Dünyada 1956, ülkemizde ise 1991 yılından bu yana süt hakkında toplumu bilinçlendirmek amacıyla 21 Mayıs tarihi ‘Dünya Süt Günü’, içinde bulunduğumuz hafta olan 21-28 Mayıs ise ‘Süt Haftası’ olarak kutlanıyor.
Süt, tarihi M.Ö. 10.000’li yıllara dayanan, hakkında devamlı çalışmalar yapılan, olumlu-olumsuz yazılara rağmen, yeri ve değeri inkar edilemeyen mucize gıda.
Kişi başına düşen yıllık süt tüketimi Amerika’da 83 kiloyken, ülkemizde yaklaşık 26 kilo civarında. Bu değer aynı kıtada yaşadığımız Avrupa Birliği ülkelerinde ise 86 kilo düzeyindedir.
Ama şunu da unutmamak gerekir, ebeveynler çocuklarına açıkta satılan hiçbir şeyi yemeyin, içmeyin diye öğüt verirken, kendileri sokak sütçüsünden aldıkları sütü daha değerli görebiliyor.
Bu da kayıt dışı süt tüketimine ve ortalamaların düşük görünmesine neden oluyor.
Sütün kalitesi nasıl belirlenir?
Somatik hücre sayısı: Kandan süte geçmiş olan akyuvar ve meme dokusunun epitel hücreleri somatik hücre sayısı olarak adlandırılır.
Avrupa Birliği standartlarında bu sınır mililitrede 20.0000, Türk Gıda Kodeksi’nde ise mililitrede 50.0000 olarak belirlenmiştir.
Yapılan kontrollerde somatik hücre sayısı mililitrede 20.0000 sayısının altında ise hayvanın meme dokusunda enfeksiyon (meme iltihabı) yok ve antibiyotik kullanılmamış demektir.
Bakteri (mikrop) sayısı: Avrupa Birliği standartlarında mililitrede 10.00000, Türk Gıda Kodeksi’ne göre ise mililitrede 30.0000’in üzerinde bakteri sayısı sütün kirli olduğunun göstergesidir.
Süt, hayvanın memesinden, süt toplama kabına kadar olan süre, el değmeden ve tamamen hijyenik, kapalı bir sistemle otomatik olarak sağılırsa mililitrede olan bakteri sayısı son derece düşük olacağından değerli bir süt elde edilir.
Bakteri sayısını etkileyen bir faktör de, sütün ısısı sağıldıktan en geç iki saat içinde beş dereceye kadar düşürülürse bakteri üretme riski de ortadan kalkacaktır.
Üretimde kaliteyi sağlamak yatırım gerektirmekle birlikte, sütün birim fiyatı, diğer sütlere göre daha fazla olduğundan yatırım maliyeti çok kısa sürede ana üreticiye geri dönecektir.
Antibiyotik kullanımı ve sütte ilaç kalıntısı: Kaliteli süt firmaları, üreticiye verdikleri eğitimlerde enfeksiyon nedeniyle antibiyotik kullanmak zorunda kalındığında ya da enfeksiyon varlığında, elde edilen sütün tankerlere konulmamasını, süt bedelinin de kendilerine ödeneceğini, aksine hareket edildiğinde ise süt anlaşmasının bozulup kendilerinden bir daha süt alınmayacağını söyler.
Sütte bulunan antibiyotik ve ilaç artıkları hem insan sağlığını olumsuz etkilemekte hem de peynir ve diğer ürünlerin kalitesiz ve bozuk olmasına neden olmaktadır.
Peynirin yararları
Peynir çok yönlü, lezzetli, lezzetli olduğu kadar da besleyici bir süt ürünüdür. Altı aylıktan itibaren tamamlayıcı gıda olarak başlanabildiği gibi, her yaşta tüketilmesi gereken temel bir besindir.
Dünyada 300’den fazla çeşitte peynir üretilmektedir. Ülkemizde de her yöreye özgü değişik şekil ve lezzette geleneksel ve modern yöntemlerle üretilen peynirler vardır.
Yapılan araştırmalarda 10 kadından 9’unda, 10 erkekten ise 6’sında kalsiyum eksikliği olduğuna göre, peynire gerekli değerin verilmesi gerektiği tartışılmaz bir gerçektir.
Beslenme içeriği son derece zengindir. Kalsiyum ve protein kaynağı olmasının dışında, yağ, A, C, D vitaminleri, B 12, folik asit, tiamin, riboflavin, niasin, demir, magnezyum, fosfor, çinko, sodyum, potasyum ve doymuş yağ kaynağıdır.
İçeriğinde bulunan linoleik asit ve sfingolipidin varlığı sayesinde kanseri önlemeye yardımcıdır.
Kilo endişesi olanlarda düşük yağ içerikli peynir seçeneği vardır.
Çocuklar, yaşlılar, hamile ve emziren kadınların kemikleri için son derece gereklidir.
Peynirde bulunan B vitamini tansiyon düşürmeye etkilidir. Ancak bu durumda az yağlı ve tuzsuz peynirler tercih edilmelidir.
Laktoz intoleransı olanlarda bile eski, kuru ve sert peynirler tüketilebilir.
Peynir, lif, şeker ve bazı peynir çeşitleri dışında karbonhidratı ise hiç içermez.
Sütün yararları
Bir yaşından sonra çocuk beslenmesinde formül mamalarla birlikte önemli bir yere sahiptir. Çocukluk döneminde tüketim daha fazlayken, yaş ilerledikçe tüketim azalmaya başlamaktadır.
Güçlü kemikler ve dişler: Sağlıklı kemik ve dişler için gerekli yegane kalsiyum kaynağıdır. Kemiklerin uzaması için çocuklara gerekirken, güçlü kemikler ve osteoporozu engellenmesi için erişkinlere gereklidir. Diş sağlığı ve diş çürüklerinin önlenmesi için ise her yaş için gereklidir. Ancak unutulmaması gereken bir nokta da sütteki kalsiyumdan yararlanmak için D vitamin gerekliliğidir.
Kaslar: Sütün proteini kas oluşumuna yardımcıdır. Özellikle egzersiz sonrası en az bir bardak süt içmek sureti ile hem kaybedilen sıvı yerine konulur, hem de kas oluşumu sağlanır.
Parlak cilt yapısı: Sütün içeriğinde bulunan enzimler, laktik asit ve amino asitler sayesinde cildin nemli ve parlak görünmesini sağlar, toksinleri uzaklaştırır. Tarihte Kleopatra cildinin yumuşak, esnek ve parlak olmasını süt banyoları ile sağlamaktaydı. Ama süt alerjisi ve hassasiyeti olanlarda durum tamamen farklıdır, bunu da gözden kaçırmamak gerekir.
Sağlıklı vücut: Süt düşük kan basıncı ve düşük felç riski sağlama özelliğindedir. Karaciğerin kolesterol üretimini azaltır, antiasit görevi görür. Sütte bulunan A ve B vitaminleri iyi görme yeteneği oluşturmaya yardımcı olur. Sütün tüketilmesi bazı kanser türlerinin daha düşük görülmesine neden olur.
Daha az stres: Gün sonunda içilen süt stresi ortadan kaldırmaya yardımcıdır. Ilık içilen bir süt gergin kasları gevşetir, yıpranmış sinirleri yatıştırmaya yardımcı olur.
Kilo kontrolü: Birçok diyette meyve ile birlikte içilen süt çok iyi bir ara öğün desteğidir ve kilo kontrolüne yardımcı olur.