Sevgili dünlük, bir an, tüm renkleri, sesi ve kokusuyla yaşandığında, onu unutmak kolay olabilir mi? Ben iyi kötü hiçbir şeyi unutmak istemeyenlerdenim. Yaşadığım her günün bana kazandırdıklarıyla mutlu olmaya gayret ediyorum. Her bir anın da hakkını vermeye çalışıyorum. Örneğin Tarihi Asansör’e yürürken Dario Moreno dinlemek duyguyu güçlendiriyor. Kemeraltı’nda turşu suyunu içerken gelene geçene bakmak iyi hissettiriyor. Ben bu şehri çok seviyorum, sevdiklerimle de paylaştıkça büyüyen güzellik enerjisine inanıyorum. Bugün size bazılarını iyi bildiğiniz bazılarınınsa önünden geçip gittiğiniz
iki tarihi handan bahsedeceğim.
KIZLARAĞASI HANI
Belki de sadece bu şehrin değil ülkenin en bilinen ve İzmir’in en iyi korunmuş tarihi hanlarından biridir. Sultan III. Ahmet ile Sultan I. Mahmut’un Dârüssaâde ağalıklarını yapan Hacı Beşir Ağa tarafından, 1744 yılında yaptırılmıştır. Handa bulunan çeşmenin kitabesinde 1675 tarihi yazsa da söz konusu çeşmenin başka bir yerden getirilerek buraya yerleştirildiği düşünülmektedir. Ayrıca, han yapılmadan önce aynı yerde bir çeşme bulunduğu ve kitabenin o çeşmeye ait olabileceği de varsayımlar arasında! Kemeraltı Çarşısı’nın içinde, Halim Ağa Çarşısı olarak bilinen bölgede yer alan Kızlarağası Hanı, günümüze kadar ulaşmış İzmir’deki nadir Osmanlı mimarisi örneklerinden. Yapı, diğer Osmanlı hanları gibi çarşılı ve avlulu hanlar düzeninde. Dört bin metrekarelik, kareye yakın dikdörtgen planlı ve avluya bakan kısımları iki katlı. Çuha ve Cevahir adlarında tek katlı iki bedesteni ve yaklaşık 500 metrekarelik avlusuyla kocaman bir han. 1988-1993 yılları arasında restore edilerek turistik bir çarşı olarak kullanılmaya başlanmış. Handa bulunan çeşitli el sanatları, halı, kilim, gümüş takı, giyim ve hediyelik eşya dükkânlarını gezebilir; Kemeraltı’nın mistik havasını soluyarak hanın avlusunda bir çay molası verebilir ve İzmir’e özel fincanda pişen Türk kahvenizi yudumlarken günün yorgunluğunu atabilirsiniz.
TARİHİ ABACIOĞLU HANI
Kemeraltı’nın kalabalığı içinde arka planda kalmış, fazla bilinmeyen, fakat kapısından içeri adım atıldığı anda doğal mimarisi ve huzur veren yapısıyla dikkatleri çeken tarihi bir yer olarak göze çarpar ve hayran bırakır. Kemeraltı Başdurak Cami’nden, Arasta’ya giden Anafartalar Caddesi’nin sağ tarafında, 919 ve 920. sokaklar arasındaki ada üzerinde bulunan ve ortada bir avlu ve bu avluyu çevreleyen iki katlı dükkânların yer aldığı asimetrik planlı Han düzgün kesme taş, kaba yontma taş ve tuğladan yapılmış bir yapı olan Abacıoğlu Hanı’nın, 18’inci yüzyıl başında Hacı Mustafa Ağa tarafından yaptırıldığı tahmin ediliyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında, bir yandan ‘sebze ve meyve hali’ işlevi görürken, diğer taraftan çevre ilçelere yolcu ve yük taşıyan motorlu araçlar için hareket merkezlerinden biri olarak kullanılıyormuş. Özgün haliyle dokuz odalı ve yedi alt mahzenli olduğu tahmin edilen yapıdan günümüze, yalnızca kuzeydoğu ve güneybatı kanatları kalmış durumda. Hanın bugünkü durumunda, avlunun sağında yedi dükkân bulunuyor. Avlunun sol tarafındaki kuzeydoğu kanadında ise sekiz dükkân bulunuyor. Bunların üzeri, diğer bölümün aksine kırma bir çatı ile örtülmüş. Dükkânların üzerinde ikişerli grup halinde on altı pencere sıralanmış. Bu dükkânlar içten ahşap döşeme ile iki kat haline getirilmiş, yalnızca biri ortadan bir duvarla ikiye bölünmüş. Konak Belediyesi’nin hazırladığı cephe düzenleme projeleri kapsamında restorasyonu yapılan ve ‘Kentsel İyileştirme Projesi Uygulaması’ sonucu, 2007 yılında “Tarihe Saygı / Yerel Ödülü”ne ve yine 2011 yılında da dünya çapında en önemli mimari yarışmalardan biri sayılan Philippe Rotthier Avrupa Mimarlık Yarışması’nda en iyi 30 mimari yapı arasına girerek ödüle layık görülen ve Kemeraltı gezisi sırasında güzel bir mola yeri olan han bugün restoran, kafeterya, gümüşçü, halıcı, derici ve çay bahçesiyle turistik alan olarak hizmet veriyor.