Bir gün zorluklar, dünyanın güzelliğine olan inancınızı bitirecek gibi olursa, Karadeniz'i görmeden karar vermeyin derim...
Eylül ayı için çok önceden planladığımız Portekiz seyahatimiz, Covid-19 engeline takıldı. Çocuğunun okul programına uyması gerekenler ya da çalışan kadınlar bunu çok anlayacaklardır; seyahatleriniz anlık olamaz. Önceden çalışma arkadaşlarınızla programladığınız, yönetici onayı aldığınız tarihler vardır. Hal böyle olunca; "Eylülde ne yapacağız?" sorusu, hızlı ama güzel yeni bir program üretmek anlamına geliyordu.
Uzun yıllardır yurt dışı ağırlıklı gezip Türkiye'de sadece deniz tatili yapıyorduk. Nedense elinin altındaki hep ulaşılabilir geliyor insana. Ülkemizin güzellikleri denilince akla ilk gelenlerden biri hiç kuşkusuz ki Karadeniz. Rotamızı Karadeniz olarak belirledik.
Uçakla yapılan seyahatler hızlıdır. Hele de 3 yaşında bir çocuk yol arkadaşı olacaksa çok da konforludur. Bizim gibi "Göre göre, geze geze ilerleyelim, yeni lezzetler de tadalım" diyenler arabayla uzun, yorucu ama keyifli bir rota çizebilme lüksüne sahip olurlar.
Rotamız Kastamonu, Rize, Trabzon, Artvin!
Yeşilin ve mavinin senfonisi: Kastamonu / Abana
İç Anadolulu olup da Karadeniz'de yazlığı olan kaç kişi buluruz bilmem ama buralara gelince ayrılmak istememek gibi bir etki sağladığı da gerçek.
Yıllar önce babamın gezmeye gittiği, çok sevip aşık olunca bir ev alıp yazın büyük kısmını geçirdiği yer haline gelen Abana; benim sadece bir kaç kez gitme fırsatı bulduğum, çok kısa kalıp gezemediğim, Kastamonu'nun sahil şeridinde kalan 5 ilçesinden biri. Özellikle eşim ve çocuğumla gitmek gibi bir hayalim vardı, bu yaz gerçekleşti. Gidince mutlaka Cide, Bozkurt, İnebolu, Çatalzeytin'i de rotanıza eklemenizi tavsiye ederim.
Kışın yaklaşık 4 bin olan Abana nüfusu, yaz aylarında muhteşem dağ manzarasına eşlik eden sahilleriyle 20 binlere kadar çıkıyor.
Abana, Kastamonu'ya 90 km, Sinop'a 132 km uzaklıkta.
Behçet Kemal Çağlar'ın ilçeyle ilgili şu dizelerini de paylaşmak isterim:
"Hiç yüz vermez; geriye, kötüye, yabana. Başı dik, alnı açık Atatürkçü Abana. Mavi suyla, yeşil dağ arasında mutlu, hür...
Önceden gideceğim şehirle ilgili ufak bir araştırma yaparım. İlçeyle ilgili en çok dikkatimi çeken detay ise; 1956 yılında yapılan "İngilizce konuşma kampı" oldu.
İlçede tamamen İngilizce konuşulmasını hedefleyen bu durum yaklaşık 20 yıl kadar devam etmiş. Ne açıdan, ne denli katkı sağladı bilemiyorum ama turizmde ilerlemesinde belki de etken oldu.
Denizi ve dağları dolayısıyla mavi ve yeşili muhteşem harmanlayan bu ilçede; balıkçılık ve turizm en önemli gelir kaynakları diyebiliriz.
Abana'da ne yapılır?
- En büyük etkinlik deniz olacaktır. Hırçın Karadeniz sularında dikkatli olmak koşuluyla tertemiz suyun tadına varabilirsiniz. Hacıveli Köyü Kumsalı, Tatil Köyü Plajı, Belediye Plajı ve çokça koy var.
- Doğaseverler için muhteşem dağlarda trekking ve kamp da mümkün.
- Fotoğrafseverler ise mutlaka Kent Ormanı ve Seyir Terası'nı; ayrıca Hacıveli Kanyonu'nu ziyaret etmeli.
- Bu aralar çok popüler olan, ilçeye yaklaşık 2,5 saat uzaklıktaki Ilıca Şelalesi'ni de görmenizi tavsiye ederim.
- Akşamlar içinse; çarşısının Çeşme'yi aratmayacağını söylemeden geçmek istemem. Küçük dükkanlar, ışıl ışıl sokak satıcıları ile adeta küçük bir Alaçatı...
Sıcaktan uzaklaşmaya başlayan ama henüz soğuğa da tam yaklaşmamış yılın en harika şu günlerinde yola çıkacak olanlara şimdiden keyifli yolculuklar diliyor, Covid-19 için elinizden geldiğince önlemlerinizi alıp kendiniz ve tüm dünya için özverili seyahat planlamanızı temenni ediyorum.
"Hayat bir kitaptır ve gezip görmeyenler hep aynı sayfayı okur"
St. Agustine
Instagram :cansubengu
cansubengu_@hotmail.com