Dilara DoğanModaya doyduk mu?

HABERİ PAYLAŞ

Modaya doyduk mu?

Bu yıl 13’üncüsü düzenlenen Mercedes-Benz Fashion Week İstanbul 19-22 Mart tarihleri arasında Zorlu PSM’de gerçekleşti. Ayakta alkışlanan koleksiyonlarla, ruhlarımıza dokunan stillerlerle, renkli atmosferleriyle ve kimi zaman övgü dolu, kimi zaman ölçüsüz eleştirilerle geride kaldı. 40 marka ve tasarımcının katılımıyla zenginleşen programda, özellikle kadına dair hikayeler, cinsiyetsizlik temaları zihinlerde iz bıraktı. Genç isimlerin yaratıcı koleksiyonları ise Türk modasının yeni nesle dair umutlarını güçlendirdi.

Haberin Devamı

Üç gün boyunca işin arka planına ve hazırlık aşamasına şahit oldum. Tasarımcılarla konuşma fırsatı buldum. İşin backstage (kulis) kısmı hep ilgimi çekmiştir zaten. Kimsenin sesli olarak “Az sonra neler olacak acaba?” diyemediği ama tedirginliklerin gözlerden okunduğu, yarı dengeli yarı dengesiz bir ortam… Çığlıklar, kriz anları ve modellerin o ışığın altında yürümeye başladıkları an gelen sessizlikle birlikte kopan alkışlar… Başından son noktasına kadar büyük emek var ortada! Modellerin podyuma çıktığı anla, izleyenlerin telefonlarının çantadan çıkma anı sanki koordine bir şekilde ilerliyor. Bir kesimin sosyal medyası “Ben Fashion Week’teyim” diyor, diğeri çok sessiz, öbürü gidenleri beğenmiyor. Hayır efendim, önce emeğe saygı! O backstage senin bu backstage benim dolaştım. En çok konuşulan tasarımcıları yakaladım ve merak edilenleri sordum…

GİYİMİN CİNSİYETİ YOKTUR

DB BERDAN - DENİZ BERDAN

Bu yıl Sonbahar-Kış koleksiyonunuzu, toplumda bireylerin çeşitli şekillerde nesneleştirilmelerine karşı çıktığınız bir defileyle tanıttınız…

Evet, çok enerjik ve duyguluyuz. Tepkiler genel olarak pozitif. Hedefimiz marka olarak LBGTİ bireylerinin görünürlüğü için farkındalık yaratmak. Bunu olabildiğince gerçekleştirmeye çalışıyoruz.

Alt kültürü tasarımlarınıza çok iyi yansıtabiliyorsunuz. Bu kültürle aranızdaki bağı nasıl kuruyorsunuz?

Bir alt kültürü tanımak için içinde vakit geçirmeniz ve o kültürün parçası olmanız gerekiyor. Değilse zaten yaptığınız eğreti duruyor. Sakızdan çıkan dövme gibi, gerçekte içinde olmayanı –‘mış gibi’ yaparak gösterme çabası değil bu.

Haberin Devamı

Sizin defilelerinizi izlerken hep akışın içinde hissediyorum kendimi. O an sanki podyumda değil sokakta yürüyor modeller. Bu gerçekliği nasıl sağlıyorsunuz?

Bu gerçeklik, hayatın içinden seçtiğimiz bireylerle oluyor. Şu ana kadar defilelerimizde kullandığımız her bir bireyin bizim için ayrı değeri var. Biz bir aile gibiyiz. Markamızın her zaman bir cinsiyetsiz tavrı oluyor. Marka mottomuzda da olduğu gibi “Giyimin cinsiyeti yoktur” diyoruz.

Sokak kültüründen ilham alıyorsunuz. Türkiye’deki sokak kültürü sizi ne kadar besliyor?

Biz Türkiye’de doğmuş, büyümüş, sokağın tozunu solumuş bir markayız. Markamızın kimliğinde Türkiye’nin sokak kültürü büyük yer kaplıyor çünkü buradan gördüğümüz şekilde algımız değişiyor. Türkiye’deki sokak kültürünü şu şekilde özetleyebiliriz; sokakta yere baktığınızda gördüğünüz şey asla düz ve sıkıcı bir yol değildir. Bol çatlağı olan, asfalt arası kaldırım taşıyla serpiştirilmiş kolaj kültürü. İşte bu biziz!

Haberin Devamı

“Bizce artık insanlar da askı gibi duran modelleri görmekten çok sıkıldı” demişsiniz. Sizin güzellik anlayışınız nasıl?

