Erkut CanTünelin ucundaki griliği görebiliyor musunuz?

HABERİ PAYLAŞ

Tünelin ucundaki griliği görebiliyor musunuz?

Bir yılbaşını daha idrak ettik. Hangi yaşta olursanız olun ömrünüzden bir yıl eksildi. Gerçek bu. Ama bu gerçeğe rağmen bir kesim, bu eksilmeyi güle oynaya kutladı. Televizyon karşısında leblebi, çekirdekle de olsa. Bir başka kesim ise, Diyanet İşleri Başkanı’nın “Yılbaşı kutlaması toplumu yozlaştırıyor” sözü, İstanbul müftüsünün de “Caiz değildir” fetvası ile alternatif kutlamalara yöneldi. Sinan Erdem’e 15.000 kişi doldu.

ılbaşına karşıydılar ama, Peygamberimizin doğum gününü Miladi takvime göre kutladılar. Ve bütün bunlar Noel ile yeni yıl kutlamasının, yeni yıla girişin kutlanmasının karıştırılmasından kaynaklandı. Oysa ki, Suudi Arabistan hariç, diğer İslam ülkeleri (özellikle Birleşik Arap Emirlikleri) ve kankamız Katar bile yeni yılı görsel şölenle kutladı. Bize gelince... Ne hikmetse yıllardır yılbaşı kutlamasının adresi Taksim’de kutlama yasaktı bu yıl. Halk yerine polisin tüm araçları doldurmuştu Taksim’i. Nişantaşı parasızlıktan ve karışıklıktan nasibini aldığı için, Beşiktaş Belediyesi üstlenmişti kutlamayı. Kenan Doğulu’yu çıkardılar (söylenen doğru ise 150 bin liraya) sahneye.

Haberin Devamı

Hiçbir güvenlik olayı da yaşanmadı. Öte yandan, yılbaşı kutlamalarından pek hoşlanmayan iktidarın bazı işgüzar müdürleri bunu okullara kadar indirgediler. Kutlamayı, eğlenceyi, çocuklar arasındaki küçük hediye çekilişlerini yasaklayarak. Ama 50 milyon lira büyük ikramiyeli Milli Piyango’nun reklamını bir ay önceden yapmaya başlamak caizdi. Hasılattan kamuya aktarılan paylar da haram değil, helaldi.

Bu paylardan Diyanet İşleri Başkanına 1 milyonluk araba almak, onun da huzurla binmesi helalin de helaliydi. Kısaca demem odur ki; Bir yıl daha geçti. Büyüdük, yaşlandık. Ama bir kesim var ki, onlar biraz daha küçüldü. Bana gelince... Kendi hayatım da dahil, bu yaşıma kadar, darbe yıllarında bile böylesine vurdulu kırdılı, tüm nezaket ve siyaset kurallarının yerlebir olduğu, hırsızlığın, arsızlığın tavan yaptığı karanlık, kapkara bir yılı hatırlamıyorum. Dilerim 2015 bu karalığın, hiç olmazsa griye döndüğü bir yıl olur.Açık gri ise ideal.

Haberin Devamı

Peki siz tünelin ucundaki bu griliği görebiliyor musunuz? 2015 Ocak ayındayız. Bu ay ve sonrası bence iktidarın kendi kutsal ve siyasal değerleriyle imtihan vereceği aylar olacak.

Önce Yüce Divan’ı ile. Sonra, çözümü, barajı, başkanlık sistemi geliyor. Ve en önemlisi seçim geliyor. Yüzde 10’u bırakın, 330 barajına bakın. Bu baraj hepimizi ilgilendiriyor çünkü. Baraj şiştikçe şişti. Meselelerin üzerine çekilen sıvalar dökülmeye başladı. Tek çare kapakları açmak. Peki bunun yaratacağı sel kimi, kimleri götürür. Çünkü seçim sonrası bir 4 yıl var. Bu sele Türkiye 4 yıl dayanabilir mi? Mesele bu. Muhalefet ise tahkim duvarlarını bir türlü öremiyor. Ne dili, ne gücü yetmiyor. Daha çok çalışması, seçmeni sosyal yardımların süreceğine, hatta artacağına inandırması lazım. AKP Aydın milletvekili Semiha Öyüş’ün ve onun gibilerin, CHP’nin dağıttığı yardım kolilerinden alıp yiyenlerin, haram yemiş olacaklarına dair söylediklerine okkalı bir cevap vermesi lazım.

Haberin Devamı

Ama bu cevabı verebilecek CHP’lileri kırmadan, ihraç etmeden, kınamadan. Çünkü artık birlik, beraberlik zamanı. Bu kavramı BDP bile anladı, dilinden düşürmüyor. Ama bakalım ana muhalefetin lideri ne zaman anlayacak? İnşallah iş işten geçmeden, bir kez daha şerefli ikincilikle yetinmek zorunda kalmadan.

Göreceğiz.

NİYE SEDEF KABAŞ?

