2020’nin Eylül ayından bu yana yükseliş trendine giren Bitcoin fiyatları rekor üzerine rekor tazeliyor. En son rekor 48 bin dolar seviyeleri, ve bu seviyeye çıkmamızın tek sebebi Elon Musk’ın elektrikli otomobil markası Tesla’nın tam 1.5 milyar dolarlık Bitcoin aldığını duyurmuş olması. Hatta firma sadece Bitcoin’e yatırım yapmakla kalmayacak, bir de araçların satış bedelini Bitcoin olarak tahsil etmeye de başlayacak.
Bugün olanları anlamak için aslında biraz yakın tarihte olan bitenlere de bakmak gerek. 2020’nin baharında Amerikalı halka açık bir yazılım şirketi olan MicroStrategy’nin CEO’su Michael Sailor Twitter hesabından firma olarak tam 500 milyon dolarlık Bitcoin aldıklarını duyurmuştu. Bu haber kripto para piyasaları için çok önemliydi, çünkü dünya tarihinde ilk kez olarak halka açık bir firma Bitcoin’i yatırım aracı olarak görüp alım yapmıştı. MicroStrategy daha sonra Bitcoin alımlarını tam 1.5 milyar dolara kadar çıkarmıştı, ve bu alımları Twitter’dan paylaşırken Elon Musk MicroStrategy CEO’suna bir tweet attı ve Tesla’nın da bu hamleyi yapabilmek için hangi prosedürlerden geçmesi gerektiğini sordu. Yani Elon Musk’ın Tesla için Bitcoin alacağı aslında o günlerden belli olmuştu.
Geçtiğimiz ay ise Amerika’da değişik bir dijital ayaklanmaya tanık olduk, ki bunun da Bitcoin’e olan ilgiyi arttırdığını düşünüyorum. Bilindiği üzere Amerikan Merkez Bankası Koronavirüs pandemisi çıktığı günden bu yana ekonomiyi ayakta tutmak için trilyonlarca dolar para bastı. Hatta bu basılan paralar “teşvik çeki” adı altında tüm ABD vatandaşlarına devletin kestiği çekler aracılığı ile havadan dağıtıldı. Bu dağıtılan paraya ihtiyacı olmayan gençler Amerika’nın Ekşi Sözlük'ü diyebileceğimiz Reddit sitesi üzerinden örgütlendiler, ve ölmekte olan şirketlerin hisseleri sırf eğlence olsun diye toplamaya başladılar. GameStop, Nokia, Blackberry… Bu firmaların gerçek hayatta tekrar başarıya ulaşma şansı sıfıra yakın, ancak gençlerin yaptığı bu örgütlü hareket ile hisse fiyatları 10 kattan fazla artınca Wall Street’teki geleneksel yatırımcılar büyük zarara uğradı. Çünkü Wall Street’teki yatırım fonları bu şirketlerde gelecek görmedikleri için bu hisseleri açığa satmışlardı, fiyatlar yükselince de bütün yatırımları terste kalarak milyarlarca dolar zarar etti.
Serbest piyasada biri kazanırken diğeri kaybeder, ancak bu olaydan sonra Wall Street durumu Amerika Sermaye Piyasası Kurulu’na bildirdi ve bu spekülatif alımların önüne geçmek için bir dizi engel yaratıldı. Gençlerin hisseleri almak için kullandığı RobinHood adlı uygulamada bu hisselere işlem açılması yasaklandı, hatta alım yapan insanların hesaplarından iradelerine aykırı olarak zorla satış emirleri girildi. Küçük yatırımcının ne istediğinin bir önemi yoktu, önemli olan Wall Street’teki büyük firmaların para kazanmaya devam etmesiydi…
Bu durum da Elon Musk’ın dikkatini çekti ve o da bu isyana destek olmaya karar verdi. ABD borsalarında spekülatif alım satımların önüne geçildiği için bu sefer aksiyon kripto para piyasalarına kaydı. Hem Elon’un Twitter’dan attığı meşhur Bitcoin ve DOGE tweet’leri, hem de Reddit kitlesinin bu akıma destek vermesi ile düşmekte olan kripto para piyasaları bir anda canlandı. Canlanmayı görenler de şimdi “bir şeyler mi kaçırıyoruz acaba?” korkusu ile alım yapmaya devam ettiler. Ve bugünlere geldik.