Herkes gerçekliği farklı yerlerde aramaya başladı. Eskiden sadece photoshop’lu insanları dergi kapaklarında görürken artık her gün sosyal medyalarımızda alasını görüyoruz. Telefonlarımızda var olan, gerçekte olmayan sanal insanları görmekten bıkanlar podyumlarda tokat kadar gerçek insanlar görmek istiyor. Bizim için en güzel güzellik gerçeklik.

Ceza ve Merve Çağıran defilenizde modellik yaptı. Yollarınız nasıl kesişti?

Merve’yle Hello dergisine yaptığımız çekim sayesinde tanıştık. Çok samimi, içten biri. Markamıza çok rahat uyabilen bir kişilik. Ceza hiphop’un büyük ustası, efsane ismi. Zaten hip hop kültürü markamızın DNA’sında var.

Modaya doyduk mu

SEZEN'İN SÖZLERİNİN HER BİRİ BİR OK GİBİ

EMRE ERDEMOĞLU

Defileyi izlerken erkek koleksiyonu olmasına rağmen sürekli “Bu ceketi kesin giyerim, bu bel çantasını takarım” dedim. Neredeyse tüm parçalar unisex’ti. Tasarımlarınızda cinsiyet ayrımı gözetilmediğine dikkat çekmek için mi böyle yaptınız?

Kesinlikle öyle. Artık koleksiyonlar cinsiyetsiz. Bu koleksiyonda gördüğünüz her şeyi kadınlar da pens ve kup oyunları yaparak kullanabilir. Sınırsız bir koleksiyon oldu. Renkli, eğlenceli...

Gelelim ilham kaynağınız Sezen Aksu’ya. Sezen Aksu’nın sevilen şarkısı ‘Onu Alma Beni Al’ adını verdiniz koleksiyonunuza. Hikayesi nedir?

Sezen benim için çok değerli. İnsan hayatının her anına bir Sezen şarkısı sızı veriyor. İnsan ne yaşarsa onu mırıldanıyor aslında.’Onu Alma Beni Al’ şarkısını burnumun direği sızlaya sızlaya söylediğim bir dönemde koleksiyonuma işledim. Ama ne işleme! Sezen’in aşkı anlatım biçimini seviyorum. “Hiç sevmem” diyenin bile bir Sezen şarkısı vardır.

Kendisinin haberi var mı?

Sezen Hanım’dan iznini aldık, koleksiyonla ilgili gerekli anlatımlar da yapıldı.Umarım sonuç onu da mutlu eder.

Evet, hepimiz Sezen Aksu’ya hayranız ama kıyafetlerimizin üzerinde görmek isteyecek miyiz acaba diye düşündünüz mü?

Sezen'in sözlerinin her biri bir ok gibi! Son derece protestan! Ayrıca ikonik bir karakter. Silüet olarak da çok ilham verici. Düşünsenize adam dertli, "Onu Alma Beni Al " diyor. Bundan daha güzel bir anlatım şekli olabilir mi? Koleksiyonun farklı yerlerinde Sezen Aksu sözleri nakış tekniğiyle işlendi. Öyle ince mesajlar var ki... Hiç öyle bir kaygı yaşamadım.

Tasarımlarınızda kullandığınız sloganlar sosyal medyadaki mesaj kaygılı paylaşımların yansıması mı?

Kesinlikle, hepsi ağır mesaj içerikli. Hepsinin duygusu çok yüksek. İnsan olmanın halleri... Aşk var, acı var, isyan var... Var da var…

Renk kullanımında cömert davranmışsınız. Renkten çekinen erkekler için ne söylemek istersiniz?

Sıcak ve soğuk renkler bir arada sunulduğunda iki kutuplu koleksiyon daha çarpıcı ve eğlenceli hale geliyor. Ana renkte petrol mavi ve pişmiş portakal önemli rol oynuyor. Lila ve mor yardımcı karakter gibi. Ama asıl star karakterimiz şımarık beyaz! Bu koleksiyonun saflığı ondan sorulur... Artık renk kavramı ortadan kalktı, tabuları yıktık! Her şey cinsiyetsiz...İlham kaynağımız sokaklar...

KİMLER GELDİ KİMLER GEÇTİ ÇİÇEK PASAJINDAN

SUDİ ETUZ - Şansım Adalı

Dünya standartlarında bir defile izledik. Mekanın ruhuyla birleşen taşarımlar çok etkileyiciydi... Mekan seçimine nasıl karar verdiniz?

