Sevgili dünlük, her mevsimin ayrı güzelliği var ama kıştan bahara dönen mevsim daha bir sevilesi bence. Bir bahçede, balkonda, deniz kenarında oturup bir bardak çay içerken, çok üşütmeyen tatlı yumuşak havasıyla mutlu ediyor. Rahmetli anneannem, kış biterken, “Bahçeler döker şimdi her şeyin bol zamanı!” derdi. Gerçekten de şimdi bahçeler, dalında eteğinde ne varsa döküyor çünkü artık doğanın canlanma zamanı başlıyor.
Bizim de o bahçelerden, bağlardan, tarlalardan alacaklarımızı alıp, özledimiz bol bereket günlere geçiverme zamanımız. Bu mevsim, günlerden cumartesi olunca hemen plan yapmaya başlarım ben. Hangi pazara gidilecek, neler alınacak, hangisinden ne pişirilecek, hangisi haşlanıp soslanacak diye hayaller bile kurarım. Eminim siz de seversiniz pazarı, güzel tariflerle pişirip evinizi güzel kokulara bırakırsınız. O zaman bakalım nerede ne pazar vardı...
BOSTANLI PAZARI
Pazar gezmenin bende mutluluk yaratan etkisi bence kesinlikle kokulardan geliyor. Bu hafta ilk koştuğum tezgah Yamanlar Domatesi yazısını gördüğüm tezgah oldu. İnce kabuklu, içi dolgun, sulu ve çok lezzetli bi domatesin son yıllarda yeniden üretilmeye başladığını bilmek beni çok mutlu ediyor. Zaten tezgah ışıl ışıl, her geçen dönüp bir daha bakıyor.
Bir diğer tezgahta, başımızın tacı şevket-i bostan var. Öğleden sonra uğradığım tüm tezgahlarda şevket çok talep görmüş, hep son bir kilolara denk geldim. Tabi gördüğü bu ilgi benim gibi bir Ege mutfağı aşığını çok çok mutlu ediyor. Bir diğer tezgaha taze bakla gelmiş. Bu sebze, taze soğan, zeytin yağı ve dereotu ile pişirildiğinde ortaya çıkan koku sizi alıp bahar mevsiminin orta yerine bırakır.
Üstüne bir de sarımsaklı yoğurt dökülürse damaklar şenlenir. Şimdi daha çok yeni, kilosu 28 lira ama 15 güne makul rakamlara iner diye tahmin ediyorum. Alabaş, kuzu kulağı, avokado, balkabağı, ekmek ayvası. Paramı, son kuruşuna kadar harcayıp hepsini alıp eve götüresim var. Öyle çok seviyorum pazarı.
MANKEN PIRASA
Pazarda en büyük zevklerimden biri etiket okumak. Gereviz, manken pırasa, torun kadar tatlı biber, hayat kadar acı biber, doktor brokoli. Pazarcının zekasına, çalışkanlığına, samimiyetine hayran kalmamak mümkün değil. Pek çoğuyla sohbet ettim, güldük, söylendik, dedikodu yaptık.
El arabasında lahmacun satan Ali abiyle uzun uzun konuştuk, lahmacunun arasına maydonoz mu roka mı daha çok yakışır diye tartıştık. Diğer yandan sebze tezgahlarının bittiği yerde başlayan şarküteri, peynir, zeytin, yufka, gözleme, balık tezgahlarına baktım da şıkır şıkır tertemiz giyimli kadınlar erkekler, mis gibi ürünler.
Derin bir ah çektim. Avrupa’da karşılaştığım turistik kapalı/açık pazar yerlerine bin basacak ürünlerimizi keşke daha çok yerli yabancı turistle buluşturabilsek diye hayal ettim. Konak Pier’in orta yerinde böyle şık bir pazar yeri hayal ettim. Bir gün umarım o güzel günleri de görürüz.