Amerikan borsaları gibi sözde serbest piyasalarda küçük yatırımcıyı böylesine mağdur edecek politikaların güdülmesi, insanların devlet kontrolünde olmayan serbest ve merkeziyetsiz varlıklar olan kripto paralara yönelmelerine neden oldu anlayacağınız. Ve bugün pek çok büyük firma Bitcoin’in Amerikan Doları'ndaki değer kaybına karşı yapılabilecek en iyi yatırım olduğunu düşünüyorlar. MicroStrategy’nin tıpkı Tesla’ya alım konusunda yardımcı olması gibi şimdi de tam 1500 Amerikan firmasına online webinar üzerinden bu büyük alımları nasıl yaptıklarını ve nasıl muhasebeleştirdiklerini anlatacaklar. Bitcoin’in artık herkesin kabul ettiği güvenilir bir yatırım aracı olduğunu düşünen firmalar tıpkı MicroStrategy ve Tesla gibi hazinelerine Bitcoin eklemeye başlayacaklar.
Pandemi ile birlikte çalkalanan piyasalara Merkez Bankalarının kurtarma müdahaleleri ile karşılık vermesi pek çok varlık sınıfında sert yükselişlere neden oldu. Bugün Dünya’nın ilk Ethereum ağında geliştirilen altına dayalı token’ı DGLD’nin proje yöneticisi Michael Petch ile DGLD’yi ve Altın piyasalarını konuştuk.
Bize biraz GTSA'dan bahsedin. Şirketin bugün performansı nasıl?
Gold Token S.A. (GTSA), 2018'den beri İsviçre'nin Cenevre şehrinde faaliyet gösteren bir stabil coin üreticisidir ve MKS (İsviçre) SA ve CoinShares Group tarafından ortaklaşa başlatılmıştır - her ikisi de değerli metaller ve dijital varlık yönetiminde önde gelen endüstri liderleridir.
GTSA, son birkaç yılını, kullanıcıların yasal düzenlemelere uygun ve teknolojik olarak ölçeklenebilir bir şekilde fiziksel altını tutup transfer edebilecekleri Bitcoin üzerine inşa edilmiş bir blok zinciri tabanlı platform geliştirmek için harcadı.
Bugün itibariyle, ana ürünümüz olan dijital altın stabil coini (DGLD), platformunda yaklaşık 27,5 milyon dolarlık tokenize altın içeriyor ve tokenimizi, yeni başlattığımız ERC-20 (Ethereum) sarılı-DGLD gibi yeni blok zincirlerle agresif bir şekilde birlikte çalışabilir hale getiriyoruz.
DGLD Nedir Bize Anlatabilir Misiniz? Böyle bir tokenize edilmiş varlık yaratmanıza ne sebep oldu?
Altına yatırım giderek dijitalleşti, ancak ne yazık ki aracılara ve kurumlara her zamankinden daha bağımlı hale geldi. Altın genellikle kötü gün sigortası olarak düşünülen bir yatırım aracı olduğu için işin içinde bu kadar aracı kurumun olması aslında mantıklı değil. Bu nedenle, altının, Türkiye'deki bankalar ve altın mevduat hesapları gibi, kullanılamaz bir değer deposu ile yoğun şekilde aracılık edilen bir yatırım arasında sıkışmış, verimsiz bir varlık olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle altın, bağımsız bir servet deposu olarak rolünü geri kazanmak ve günümüzün dijital dünyasında yararlı olmak için dijital olarak aracılık edilmemiş bir formata ihtiyaç duyuyor. Tüm bunları düşünerek DGLD'yi yarattık. Oluşturduğumuz token, en yüksek saflıkta altın külçeleri ile desteklenir ve İsviçre'deki PAMP SA Kasalarında depolanır. Tüm token’lar doğrudan blok zincirdeki altınla bağlantılıdır ve Bitcoin ağı tarafından güvenliği desteklenir. DGLD, kolaylıkla aktarılabilen, bölünebilen ve güvenli bir şekilde tutulabilen dijital paranın rahatlığıyla fiziksel altının bağımsızlığını birleştirmektedir.