Çok teşekkürler. Çiçek PasajI’nın masalarında birçok insanın anıları var. Ailemle yaklaşık dokuz yaşımdan beri gittiğim harika anılarımın olduğu bir yer. Koleksiyonumun adı ‘Kayıp duygular dolabı.’ Mekan bu isme tam olarak oturdu. Çünkü çok sayıda şair, yazar, öğrenci yani kimler geldi, kimler geçti buradan.

Mekanları dolaşırken “Çiçek Pasajı’nda defile yapma imkanımız var mı acaba?” diye düşündüm ve bunun gerçekleşebileceğini görünce çok mutlu oldum.

Defilede modellerin cildinin ışıltısı gözlerimizi aldı resmen. Bu özellikle düşünülmüş bir şey miydi?

Modaya doyduk mu

Bu defilede en büyük sponsorum Esthederm’di. Onlarla iş birliği yaptığımız sırada ürünleriyle ilgili detaylı bilgiye sahip oldum. Yaptığım toplantıların sonunda cildimi daha taze tutmaya, makyajdan ziyade cildime bakmaya başladım. Modellere defile öncesi Esthederm cilt bakımı uygulaması yapıldı. Makyajsız halleri bile ışıl ışıldı. Görünce yüzlerine aydınlatıcı sürülmüş sandım.

Koleksiyona hazırlanırken ilhamınızı nelerden aldınız?

Koleksiyonun başlangıç aşaması içinde bulunduğum ruh haliyle ilgiliydi. Önbelleğimizde bizi çok fazla etkileyen trajikomik hikayeler biriktiriyoruz. Gün geçtikçe bunları atlattık desek dahi bizi gölge gibi takip ediyorlar. Öyle ki çiçekler açmaya devam etse bile gözümüz göremez oluyor. Tam da böyle bir ruh haliyle başladım. Dolayısıyla önce siyah tasarımlarla başladı defile ama bir anda fuşyalar, morlar gördük. Bunların hepsi duygu geçişleriyle alakalı.

Geçtiğimiz yıllara kıyasla bu yıl moda haftamızda ne gibi değişiklikler, yenilikler gördünüz?

Ortak alanda defile yapmamış olmama rağmen ciddi bir düzen hissettim bu sezon. Çok fazla yabancı basından davetli vardı. Tüm bunlar sevindirici gelişmeler.

Türkiye ve moda arasındaki ilişkiyi nasıl açıklarsınız?

Tekstil malzemeleri ve el işçiliği bakımından zengin bir ülkeyiz. Tasarımcı eksiğimiz vardı. Yeni nesil gümbür gümbür geliyor. Daha güzel işler olacağına inanıyorum.

Çok sayıda ünlü isimle çalışıyorsunuz. Tarzı size ilham veren isimler oldu mu?

Giydirdiğim ünlülerin tarzından ziyade sanatları, verdikleri emek ve hikayeleri bana daha çok ilham veriyor.

GÖRÜNMEYEN KISIMDA NELER OLUYOR?

RAMİ ÇAĞLAR

Modaya doyduk mu

10 yıldır MBFWI defilelerinde makyaj artistiliği yapıyor.

Nasıl bir hazırlık süreci yaşanıyor?

Her bir defilenin en az üç saatlik hazırlık dönemi oluyor. Bu hazırlık sürecinin bir önceki veya bir sonraki defile ile çakışması olağan. Bu yıl backstage odalarının artırılması çok iyi olmuş. Oda sayısı az olunca koşturmaktan en büyük sıkıntıyı modeller yaşıyor.

Kriz anlarıyla baş etme yöntemleriniz neler?

Mesela bir makyaj artisti hazırlık sırasında modelin bacaklarına nemlendirici ya da fondoten sürereken elbiseye bulaştırıyor. Bu, olabilecek en büyük krizlerden biri. Tasarımcı elbiseyi görüyor, bağırıyor, kriz geçiriyor. Elbise iptal oluyor, defileye çıkarılmıyor. Bir kere boydan boya fondotenin döküldüğüne şahit oldum. Diyelim ki elbise patlıyor ya da yırtılıyor. Ayakkabı modelin ayağına olmuyor, kayıyor. Böyle tonlarca problem oluyor. Böyle durumlar için bir ekip var orada. Onlar dikiyor, biçiyor, ayakkabıyı bantlıyor, ayağı kaymasın diye saç spreyi sıkıyoruz, küçük geliyorsa krem sürüyoruz.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder