8 Aralık 2020 gecesi futbol sahaları beklenmedik bir olaya sahne oldu.
Paris Saint Germain - Medipol Başakşehir maçı sırasında Başakşehir takımı yardımcı Antrenörü Pierre Webo, maçın dördüncü hakemi Constantin Sebastian Coltescu tarafından ırkçı hitaplara maruz kaldı ve takımların ortak kararı ile maç durdu.
Burada Romen dördüncü hakemin kullandığı ifade “negro” idi. Kendisi daha sonradan kendi dilinde yine benzer anlama gelen “negru” kelimesini kullandığını söylese de bu ifadenin çirkinliğini değiştirmeyecekti.
Günümüzde kulağa inanılmaz gelse de, bu tür söylemlerin çok büyük bir geçmişi olduğunu unutmamak gerek.
Kölelik 15'inci yüzyılda başladı
Televizyon izleyicimizin çoğunluğunun 1977 yılında, Alex Haley’in kitabından uyarlanan 'Kökler' adlı dizi ile tanıştığı bu durum, dizinin Kunta Kinte isimli bir Afrikalının topraklarından kaçırılıp, köle olarak Amerika’ya getirilmesiyle başlayıp bu insanların çektiği sıkıntıları nesiller boyu süren bir tarihle anlatmasıyla, herkesin gözlerini yaşartıyordu.
Gerçekten de yaşananlar bu diziye kaynaklık eden romanın konusundan farksız değildi.
Kölelik daha ilk çağlardan beri var olmasına rağmen, Batı’nın sömürgeciliğe başlayıp köle ticaretine yönelmesi 15'inci yüzyıldan itibaren başlamıştı. Eski Mısır, Yunanistan, Roma ve Orta çağ Avrupası her zaman köle ticareti yaptı. Ancak 1453’te İstanbul’un fethi ile bilinen coğrafyada köle akışı durunca, Avrupa köle tacirleri Afrika’ya odaklanmak zorunda kaldı.
Özellikle feodal düzenin çöküşünden sonra iş gücünün azalması ile Afrika bu konuda bir önemli hedef oldu, köleler hem orada çalıştırıldı hem de işgücüne ihtiyaç duyulan yerlere yönlendirildi.
Batı’nın, rengi daha değişik olan insanlara bakışı da bu dönemde kesin olarak şekillendi. Ünlü Latin yazarı Varron’un çiftlik aletlerini tanımlarken köleleri “ses çıkartan aletler” olarak sınıflamasından beri geçen sürede Batı bu kafasını değiştirmedi ve Afrikalılara da aynı şekilde baktı.
Irkçılık sorunun başlangıcı...
Kölelik tarihinde bir dönüm noktası da, İngiliz korsan gemisi White Lion’un, 1619 yılı Ağustos ayında 20’den fazla Afrikalıyı Comfort Burnu’na bırakmasıdır; bunlar Amerika’ya ayak basan ilk Afrikalılar olarak tarihe geçti. Böylece Virginia’ya ayak basan Afrikalılar ile eski ve yeni kıta arasında köle ticareti başladı; bu tarih aynı zamanda Amerika’da günümüze kadar sürecek ırkçılık sorunun da başlangıcıydı.
Amerika’ya giden kölelerin hali Afrika’daki kölelerden çok daha kötüydü. Onların özgür kalmak ya da kendi topluluklarını oluşturmak gibi bir şansları yoktu. Köle doğup köle ölüyor, en ağır koşullarda çalıştırılıyorlardı. Bu dönemde Afrika’da köle evlerinde toplanan Afrikalılar, gemilerle Amerika’ya taşınıyordu.
Afrikalıların yaşadıkları kötü koşullar dehşet vericiydi
Senegal’de kaldığım zamanlarda, böyle bir adaya, Gorée Adası’na giderken nelerle karşılaşacağımı gerçekten bilmiyordum. Okyanus üzerindeki bu sevimli adada ziyaret ettiğimiz köle evi ise kanımı dondurmuştu.
Alt katında Afrika’nın kıyı ve iç bölgelerinden kaçırılan esirlerin kaldığı, üst katında köle tüccarlarının yaşadığı köle evini dolaşırken kaçırılan Afrikalıların yaşadıkları kötü koşullar da dehşet vericiydi.
Bu dönemlerde Afrika kökenli köleleri aşağılamak için kullanılan sözcük ise “negro” idi.
'Negro', ırkçılığın simgesi bir sözcük haline geldi
Negro sözcüğü köken olarak Latincede siyah anlamına gelen “niger” sözcüğüne dayanıyor. İspanyolca'dan alınan negro sözcüğü ise daha 15'inci yüzyıl ortalarından itibaren kullanılmaya başlandı, 16'ncı yüzyıl ortalarından itibaren 'aşağılama' anlamını kazandı.
Kuşkusuz Afrika kökenli kişilerin duymaktan en rahatsız oldukları sözcük de negro. Köle pazarlarında Afrikalılar satılırken “negro” diye adlandırılmış, Amerika Birleşik Devletleri’nde, özellikle de tarımın ve tarım işçiliğinin yaygın olduğu güney tarafında, akıl almaz işkencelerle çalıştırılırken bu insanlara “negro” diye hitap edildi ve bu sözcük ırkçılığın simgesi oldu.
İnsanları ırklarına göre sınıflayan zihniyetlerle hâlâ savaşırken düşünmeden harcanan bir sözcüğün nerelere gittiğini anlamak hiç de zor olmuyor…