2017’nin sonları kripto para yatırımcıları için rüyadan bile daha tatlıydı. Bitcoin her geçen hafta rekor tazelerken altcoinler günlük yüzde 30 ila yüzde 200 arası getiriler sağlıyordu. İnsanlar neyi niçin aldıklarını bilmeden paralarını katlıyordu. Kripto para ekosisteminin değeri 800 milyar dolarları aşmış, 1 trilyon dolara hangi gün çıkılacağı üzerine iddialar dönüyordu. Derken devlet regülasyonları korkusu ile piyasalara çok sert bir satış dalgası geldi, ve o günden bugüne piyasalar hiçbir zaman öyle büyük bir ralli görmedi. Bugüne kadar Bitcoin’de sert yükselişler kendisini yine gösterdi elbet, ancak hiçbir zaman eski rekoru olan 20 bin dolarların yanına yaklaşamadı. Ancak son birkaç haftada meydana gelen gelişmelerle bu rekor çok yakında tazelenebilir.
Yazının başında değindiğim gibi Bitcoin ve kripto paraların yükselmesine engel olan en büyük pranga devlet regülasyonları, daha doğrusu devletlerin regülasyon eksikliği. Dünyada ülkemiz dahil pek çok ülkede henüz kripto paralar kanunen tanımlanmış durumda değil, ya da kripto paralarla ilgili doğru düzgün bir regülasyon ortaya çıkmış değil. Bazı ülkeler kripto paraları ilk günden benimseyip gerçek bir para şeklinde regülasyonlar ve tanımlamalar çıkarttılar, bazı ülkeler ise Bitcoin ve kripto paraları para olarak değil menkul kıymet olarak değerlendirmeyi doğru buldular.
Bazı ülkeler ise en baştan korkup bunları yasa dışı ve kanuna aykırı olarak tanımladı. Hatta Türkiye’de 2017’nin yazında pek çok bakan ve devlet kurumu Bitcoin’e “balon”, “ponzi” ya da “saçmalık” gibi lakaplar takıyordu. Bugün ise Merkez Bankası'nın kendi kripto parasını çıkarması üzerine Cumhurbaşkanlığı vizyon planı var. Bugüne kadar ortalık böyle karışık olduğu için de pek çok insanın gözünde kripto paralar bir türlü meşrulaşmadı. Bu da piyasanın daha fazla büyümesine her zaman engel oldu.
Bugünlerde gelen birkaç enteresan haberle bu durum bence değişti. Amerika’da Hazine Bakanlığı’na bağlı olan bir denetleme birimi olan OCC “ABD’deki bankaların müşterilerine kripto para saklama hizmeti verebilmesi gerektiği” üzerine bir bildiri yayınladı. Bununla birlikte Amerika’daki bankalar müşterilerine kripto para alım, satım ve saklama konusunda hizmet verebilmek için kolları sıvadı.
2013’te ben kripto para işlerine ilk girdiğim zamanlar içimdeki heyecan ile çevremdeki herkese bu yeni teknolojiyi anlatmaya çalışıyor, az da olsa yatırım yapmaları için ikna etmeye çaba harcıyordum. Kendisi de ekonomist olan babama kripto paraları ve Bitcoin kavramını anlattığım zaman önce kafasına hiç oturmadı. Daha sonra işleyiş konusunda biraz fikir edindikten sonra bana şunu söylemişti: “Ben bu Bitcoin’leri coin’leri falan ne zaman bankamda görürsem o zaman yatırım yaparım. Dolar ve altın aldığım gibi Bitcoin alacağım gün gelirse o zaman düşünürüm.”. İşte ABD’de OCC’nin verdiği karar tam da bu kafada olan insanların kripto paralara yatırım yapmasına ön ayak olabilecek bir şey! Zaten piyasalar da bu nedenle son birkaç haftadır sürekli yükseliyor.
Bunun dışında benzer bir karar kripto paraları erkenden benimseyip dünyada ilk kez olarak Bitcoin ile vergi toplayan devlet ünvanını kazanmış olan İsviçre’den geldi. Bu ülkedeki kamu bankalarından biri olan Basler Kantonalbank önümüzdeki sene (yani 2021 başında) müşterilerine kripto para yatırım hizmetleri sunacağını duyurdu. Bankacılığın merkezi ve finans dünyasında önemli bir yere sahip olan İsviçre’den böyle bir hamlenin geliyor olması da kripto para ekosisteminin aslında ne kadar meşru olduğunun da büyük bir kanıtı bence.
