Dehşet veren bir nefret ve korku girdabının içerisindeyiz…
Karmakarışık bir gündem, neye hizmet ettiği belli olmayan politikalar, hakaret derecesine varan söylemler, gencecik ölen bedenler ve nefret, en çok nefret, nefes almamızı engelleyen bir nefret…
Kabul edilir hale gelmiş ölümler, kandan beslenen vicdansız insanlar… Öyle bir hal almış ki durum, neye üzüleceğimize bile bu vicdanlar karar veriyor sanki, akıllar baştan uçmuş gibi!
Gençler öldü diyoruz, gencecik bedenler, ‘şehitlere ağladınız mı?’ diyorlar…
Gencecik onlar ama diyoruz ‘şu şu partinin adamları, oh iyi olmuş, keşke daha çok ölselerdi’ diyorlar…
Şehitler diyoruz ‘gencecik, öldüler, kahrolsun terör’ diyoruz, samimi değilsiniz diyorlar…
Kadınlar ölüyor diyoruz, kadınlar vahşice her yerde, fiziksel- psikolojik şiddete maruz kalıyor, Meclis’te bile ‘bir kadın olarak sus’ diye ötelenmeye çalışılıyor, susmayacağız’ diyoruz…
‘O laf bilmem ne partisi için söylendi, siz niye üstünüze alınıyorsunuz?’ diyorlar…
‘Ben kadınım, susturulmayacağım, susmayacağım’ diyorum, ‘hiç şehit paylaşımı görmüyoruz sizde’ diyorlar…
‘Ülke korkunç bir güvensiz saha üzerinde, manipülasyonlara dikkat etmeliyiz, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir şeyler yapmalı’ diyoruz.
‘Şu parti- bu parti ne derse doğrudur’ diyorlar…
Ben korkuyorum.
Verdiğim oy umrumda bile değil! Sadece artık 'huzur' bulmak istiyorum.
Ben bir anne olarak korkuyorum. Herkesin birbirinden ürktüğü, toplu taşıma araçları kullanamadığımız, kalabalık ortamlara girmekten çekindiğimiz, her paketten bomba çıkabilecek ihtimalleri üzerinde duran paranoyak bir millet olduk. ‘Oldurulduk’.
Her gün anneler ağlıyor. Ağlamasın demek bu kadar mı zor?
Bilmiyorum…
Acıları yarıştırmaktan vazgeçmek, ortak üzüntüler, ortak sevinçler sahibi olmak bu kadar mı zor?
Bu nefretin bu çamur dolu karanlığın bir aydınlığı, bir yolu yordamı yok mu?
Etiketlemeden, yoldaş bellemeden, sadece insan olduğumuz için, kalbimizin acıyabileceğini hoş görmek neden bu kadar zor?
Ve yine sevgili anneler,
Ne çok iş düşüyor size bir bilseniz…
Sevgisiz bir aileden çıkan her evlat, içerisinde bulunduğu koşulla baş etmeyi iyi bilemez, bilemeyecektir…
Evlatlarınıza önce katıksız, çıkarsız sevgi verin, sonra merhameti öğretin…
Minicik bir yavruyu sevmeyi, oyuncaklarını öpmeyi, kocaman sarılmanın mutluluğunu, sevgi kelimelerinin sihirli gücünü, hayvanları, insanları, doğayı kucaklamayı…
Lütfen öğretin.
Lütfen, bari onlar korkmasın bu merhametsiz insanlardan…
Bizler bu nefret girdabında önümüzü görüp, boğulmadan…
Güzel günler görmek umuduyla…