Sevgili dünlük, geldi mi yılın en kalpli, en kırmızı güllü zamanı? Sizi bilmem ama ben Sevgililer Günü’nde, “keşke bugün hemen dün olsa” diyorum. Birine onu sevdiğini göstermenin onlarca romantik yolu varken, milli bayram gibi herkesin aynı anda ve neredeyse aynı seviyede, aşktan söz etmesi bana şık olmayan bir dayatma gibi geliyor. Oysa aşk, herkesin zihninde bambaşka bir ışıktır bence.
Aynı gökyüzüne bakıp bambaşka renkler görebilmektir. Gelirken yanında, hoşgörü, nezaket ve empatiyi de getirir. Genel bir mutluluk halinin, baş sebebi olmalıdır. Çekişmeden, yarışmadan, kıyastan, ne kadar uzak kalırsa o derecede yeğdir. İlham vermeli, öğretmeli, gülümsetmelidir.
Tüm bu şahane duyguların, kalp şeklinde bir kutu çikolata, parfüm ya da ederinin beş katına satılan bir demet çiçekle, mümkün olmayacağını tahmin edersiniz. Peki bu aşırı derecede kırmızı balona maruz kalacağımız günün öncesinde bu hafta sonu ne yapsak? Sevdiklerimizle, seveceğimiz yerlere, sevebileceğimiz yeni yemekler denemeye gidebiliriz örneğin. Yılın bu zamanını “SEVMEK ZAMANI” ilan edebiliriz.
ÖZBEK KÖYÜ
Urla topraklarının her karışı binbir renk. Özbek ise balıkçı olduğundan mı, denizle sarmaş dolaşlığından mı bilinmez masmavi bir köydür bence. Çokça söylenen yanıyla, Osmanlı döneminde Özbekler tarafından kurulduğu için köyün isminin Özbek köyü olduğu. Çünkü maalesef 1950 yılında hükümet konağında çıkan yangında tüm kayıtlar yandığı için tam olarak doğru bilgiye ulaşılamıyor.
Günümüze aktarılan tüm gelenekler ise bize Özbek köyünde nefis bir yeme içme deneyimi yaşamımızı sağlıyor. Bu hafta bu köyü size önermemin nedeni ise hem evde kalmak isteyenler için hem de dışarda olmak isteyenler için çok iyi bir alternatif sunması. Haftanın her günü saat 12.00’de kurulan balık mezatından Çipura, Sargoz, Levrek, Mercan, Mırmır, Kefal, Kaya ve Tekir Barbunu, Karides, Dil Balığı’nın en tazesini, en lezzetlisini, en uygun fiyatlısını alıp evde istediğiniz usulde pişirebilirsiniz.
Izgarası, buğulaması, tavada kızartması hepsi ayrı şahane Ege lezzetlerinin tadını çıkarabilirsiniz. Diğer yandan köyde gezilecek neler var derseniz; köy meydanında kurulan pazardan doğal, organik alışveriş yapmak mümkün. Ege otları, baharat, ev yapımı salça, reçel, erişte, tarhana, zeytin, üzüm, köy ekmeği çoğunluğu kadınlardan oluşan yerel üreticinin ürünlerini görmek bile insanın içini açmaya yetiyor. Ayrıca cami bahçesinde 1000 yaşında bir servi ağacı var ki görmeden dönmeyin derim.
Taş evleri, bahçeleri, serin köşeleri, sahilde dizi dizi balıkçıları ve ince uzun ahşap iskeleleri ile fotoğrafseverler için de bir cennet Özbek köyü. Gün batımında, suyun ve gökyüzünün rengi bin kat güzelleşiyor, kaçırmayın. Umarım gider ve güzel anılarla dönersiniz çünkü hepimizin huzura, gülümsemeye ve yeni keşifler yapmaya her zamankinden daha çok ihtiyacı var. Özbek sizi bekler.
CANIM EGE OTLARI
Egeli olup çıtır çıtır güzelim otları sevmeyen var mıdır? Herkesin en sevdiği başkadır elbet. Çok seçenek olmasından, lezzetinden şüphe edilemeyecek olmasından, türlü çeşit masamızda boy göstermesinden, adına festivaller yapmamızdan da bellidir ki, otlar başımızın tacıdır. Şifa kaynağıdır.
Başka şehirlerde sağlıklı yaşam düşkünlerinin dünya para döküp azıcığını bulabildiği bizim ise dört bir yanımızı kaplayan, pazarlarımızda tezgahlardan taşandır. Cibez, ebegümeci, ısırgan, radika, sarmaşık, turp otu, acı soğan, deniz börülcesi, arapsaçı, rezene, şevketi bostan, gelincik otu, hindiba. Daha aklıma gelmeyen niceleri. Kavurması, haşlaması, kuzu etlisi, yoğurtlusu ayrı.
Yazarken bile canı çeker mi insanın? En basitinden üç beş dakika haşlanıp, rengi değişmeden ocaktan indirilen ve üzerine sarımsak, zeytinyağı ve limon süper üçlüsü eklenen bir ot tabağına sıcak ekmek banmayan bilemez bu tutkuyu. Hep söylüyorum çok şanslıyız biz. Sadece bu topraklardan fışkıran otları düşünüp düşünüp bile mutlu olabiliriz. Sahi siz şimdi koşup hangi otu kaynatacaksınız?