Modern ekonomide bankacılık sistemi, kullandığımız parada 'çarpan etkisi' adını verdiğimiz bir etki yapar. Diyelim 10 bin TL'nizi bir bankaya vadeli hesaba koydunuz; banka bu parayı bir başkasına kredi olarak verir. Krediyi alan kişi de bu parayı bir şekilde tekrar bankacılık sistemine sokar; ya borcunu öder, ya da verdiği kişi gidip kendi hesabına yatırır. Bankaya geri dönen bu 10 bin TL, yine bir başkasına kredi olarak verilir vs. Bu zincirleme etki sayesinde bir kişinin koyduğu 10 bin TL’lik mevduat, ekonomide 100 bin TL gibi bir zenginliğe sebep olur.
Finansal teknolojilerin ilerlemesiyle yukarıda basit bir örneğini verdiğim 'paradan para yaratma' olayı giderek daha komplike ve daha katmanlı bir hal aldı. Bu tabloda paraya yön veren insanların açgözlülük yapmasıyla da 2008’de tüm dünyayı etkisi altına almış olan ABD mortgage krizi meydana geldi. Wall Street bankacıları, ABD vatandaşlarına ev almaları için verdikleri mortgage kredilerini CDO adı verilen türev varlıklara dönüştürdü, bunları diğer yatırım fonlarına pazarladı. Başta mükemmel bir yatırım fırsatı olarak çıkan bu uygulama, aracıların da açgözlülük yapmasıyla iyice riskli formlara dönüştürüldü ve devletin bu konudaki regülasyon eksiği suistimal edilerek katrilyonlarca dolarlık konut kredisi türev piyasaları oluştu. 2008’de yüzbinlerce Amerikalı’nın mortgage kredilerini ödeyememesiyle başlayan zincirleme reaksiyon tüm bu düzenin patlamasına neden oldu. Oluşan servet kaybını ve likidite açığını kapatabilmek için Amerikan Merkez Bankası FED, tarihte görülmemiş bir şekilde 2 trilyon dolardan fazla para bastı. Bugün hala 2008 krizinin yaraları tam sarılmamışken ortaya çıkan corona virüs pandemisi nedeniyle FED tam 3 trilyon dolar daha para basmak durumunda kaldı. Yani Amerika’nın kurulmasından 2008’e kadar basılmış olan tüm dolar miktarının tam 5 katı kadar dolar, şu geçtiğimiz son 10 sene içerisinde basıldı. Ve buna rağmen daha hala 2008’deki mortgage krizinde oluşan para açığı kapatılamadı, piyasalarda likidite sıkıntılarıyla mücadele bitmedi.
Aynı durum bugün kripto para ekosisteminde Merkeziyetsiz Finans (DeFi) akımıyla meydana geliyor!
Blokzincir teknolojisi ile hayatımıza giren 'merkeziyetsizlik' kavramı, bugün bankacılık uygulamaları için gündemde. Akıllı kontratlar sayesinde kripto paralar ile arada herhangi bir banka ya da kurum olmadan insanların borç alıp/verebileceği platformlar oluşturuluyor. Bu platformlardan borç alan ya da veren insanların da sistemin işleyişiyle ilgili söz sahibi olabilmesi için 'governance token' adı verilen oy hakları dağıtılıyor.
Oy kullanmak için yaratılmış ve hiçbir değeri olmaması gereken bu token’lar yine merkeziyetsiz borsalarda kendisine ciddi paralar karşılığında alıcı bulmaya başladığı için şu an yepyeni bir çılgınlık başlamış durumda. İnsanlar ellerindeki kripto paraları bu sisteme ipotek edip borç alıyorlar, daha sonra aldıkları borcu da ipotek edip yeniden borçlanıyorlar, ve bu sarmalı devam ettirerek topladıkları 'governance token'ları borsalarda müthiş karlara satarak kolay yoldan zengin oluyorlar.
Bunu ilk olarak akıl edenler çok güzel para kazanıyor, peki ama ne pahasına? Kripto paralarını emanet ettikleri akıllı kontratlar ne kadar güvenli? Yarın bu sistemlerde bir güvenlik açığı olduğu zaman kat üzerine kat borç alarak sistemi suistimal edenlerin oluşturduğu zarar nasıl karşılanacak?
İnsanların hemen hepsi kripto paraları yalnızca fiyat hareketlerinden tanıyor. Çevresinde Bitcoin ya da kripto para yatırımlarından çok hızlı para kazanmış bir tanıdığı oluyor, ya da aynı şekilde kripto para yatırımı yüzünden çok hızlı servetini kaybetmiş birisine denk geliyor. Çünkü bir varlığın fiyatı çok hızlı yükseldiği (ya da düştüğü) zaman başta medya olmak üzere herkesin ilgisini çekiyor. Bitcoin ve kripto para yatırımları doğası gereği riskli yatırım araçları, ancak bu her kripto para için geçerli değil.
