Meclis Başkanı Binali Yıldırım ile İran dönüşü ANA uçağında konuştuk. Yavuz Donat, Muharrem Sarıkaya, Edip Süzen ve bendenizden ibaret 4 kişilik gazeteci ekibinin aklındaki tek gündem Binali Yıldırım’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığıydı. Binali Bey henüz adaylığı açıklanmadığı için bu konuda konuşmak istemedi. Lakin gördüğüm o ki bu iş bitmiş. Binali Yıldırım’ın ekibi de dahil olmak üzere herkes İstanbul için geri sayıma başlamış...
● Uçaktaki sohbet Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın artık seçim kampanyalarında eski yöntemlerin terk edileceğini açıklamasıyla başladı. Binali Yıldırım’a bu açıklamayı sorduk, cevap verdi:
“Ben sosyal medyayı 2014 İzmir seçimlerinde belediye başkan adaylığımda kullandım. Yoğun olarak geçtiğimiz milletvekili seçiminde ve referandumda da kullandım. Bu esasında bizim kuşağın çok iyi algılayamadığı, etkilerini, hedef kitlesini tam olarak kavrayamadığımız bir mecra. Halbuki yüz yüze propaganda, mitingler, bunların kapsama alanı sosyal medyanın altına indi. İnteraktif iletişim, özellikle belirli yaş grupları için kanaat oluşturmada vazgeçilmez bir mecra oldu. Bu değişimden mahrum kalmamak için mutlaka bu alana da girmeniz gerekiyor. Mesela ben geçen seçimde sosyal medya üzerinde tartışma programına katıldım, aykırı sorular soruldu onlara cevap verdim, yani korkmamak lazım.”
Koltuktan güç almadım
● Tam da burada Muharrem Sarıkaya mükemmel bir gazetecilik manevrası yaptı, İstanbul adaylığını ima ederek “Yine kullanacak mısınız?” diye sordu. Yıldırım o manevraya karşı manevrayla yanıt verdi:
“Ben aktif siyasete girdiğim ilk günden beri vatandaşla muhabbetimi hiç eksiltmedim, bulunduğum pozisyonun sihrine hiç kapılmadım. Koltuklardan güç almadık, o koltukları güçlendirecek, itibarlı hale getirecek işler yaptık. Allah nasip etti, milletimiz destekledi, bu noktaya geldik.”
● Ben dayanamadım, tekrar konuyu kenarından İstanbul’a getirdim: “Konuşmamak üzerine bir hassasiyetiniz var ama buraya kadar gelmişken size sormazsak olmaz” dedim. Yıldırım cevap verdi:
“Bu konuyla ilgili gelişmeleri hep beraber izliyoruz ama benim şu aşamada bununla ilgili herhangi bir cevap vermem doğru olmaz, sadece bu kadarını söyleyeyim. Şu anda sorumluluğunu taşıdığım bir görevim var, o görevimin gereğini yapıyorum.”
● Binali Yıldırım-Kemal Kılıçdaroğlu görüşmesi çok tartışılmıştı. Yıldırım’a o görüşmeyi de sorduk:
“İki rakip parti herhalde ‘Sizin adayınız kim?’ diye konuşmaz, TBMM Başkanı seçilince bizi ziyaret etti, tebrik etti, ona karşılık bir nezaket ziyaretidir. Ayrıca pazartesi başlayacak bütçe görüşmeleri üzerine görüş alışverişinde bulunduk.”
Protokol pazarlığı yok
● Binali Yıldırım ile ilgili ortaya atılan dedikodulardan biri de yerel seçim adaylık sürecinde Erdoğan ile bir protokol pazarlığı yaptığı ve ilçe adayları konusunda tartıştıklarıydı. Gerçekten böyle bir durum yaşanmış mıydı?
“Bütün bu yazılan, çizilenleri okuyunca tebessüm ediyorum, ‘Ya ben bunları ne zaman söylemişim?’ diye de kendi kendime soruyorum. Bunlar benim dışımda konuşuluyor. Ancak ben ömrü hayatımda makamların en yükseğinin milletin gönlündeki makam olduğunu düşünüyorum. 3 sefer görevi bıraktım, 4 sefer döndüm, hiçbir hayal kırıklığı, umutsuzluk yaşamadım. Millet bize imkan verirse çalışırız, ‘tamam’ derse de orada bırakmasını biliriz. Yani devlet umuru (işleri) neyi gerektiriyorsa o yapılır.”
Ağır gelse de memleket meselesi
■ Siyasi kariyeri boyunca sürekli talep edilen, zor dönemlerde aranan adam oldu Binali Bey. Bakanlığı, İzmir adaylığı, başbakanlığı, Meclis başkanlığı ve şimdi İstanbul. Kendisi bu durumu nasıl değerlendiriyor?
“Bu benim için büyük bir mutluluk vesilesi. Vatandaşımız bir yerde ihtiyaç duyuyorsa bize, partimiz de bu ihtiyacı görüyorsa, bu millete, ülkeye hizmet için büyük bir fırsattır. Yani ben bunun kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bazen nefsimize ağır gelse de memleket meselesi deyip her şeyi bir kenara bırakmalıyız, bunu herkes yapabilmeli diye düşünüyorum. Önemli olan, insanların mutluluğu, ülkenin refahı ve geleceği için çalışmak. Fedakarlıksa fedakarlık, gönüllülükse gönüllü olmak. Bu konuda zerre kadar tereddüdümüz olmadı, bundan sonra da milletimize, ülkemize konumumuz ne olursa olsun hizmet etmeyi kutsal bir görev olarak biliyoruz. Şu ana kadar ben hiçbir görev talep eden olmadım. Olayların gelişimi hep böyle oldu.”
Adaylıkta görevden ayrılmaya gerek yok
■ Kamuoyunun en merak ettiği konulardan biri de İstanbul’a aday olursa Meclis Başkanlığı görevinden ayrılıp mı kampanyasını devam ettirecek? Binali Yıldırım’ın yanıtı şöyle oldu:
“Bu, daha önce karşılaşılan bir durum değil. Ama prensip olarak diyelim ki milletvekili seçimleri olacak, Meclis Başkanı görevini bırakıyor mu? Bırakmıyor. Partisinden aday gösteriliyor mu? Gösteriliyor. Partiden aday gösterilince partili oluyor, parti faaliyetlerine katılıyor. Dolayısıyla Meclis Başkanlığı konumu değişmiş oluyor. Veya bir milletvekili cumhurbaşkanı adayı olduğunda görevini sürdürüyor. İşin özü; bu pozisyonların hiçbirinde ayrılma ihtiyacı gözükmüyor.”
Ev içi istişareye önem veririm
● Meclis Başkanlığı’nın ardından adı Türkiye’nin en popüler belediye başkanlığı için geçiyor. Ailesi “Yeter artık, biraz da bize zaman ayır” demiyor mu?
“Her görevin kendine has bir tatmin düzeyi var. Evdekiler için bu gelişmeler sürpriz oldu diyebilirim. Ev içi istişareye önem veren biriyim. Ancak bir karara varınca, herkes her zaman arkamda olur, asla yalnız kalmam.”