Dün Mercedes Benz Fashion Week Istanbul’un son günüydü.
Yorucu ve rengarenk bir haftayı geride bıraktık.
Yakalayabildiğim tasarımcılarla heyecanlarını paylaştım.
Hoşuma gidenleri ve gitmeyenleri yazdım.
SUDİ ETUZ – Şansım Adalı
ARABESK DEFİLE
İnanılmaz bir defile izledik. Mekanın ruhu, tasarımlar, şarkılar, “Defile dediğin böyle olmalı” dedirtti. Defile mekanı olarak İstanbul Manifaturacılar Çarşısı (İMÇ) nereden geldi aklınıza?
Çok teşekkür ederim, beğenmenize çok sevindim. Calling Dergisi arabesk sayısında Unkapanı’nda bir çekim yapmıştı. Bu çekimde benim kıyafetlerimi de kullandılar. Fotoğrafları görünce “Burada defile yapmamız lazım” dedim. Hâlâ hayranı olduğumuz sanatçıların ilk albüm kayıtlarını yaptırdığı bu büyüleyici yeri, yeni jenerasyon bilsin, unutmasın istedim.
Tasarımlarınızı üç kelimeyle nasıl özetlersiniz?
Hacimli, enerjik, eğlenceli. · Fırfır ve tül sizin vazgeçilmeziniz. Bu sezonun da hit parçalarından... Sudi Etuz’un her koleksiyonunda tül olacak diyebilirim. Tül başlı başına bana ilham veren bir materyal. Tülün yanı sıra ipek, poplin ve denim de göreceğiz bu sezonda.
Moda Haftası’nın ruhunu nasıl tarif edersiniz?
MBFWI’nın bir parçası olmak beni her zaman mutlu ediyor. Moda haftası kapsamında farklı mekanlarda defile izlemek veya yapmak ayrıca mutlu ediyor. Sadece yeni koleksiyon sunum heyecanı değil, yurt içi ve yurt dışından, sektörle alakalı tüm misafirlerin beklentilerini karşılayabilme telaşı da sarıyor beni.
MEHMET EMİROĞLU
İLHAMINI UZAKLARDA ARAMA
Koleksiyonunuzun tüm parçalarının bir tavrı vardı. Bunu nasıl başardınız?
Koleksiyonumu tasarlarken hem her bir stilin ayrı ayrı anlam ifade etmesine hem de bir bütün oluşturmasına özen gösterdim. Genel olarak ilham kaynaklarını uzaklarda arayan bir tasarımcı değilim. Ortak noktalarımızı, toplumsal hassasiyetlerimizi ele almaya çalışıyorum.
Koleksiyonun ismi ‘Mahizer’ nereden geliyor?
Tahliye edilmiş mahkum kadınların çalıştığı bir atölyede dikildi tüm parçalar. İçinde çalışan pek çok kadın kendine ikinci bir şans yaratma peşinde. Atölyenin sahibi Mahizer Hanım tam bir cesaret örneği. Alışkın olduğumuz bir kadını yansıtıyor koleksiyon. Sırlarını, kazançlarını veya kayıplarını, atlattığı her türlü badireyi benimsemiş, başı dik modern bir kadını anlatıyor.
HOŞUMA GİTMEDİ
Herkesin VIP merakından, yani en önde oturma isteğinden gına geldi.
Defilenin küçük stüdyolarda yapılması evet çok samimi oluyor. Samimiyet güzel şey ama samimi olacağız diye kucak kucağa oturmayalım lütfen. Seyirci sayısı oturma yeri sayısının 10 katıydı.
Dünyadaki tüm moda haftalarında sokaklar da podyumlar gibi göz alıcı oluyor. Sokak stilinin verdiği ilhamı solumak istiyorum moda haftasında. Dolabınızdaki en ilginç kıyafetleri giymekle olmuyor bazı şeyler.
Defilelerin çoğu zamanında başlamadı. Beş dakika gecikme kabul edilebilir ama 20 dakika olunca fazla oluyor.
Oturma düzeninden sorumlu insanların daha kibar ve anlayışlı olması küçük ama önemli bir tavsiyemdir.