Herkes işin spekülatif kısmına odaklandığı için kripto paraların diğer nimetlerine dikkat edilmiyor maalesef. Halbuki hayatımıza kattığı blok zincir teknolojisi ve varlıkların merkeziyetsiz olarak dijitalleştirilmesi pek çok konuda hayatımızı kolaylaştıran ve bize tasarruf ettirebilecek imkanlar sunuyor.
Bitcoin ve blok zincir teknolojisinin mucidi Satoshi Nakamoto’ya 2009’da bir gazeteci “Bana Bitcoin’i tek bir cümle ile anlatabilir misiniz?” diye sorduğu zaman verdiği cevap şu olmuş: “Bu o kadar kapsamlı bir şey ki tek cümlede özetlemek mümkün değil.”. Gerçekten de Bitcoin sadece devletler dışında oluşturulmuş dijital bir para birimi değil, aynı zamanda eşler arası (peer-to-peer) bir değer transfer teknolojisi.
İnsanlar Bitcoin ve blok zincir sayesinde aracı olmaksızın güvenli bir şekilde para transferi yapabilirler. Özellikle ülkeler arası ticaret faaliyetlerinde alıcı ve satıcının sözünü yerine getirdiğinden emin olmak için pek çok aracı kurum ve şirket mesai yapar. Bu aracılar güveni sağladıkları için alışverişten bir miktar hizmet bedeli ve komisyon alırlar. Blok zincir teknolojisinde böylesine aracılara gerek kalmadığı için çok daha verimli sistemler kurmak mümkündür. Çok daha basit bir örnek vermek gerekirse, bugün bir arkadaşınıza bankanızdan havale göndermek istediğiniz zaman belli bir transfer ücreti ödemeniz gerekir. Hatta gönderimi mesai saatleri dışında yapmaya çalışırsanız bir sonraki iş gününü beklemeniz gerekir. Kripto paralarda böyle masraflar söz konusu olmadığı gibi, dünyadaki herhangi bir kişiye dilediğiniz zaman anında para transfer edebilirsiniz.
Kripto paraların hayatımıza kattığı bir başka yenilik olan “varlıkların dijitalleştirilmesi” de son derece verimlilik artırıcı bir gelişme. Türk yatırımcısının gözdesi olan altın bugün dünyada 9 trilyon dolarlık bir pazara dönüştü, ancak çalışma dinamiği insanoğlunun binlerce yıl önce altını alışveriş aracı olarak kullanmaya başladığı zamanlarla hala aynı. Bugün yatırım için altın aldığınız zaman bunu saklamak için de ciddi emek ve para harcamanız gerekir. Ya evde sağlam bir kasanız ve alarm sisteminiz olacak, ya da bir banka kasası kiralayıp onlara para ödeyeceksiniz. Bankalar üzerinden gram altın almaya kalktığınızda da yine fahiş işlem komisyonları, alım-satım arası büyük fiyat makasları ve yeni yürürlüğe giren kambiyo vergisine maruz kalmak gibi pek çok verimsizlikle karşılaşıyorsunuz.
Bugün altın yatırımı yaparken yaşadığımız bu sıkıntıları gidermek için pek çok firma kolları sıvamış durumda. Örneğin İngiliz Coinshares firması İsviçre’nin en büyük altın rafinerilerinden olan MKS Pamp ile ortaklaşa olarak DGLD adında bir dijital altın girişimi kuruldu. Bu girişim üzerinden İsviçreli MKS Group’un rafinerisinde ürettiği külçe altınlar kripto para jetonları şeklinde alınıp satılabiliyorlar. Bu şekilde dilediğiniz zaman hızlıca altın yatırımı yapabiliyor ve tıpkı cep telefonunuzda Bitcoin saklar gibi dijital altın saklayabiliyorsunuz: Kasa derdi yok, güvenlik derdi yok, taşıma zahmeti yok…
Bitcoin’in tam olarak ne olduğunu biliyor musunuz bilmiyorum, ancak şundan eminim ki “Bitcoin” kelimesini şimdiye kadar pek çok mecrada defalarca duymuşsunuzdur. Genellikle fiyatında sert bir hareket olduğu zaman hemen her yerde ufak da olsa haberi yapılır. Hatta bu haberlerin sıklığı en çok 2017’nin sonunda hepimizin merakını kabartmıştı. Çünkü o zamanlar Bitcoin’in fiyatı tarihi bir rekor kırarak 2 bin 500 dolardan tam 20 bin dolara yükselmişti. Bu rekor yükselişten kısa süre sonra da yine rekor bir düşüş kaydederek manşetlerde yerini korumuştu.
