabalık dikkatimi çekti, yanımdaki arkadaşıma “Bu ne?” diye sordum. Apple’ın yeni telefonu gelmiş, onu almak isteyenlerin kalabalığıymış. İçeri girdim. “Kaç para yeni model?” diye sordum. 11-15 bin lira arasındaymış yeni modelin fiyatı. Yanlış anlamayın 15 bin lira dediği ikinci el araba fiyatı! Yanımdaki arkadaşım “15 bin liraya cep telefonu almak için sıraya girilen bir ülkede ekonomik krizden nasıl bahsedilir?” diye sordu. “Yanılıyorsun” dedim. Çünkü bu tabloya bakıp sorgulanması gereken “Kriz var mı yok mu?” sorusu değil. Türkiye’de en yüksek gelire sahip yüzde 20'lik grup toplam gelirin yüzde 50’sini alırken, en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı pay ise sadece yüzde 6 oldu. Sorgulanacaksa bu adaletsiz gelir dağılımı sorgulanmalı.