HOŞUMA GİTTİ
Gösterişli, xlarge kollu tasarımlar moda haftasına damga vurdu.
Neon renkler ve jean birleşimlerine tek kelimeyle bayıldım.
Tasarımcılar eskiye göre giyilebilir parçalara daha çok yer vermişlerdi.
Sıcak tonlar ve pastel renkler iç içe geçmişti. Kiremit rengi, canlı turuncular, sarılar göz dolduruyordu.
İzlediğim tüm defilelerde göz makyajlarına hayran oldum. Kalın eyeliner’lar, renkli farlar, taze ve ıslak görünümlü tenle bir arada kusursuz görünüyordu.
ŞEBNUR GÜNAY
ABLASI ŞEBNEM GÜNAY’IN İZİNDE
Dünya standartlarında tasarımlar izledik. Henüz 21 yaşındasınız, hedefleriniz arasında neler var?
Üzerinde çalıştığım fikirlerim var. Bir yandan da eğitimime devam ediyorum. Koleksiyonlarım üzerinde daha yeni fikirler bulmaya devam edeceğim.
Ablanız Şebnem Günay’ın koleksiyonlarını dünyaca ünlü isimlerin üzerinde gördük. Ortak bir koleksiyon gelir mi?
Ondan görüp deneyimlediğim çok şey var. İkimizin çizgisi ve yaratmak istediğimiz algı benzer gözükse de farklı. Birbirimizi tamamladığımız yönlerimiz var. Elbette ileride birlikte bir şeyler yapabileceğimize inanıyorum.Ona yetişmek için çok çalışmam lazım.
90’LAR RUHU VE ÇEVRECİ BİR KOLEKSİYON
Hangi üç kelime koleksiyonunuzu en iyi anlatır?
90’lar, çevreci, queer diyebiliriz.
Yoğun bir temponuz var. Londra ve Türkiye arasında gidip geliyorsunuz. “Bu sene İstanbul Moda Haftası’na katılmasak mı?” dediğiniz oluyor mu hiç?
Bu sezon oldu açıkçası. Çok yoğun bir programımız vardı. Londra’da resmi takvimde şovumuzun arkasından Paris Tranoi fuarına katıldık. Hem altı sezona çıkmanın yoğunluğu ve randevular hem de gidip gelmeler derken, zaman ve bütçe açısından bizi zorladığı için bu sezon katılmamayı düşündük.
Öz eleştiri yapmamız şart
Moda konusunda nasıl bir ülkeyiz?
Türkiye’de hep pozitif konuşmak istiyoruz ama biraz da öz eleştiri yapmak lazım. ‘Körler sağırlar birbirini ağırlar’ durumu olabiliyor.
Gucci defilesinde podyuma çıkan Armine Harutyunyan’ın geleneksel modellik anlayışına meydan okuyan yüz hatları gündem oldu. Ne düşünüyorsunuz?
1970’ler drag queen temasıyla büyük çıkış yapıp tekrardan ivme kazandı. Gucci’nin kreatif direktörü Alessandro Michele, her koleksiyonunda adeta senaryo yazarak, seçtiği her modele bir hikaye ve özgünlük katıyor. Kesinlikle büyük saygı uyandırıyor.
YELDA ASLAN
GİYİLEBİLİR TASARIMLAR
Defile izlerken “Ben bunu giyerim” dediğim parça sayısı üçü geçmezken sizin bütün tasarımlarınızı giyebileceğimi düşündüm...
Koleksiyonlarımı tasarlarken fark yaratmaya özen gösteriyorum. Giyilebilir tasarımlarda farklılık yaratmak tam da benim koleksiyon çizgimi belirleyen unsur diyebilirim. Bu nedenle giyilebilir sanatı kendime daha yakın buluyorum.
Nasıl tanımlıyorsunuz tasarımlarınızı?
Tarihi değerimiz Göbeklitepe’ye dikkat çekerken, bir yandan da Yelda Aslan çizgisinden ödün vermeden modern ve feminen tasarımlarla koleksiyonumu hazırlamaya özen gösterdim.