Bugünlerde ise Bitcoin fiyatları ne eskisi kadar yüksek, ne de hareketli. Yaklaşık 9-10 bin dolar bandında uslu bir şekilde gel-git yapıyor. Durum böyle olunca da Bitcoin’e eski ilgiyi ne insanlar gösteriyor, ne de tiraj yapmak isteyen yayın mecraları… Peki ama Bitcoin heyecanını yitirdi mi? Bundan tam 12 yıl önce Satoshi Nakamoto lakaplı bir kriptografi uzmanı tarafından ortaya atılan bu dijital para artık ömrünü tamamladığı için mi eskisi kadar konuşulmuyor? Ya da gelişme döngüsünü tamamladığı için mi fiyatı eskisi gibi yükselmiyor? Hiç de bile!
12 yıl her ne kadar uzun bir süre olsa da Bitcoin yolculuğuna daha yeni başlıyor; ve bunu rakamlara bakan herkes görebilir.
Fiyatların rekor yükseliş kaydettiği dönemler manşetlere taşınıyor olması insanlarda Bitcoin’in çok büyük bir şey olduğu düşüncesini tetiklese de, dünya ekonomisine kıyasla Bitcoin hala emeklemeyi öğrenen bir bebek aslında. 2017’nin sonlarına doğru Bitcoin fiyatları 20 bin dolara kadar tırmandığında toplam pazar değeri 661 milyar dolara kadar çıkmıştı. Bu rakam pek çoğumuz için astronomik gibi görünse bile konvansiyonel yatırım araçlarında dönen parayla kıyasladığımızda komik kaldığını görüyoruz. Bugün altın piyasası tam 9 trilyon dolar pazar değerine sahip. New York Borsası NYSE’de ise 2019 itibarıyla toplam pazar değeri tam 23 trilyon dolara denk geliyordu (hatta bugün Amerikan Merkez Bankası FED’in havadan para basıp borsaları yüksek tutma çabasıyla bu rakam çok daha yükselmiştir eminim). Bugün dünyanın toplam GSMH’si 144 trilyon dolara denk geliyor. Oysa Bitcoin en parlak olduğu gün bunun 200’de 1’i değere bile sahip değildi.
Bitcoin’in emekleme döneminde olduğunu yalnızca pazar değerine değil, yatırım yapan kişi sayısına bakarak da anlayabiliriz. Bitcoin’i mümkün kılan blok zincir teknolojisi herkesin bakiyesini ve transferlerini anonim ancak şeffaf olarak tutan merkeziyetsiz bir veri tabanı. O yüzden ekosisteminde neler olup bittiğini herkes açıkça görüntüleyebiliyor. Bitcoin blok zinciri üzerindeki aktivite incelendiğinde sadece 40 milyon cüzdan olduğunu görüyoruz. Ortalama bir Bitcoin yatırımcısının en az 4-5 cüzdan adresi olduğunu düşünecek olursak, bugün Bitcoin’e yatırım yapan kişi sayısı 8 ila 10 milyon kişi arasında kalmış oluyor. O haberlerde her gün manşet olarak gördüğünüz Bitcoin’e koskoca 8.2 milyar nüfuslu dünyada hepi topu 10 milyon insan yatırım yapmış yani!
O yüzden haberlere ve manşetlere aldanmamak gerek. Bitcoin 12 yıllık tarihi boyunca güvenilir bir varlık sınıfı olabileceğini kanıtlasa bile bugün hala çok niş bir kesimin oyuncağı olarak işlem görüyor. İlerleyen günlerde bu şeffaf, merkeziyetsiz, demokratik ve özgürleştirici dijital paranın kıymetini daha çok insan fark edecek, ve daha çok insanın Bitcoin almasıyla o inanılmaz fiyat rallileri devam edecek. Yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre sadece ABD’deki emeklilik fonlarının yüzde 1’i bile Bitcoin’e yatırım yapsa bugün 1 Bitcoin’in fiyatı 50 bin doların üzerine çıkıyor.