Doyduğum Yer - Mehmet Kutay ÖzelSokak yemeklerine neden bayılıyoruz?

HABERİ PAYLAŞ

Sokak yemeklerine neden bayılıyoruz?

Her konsepti hızlıca tüketme konusunda Türk girişimcisinin başarısı tartışılmaz bir gerçek. Son 2 yıldır bunun en iyi örneğini sokak yemekleri konusunda görüyoruz. Birbiri ardına açılan mekanlar, fark yaratan dekorasyonlar, çekilen onlarca fotoğraf, Instagram gönderileri, övmelere doyamamalar, bir defa gidilen yere bir daha gidilmemesi, İstiklal Marşı ve kapanış...

Beşinci günün şafağında doğuya baktığımızda, tepenin üstünde Gandalf’ı ve yanında lokmacı ordusunu gördük. Binbir kelime oyunlarına sahip isimleri ile birbirlerinden ayrışmış olsalar da aslında hepsi aynıydı ve maalesef çoğu da aynı sonu paylaştı. Şimdi popülerlik midye-kokoreç koalisyonuna geçti. Birbirine benzeyen bütün mekanlarda kokoreç ve midyenin ayrılmaz birer ikili olarak sunumunun yapıldığını görüyoruz. Farklı olmaya çalışan yerler ise 'kokoreç tako', 'midyeli pizza' gibi farklı varyasyonlar deniyor. Açıkçası nam salmış birkaçı dışında büyük bir kısmı lokmacı arkadaşlarının yanına gidecek gibi duruyor.

Haberin Devamı

Sokak yemeği denince...

Sokak yemeklerine neden bayılıyoruz

Bir yemeğin sokak yemeği ünvanını alabilmesi için yerine getirmesi gerektiği tek bir sorumluluğu var: Sokakta satılmak! Bu yanıyla ele aldığımızda, cennet vatanımızın aynı zamanda bir sokak yemeği cenneti de olduğunu fark ediyoruz. Beşiktaş’ta maç sonrası yenen köfte ekmek, soğuk bir Ankara akşamı tavuklu pilav, koşuşturma içindeyken ayaküstü yenen bir kumru, gobit ekmek arası haşlanmış yumurta, simit-ayran ikilisi, ıslak hamburger, pamuk şeker, halka tatlı diye bu liste uzar gider. Bunların benzer yönleri ise; ucuz olmaları, kolay ulaşılabilir olmaları, hızlı olmaları, anne-babalar tarafından sağlıksız oldukları gerekçesiyle çocuklara genelde yasaklanmış olmaları. Bu yönleriyle ele alındığında Amerika’nın meşhur fast-food restoranlarından hiçbir farklarının olmadığını görüyoruz.

Sokak yemeklerine neden bayılıyoruz

Yüzyıllarca büyük imparatorluklara başkentlik etmiş, sayısız uygarlığın buluşma noktası olmuş İstanbul ise hem Türk mutfağının hem de sokak lezzetlerinin birbirinden güzel örneklerine rastlanılabilecek, sürprizlerle dolu bir şehir. Osmanlı mutfağının ağır etkisi olsa da Yahudi, Ermeni ve Rum kültürlerinden de çokça esintiler görmek mümkün. Ayrıca Türkiye’nin en çok göç alan şehri olmasından dolayı, ülkenin dört bir köşesinden gelen yerel mutfaklara da sık rastlanıyor. E haliyle böyle bir şehirde yaşayıp her şeyi yemek istiyor olmak kaçınılmaz.

Haberin Devamı

Neden sokak yemeği?

Sokak yemeklerine neden bayılıyoruz

Ucuz. Ya da günümüz itibariyle konuşacak olursak, eskiden ucuzdu. Dünya mutfakları incelendiğinde genellikle geliştirilen yeni tariflerin savaş, felaket ya da kıtlık zamanlarında ortaya çıktığını görüyoruz. Medici Hanedanı döneminde tüm hanedan refah içinde sanata doyarken, yiyecek et bulamayan Floransalılar ise çöpe atılan iç organları tırtıklayarak hayatta kalmaya çalışıyordu. Lampredotto o günlerden beri hala yaşamını sürdüren yiyeceklerden biri. İri kıyım olarak kesilen baharatlı işkembe parçaları salçalı sosla ıslatılmış ekmek arasında yeniyor. Bu açıdan 'kokoreç ve ıslak hamburgerin füzyon mutfağında buluşması' şeklinde yorumlayabiliriz.

Sokak yemeklerine neden bayılıyoruz

Lampredotto

Sokak yemeklerinin ortaya çıkmasında da, satılmasında da, tüketilmesinde de her zaman yoksulluk etmeni fazlasıyla vardı. Neden peki son yıllarda hiç olmadıkları kadar popüler oldular? Medici Hanedanı yine refah içerisinde ve yiyecek et bulamayan çalışan kesim sakatata mı yöneliyor? Yoksa “Bakın, ben de popüler kültürün bir parçasıyım ama özümü de bu yolda kaybetmedim. Hala köklerime, mutfak kültürüme bağlıyım” şeklinde hisseden insanlar geçmişinden gelen tanıdık lezzetlerde kendilerini güvende mi hissediyor?

Haberin Devamı

Sokak yemeklerine neden bayılıyoruz

Çocukken bazı hafta sonları benim için çok kıymetli olurdu. Babam elinden tutup beni kilometrelerce yürüttükten sonra İtfaiye Meydanı’nda kokoreç yedirirdi. Belki de bu yüzden kokoreçin bende çok önemli bir yeri oldu hep. Kokoreç zamanla tek başına yenen bir yemek kimliğinden koparak, bir grup aktivitesine ve bir sohbet malzemesine dönüştü. Kalabalık arkadaş gruplarıyla yapılan kokoreç partilerinde ise insanları gözlemleyerek, sipariş şekillerine göre psikanalitik çıkarımlar yapmaya başladım. Özel hayatlarıyla ilgili konularda karar vermekte zorlanan arkadaşlarımın doğrudan sebzeli kokoreçe yöneldiklerini gözlemledim. Toplumların sosyo-ekonomik değişimlerinin mutfak kültürlerini doğrudan etkilediğinden bahsetmiştim. Benzer şekilde insanların davranışsal farklılıklarının damak tatlarında ve yemek seçimlerinde doğrudan etkisi olduğuna dair yemin edebilirim, ama bunu ispatlayamam.

Sokak yemeklerini hem pratikliğinden dolayı hem de farklı kesimlerden farklı insanları yakınlaştırdığı için sıklıkla tercih ediyoruz. Önümüzdeki yazılarda da bu konudan sıklıkla bahsedeceğim gibi görünüyor.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder