Kasım ayının merak uyandıran filmlerinden biri, çok satanlar listesinden inmeyen polisiye romanların sahibi Ahmet Ümit’in senaryosunu yazdığı Merhaba Güzel Vatanım. Diğeriyse Güney Kore’li yönetmen Bong Joon Ho’nun büyük gişe yapan ve adından çokça söz ettiren filmi Parazit.
Merhaba Güzel Vatanım’da bir Nazım Hikmet bir de Ahmet Ümit portresi görüyoruz. Büyük şair ile romancının en belirgin kesişim noktası devrimci direniş.
Yönetmen Cengiz Özkarabekir’in çektiği film kurgudan arındırılmış, belgesel tadında bir dram. Seyircilerin gözünde adeta Nazım’la bütünleşmiş oyuncu Yetkin Dikiciler bu yapımda da büyük ustayı başarıyla canlandırıyor.
Film, Türk siyasi tarihinin iki ayrı dönemini iki ayrı yaşam arasında kurduğu paralellik ile beyazperdede buluşturuyor. Nazım Hikmet’in 1920’lerden başlayarak, 1950’li yıllardaki Moskova’ya son sürgününe kadarki hayatından kesitler izlerken, araya Ahmet Ümit’in hikayesi giriyor ve solun yükseldiği 1960’lı yıllarda doğduğu Gaziantep’ten İstanbul’a, oradan 1980’lerde Moskova’ya uzanan yolculuğuna tanık oluyoruz.
"Fikirler ve devrimler sanatla yayılır"
Bütün yaşamını şiirle anlatan Nazım Hikmet filmin de anlatıcısı aynı zamanda. Daha iyi bir dünya fikri uğruna iki farklı insanın göze aldığı mücadelelerin içinden büyük şair bizlere ‘Merhaba’ diyor. Güneşli güzel günler görmek adına hapislere, sürgünlere, açlık grevine direnmiş Nazım Hikmet’i ve kendi mücadelesi içinde “sol”u tek solukta anlatmak isteyen Ahmet Ümit’i ortak bir pencereden izliyoruz.
Ahmet Ümit henüz küçük bir çocukken eline geçen yasaklı kitaplarından ilham aldığı ustası Nazım Hikmet’e ve devrime olan bağlılığını sanatla dile getirmişken, filmin perdesi de Mustafa Kemal Atatürk’ün "Fikirler ve devrimler sanatla yayılır" sözüyle kapanıyor.
Derinlikli ve başarılı bir karakter psikolojisi
Parazit, Cannes’dan Altın Palmiye ile döndükten sonra, Türk seyircisiyle ilk kez Filmekimi'nde buluşup, nihayet 1 Kasım’da vizyona girdi. Yönetmen Bong Joon Ho, mevcut sistemin adaletsizliğini cesur ve düşündürücü biçimde ortaya koyduğu filmiyle geniş bir tabanda yankı uyandırdı.
Parazit, Bong Joon Ho sinemasının karakteristiklerini taşımakla beraber, orijinal bir senaryo ekseninde seyirciye kapitalizm eleştirisi sunuyor. Başarılı sinema teknikleri sayesinde sınıf farkları ve gelir eşitsizliğine dayalı dilsiz sömürü, sanatsal bir bütünlük içinde dile geliyor.
Filmde 4 kişilik yoksul Kim ailesi, zengin Park ailesinin içine türlü yollarla sızar ve onlar için çalışmaya başlar. Kendine göre sebepleri olan Kim ailesinin bu tehlikeli oyuna devam etmek adına yapabilecekleri, derinlikli ve başarılı bir karakter psikolojisiyle aktarılıyor.
Son derece başarılı oyunculukların da seyirciyi adeta hipnotize ettiği Parazit’te komedi, dram ve gerilim bir arada. Ardı ardına beklenmedik sahnelerle filmde dinamikler sürekli değişirken, farklı sınıfların birlikte yaşamasının ‘korkunç’ sonuçları da perdede birer bomba gibi patlıyor.
Gün geçtikçe daha da çürüyen insanlığı sembolize eden ‘koku’, sınıfsal belirleyiciliği anlatmakta çarpıcı bir rol oynamış. Söylenmeyenler için ise görsel metaforlar kullanan Bong Joon Ho, alt metinleri okuma keyfini seyirciye bırakıyor.