Elif Demirtaş BilirMasumlar Apartmanı keşke senaryodan ibaret olsaydı

HABERİ PAYLAŞ

Masumlar Apartmanı keşke senaryodan ibaret olsaydı

Bir çocuk düşünün! Bakmayın 'çocuk' dediğime; kaybetmiş çocukluğunu çöplükte. Adı Han... Ve çocukluğunu kaybetmesine annesi sebep olmuş, büyüsün diye. Bildiğiniz ve izlediğiniz üzere Gülseren Budaycıoğlu’nun kitaplarından uyarlanan diziler son günlerin en dikkat çeken yapımları arasında. Sanırım benim de bir oğlum olduğu için Han’ın hikâyesi çok çok daha fazla yaraladı beni. Dizinin ikinci bölümünü izledikten sonra oğluma karşı kullandığım her cümlemin “Acaba onda bir yara açmış mıdır? Acaba bu sözüm onu etkilemiş midir?” diye muhasebesini yaparken buldum kendimi. Her kullandığım kelimeyi sorgular oldum. “İyi bir anne olamazsam” endişesini daha çok yaşamaya başladım. Hani klişe bir cümle vardır: Topluma ayna tutmak... Ben o aynaya bakıyorum şimdilerde, Masumlar Apartmanı aynam oldu bir anlamda.

Haberin Devamı

Masumlar Apartmanı keşke senaryodan ibaret olsaydı

Bir çocuğun gelişimine şahit olanlar bilir, illa anne baba olmaya gerek yok. Hakikaten çocuklar fark etmediğimiz kadar çok gözlemliyor çevresindeki insanları. Mesela, oğlumun yeni oyunu “babacılık” oynamak... Evden çalışma sürecinde babasının online toplantılarına çokça şahit oldu. Her kelimesini not etmiş kafasına. Telefonu ve kulaklığı alıp, sözüm ona iş arkadaşlarıyla gündem toplantısı yapıyor bilgisayar başında😊 Masumlar Apartmanı’nı izleyene kadar çok masum bir oyundu bu benim için. Diziden sonra tabii ki bir aydınlanma yaşamadım. Çocuk yetiştirmenin ne denli zor olduğunu az çok anladım kısa zamanda. Eee bilinçsiz de bir anne değilim ama diziyi izledikten sonra farkındalık oluştu diyelim.

Keşke senaryodan ibaret olsaydı

Masumlar Apartmanı keşke senaryodan ibaret olsaydı

Bazı dizileri izlerken hani deriz ya “Yok canım, bu kadar da olmaz, çok abartmışlar” diye… İşte Masumlar Apartmanı’nı izlerken ekranın sağ altında yazan “Gerçek bir hayat hikâyesidir” cümlesi hatırlatıyor bana dizideki karakterlerin yaşadıklarının gerçek olduğunu. Bizim izlerken bile abartılı olduğunu düşündüğümüz hayatları yaşayan insanlar var bu dünyada, keşke senaryodan ibaret olsaydı sadece değil mi?

Masumlar Apartmanı’ndaki Safiye, Gülben, Han, İnci… Kırmızı Oda’ya geçtiğimizde Meliha, Alya, Mehmet… Sefirin Kızı’nda Nare… Hercai dizisindeki Miran ve Reyyan… Kimi senaryo kimi gerçek, ama hepsi ailelerinin bir şekilde kendilerine dayattığı hayatı yaşıyor.

Haberin Devamı

İzlerken televizyon karşısında kaskatı kesildiğimiz hayatı, gerçekte de yaşayan insanların olduğunu bilmek ise çok daha etkileyici oluyor.

Anneler her zaman doğruyu mu bilir?

“Anne olunca anlarsın” sözünü sıkça duyarız annelerimizden. Benim annemin de sıkça kullandığı cümleydi bu! Evet, bazı şeyleri anne olunca anladım, daha da çok şeyi anlayacağım anneliğim büyüdükçe.

Biliyorum oğlumla birlikte anneliğim de büyüyecek, endişelerim de… Evet, bazen bildiklerimiz ve davranışlarımız birbiriyle çelişiyor bu da doğru. Ama bildiğim bir şey var ki; benim doğrum, çocuğumun doğrusu olmak zorunda değil. Aynı konuda aynı şeyleri düşünmek zorunda olmadığımız gibi hayattan beklentilerimiz de isteklerimiz de farklı olabilir.

Mesela; kiminle evleneceğine kendisi karar vermeli. Üniversite okumak istiyorsa okumalı, istemiyorsa zorlamamalıyım. Hangi bölümü okuyacağına kendisi karar vermeli. Birini yönlendirmek ve yönetmek arasındaki o çok büyük farkın bilincinde olarak yetiştirmek istiyorum oğlumu. Çünkü anne olmak; onun hayatına dahil olma hakkını verse de, hayatına karışma hakkını vermez bana.

Haberin Devamı

Ne mi istiyorum? Benim yaşamasını istediğim hayatı değil, kendi yaşamak istediği hayatı seçmesi için, onun çok düzgün bir yolda yürümesini istiyorum ki; büyüdüğünde yönünü daha rahat belirleyebilsin.

Çöpte bırakılan çocukluk!

Aile ve Evlilik Danışmanı arkadaşım Serhat Yabancı paylaşmış:

“Han, geceleri neden çöp topluyor biliyor musun?

Çünkü çocukluğunu çöpte bırakmıştı.

Küçükken annesi oyuncaklarını çöpe atmıştı.

“Bu oyuncaklar seni çocuk yapıyor, büyümeni engelliyor” diye.

Ve o Han, büyüdüğünde hala eksik kalan filmi tamamlamak için çöpleri karıştırıp çocukluğunu arıyor.

Çocuklarınıza, çocukluğunu yaşatın.

Zıplasınlar,

Kirletsinler,

Oynasınlar...

Tamamlanmamış her şey kendini tekrar ettirir.”

Her bir cümlesi ders niteliğinde: Tamamlanmamış her şey kendini tekrar ettirir!

Lütfen ama lütfen çocukların, çocukluklarını tamamlamasına fırsat verelim yoksa hep yarım kalacaklar. Hep çocukluklarını bıraktıkları yerde arayacaklar kendilerini. Yeterince çocuk kalamazlarsa, yeterince büyüyemeyecekler çünkü.

İçinizdeki çocuğa sevgiler…

Sıradaki haber yükleniyor...
holder