17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasına takipsizlik kararı veren Başsavcı Hadi Salihoğlu için “Bu ismi unutmayın” diyen gazeteci kardeşim Sedef Kabaş’ın bu cümlesi meğer neler neler diyormuş. Kaderin cilvesi o savcı görevden alındığı gün, başka bir savcı da çıktı, “makul şüphe” ile açıklayıverdi:

“ Terörle mücadelede görev almış şahısları hedef göstermek ve hakaret.” Bu varsayımla olanları biliyorsunuz. Netice: 8 saat gözaltı ve saat geç olduğu için adli kontrolle serbest bırakılma.

Peki nedir bu?

* Gözdağı operasyonu.

* Eleştirenleri sindirme yöntemi.

* Bugün ona, yarın sana sinyali.

Aslına bakarsanız, Kabaş’ın söylediğini söyleyen o kadar çok gazeteci var ki. Onun seçilmesi güncel tabirle manidar. Ve görünen o ki, makul şüpheden gazetecilerin başı çok yanacak. Tahammülsüzlük bu kadar olur.

Pes.

BAKAN BEYİN TALİHİNE BAKIN

Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, her yılbaşında olduğu gibi yeni yılın ilk doğan bebeğine gitmeye karar verdi. Beklendi. Haber Zeytinburnu, Süleymaniye Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi’nden geldi. Yanına İstanbul Valisi Vasip Şahin’i de aldı hastaneye gittiler. İki yıldır İstanbul’da yaşayan Mardinli Hamdiye ve İdris Akbalık çiftinin üçüncü çocukları Meryem Azra’nın odasına çıkıldı. Tabii gazeteci, televizyoncu ordusuyla. Ama şansı yaver gitmedi Müezzinoğlu’nun. Baba ile bebeği gördü ama anneyi görmek mümkün değildi.

Çünkü yatağın içinde sırtında kara çarşafı ile oturuyordu anne. Gözlerini bile görmek zordu. Yapacak bir şey de yoktu. Seçerek gelmemişti bu odaya. O da çareyi espri yapmakta buldu. Üçüncü çocuk olduğunu öğrenince, “o zaman sen söz dinleyenlerdensin” diyerek herkesi güldürdü. Ancak hastanede gazetecilerle sohbetinde, “Anneler, annelik kariyerinin dışında bir başka kariyeri merkeze almamalıdır” sözünü Sayın Bakana yakıştıramadım. Herhalde başka bir şey söylemek istemişti diye düşünüyorum.

Bu da benim dipnotum olsun.

TWİTTER ALEMİ

Bu haftaki yazımı yazmak için bilgisayarımın başına oturduğumda biraz Twitter’da dolaştım. Meğerse neler varmış neler. Birkaçını not ettim. Güldüm. Sizlere de aktarmak istedim.

* Yeni yılda 155’i aramanıza gerek yok. Twit atın polis hemen kapınıza gelir.

* Allahım ben gurme miyim bütün acıları bana tattırıyorsun.

* 2014 yılının en çok kazandıran yatırım aracı emniyet emaneti oldu.

* Yıldız Tilbe: Yıkılmadım ama, ayakta da değilim.

YILIN ADAMI

Yeni yılda pek çok kuruluş güya anketler yapar, yılın adamını seçerler. Yıllardır alıştık. Ben de sanal bir anket yaptım ve yılın adamını seçtim: Reza Zarrab. Neden mi?

* Bir yıldır Türkiye’yi kendisine bağladı.

* Cari açığı o düşürdü.

* Gözünün kestiğini önüne yatırdı.

* Bahşişleri peşin verdi.

* Dört bakanın başını yedi.

* Herkesi parmağının ucunda oynattı.

* Emniyeti, yargıyı dağıttı.

* Bir süre medyayı bile susturdu.

* Polis koydu denilen milyonlarını geri aldı ama faizini Kızılay’a bağışladı.

* Bütün bunları yaparken kilo bile verdi.

Ee, daha ne olsun? Var mı bu özelliklere sahip başka bir adam

Varsa siz de onu seçin

DEEERMİŞİM

Geçen hafta “Dansöz sağlığa zararlı mı?” diye dansöz Didem’in sözlerine dayanarak bir yazı yazmıştım. Çünkü Didem “Laik Türkiye’de ekranlar bize kapandı” demişti. Yılbaşı gecesi Acun, yani “O Ses Türkiye” ağırlıklı ekran gezintimde, yeni yıla girdikten sonra, biraz da “Arkadaşım Hoşgeldin”e tıkladığımda gözlerim açıldı. Didem dans ediyordu. Tam arkadaşım hoş geldin misali. Eşim içeriden seslendi: “Show’da Asena çıktı.” Neticede yasaklama iddiası doğru çıkmadı. Şimdi birilerinin sık sık yaptığı megalomaniyi ben de yapayım: “Ben yazdım çıkardılar.” Deeermişim...

* Melih Gökçek, Ankara’daki buzlanma olayının da failini buldu. “Görüntüleri var görüntüleri.” Çim sulama musluklarını açan birileriymiş. Hatta bir yakalanmış ama boş çıkmış. Değilmiş. Üzülme Başgan. Bu konu uzar gider. Yakalayacak adam mı yok.

* Jinekoloji Derneği haklı olarak “Doğum kontrolüne siyasetçiler karar veremez” diye açıklama yaptı. Yaptı da dinleyen kim? İnadına 3 çocuk talebi 4’e çıkarıldı.

* Afganistan’da yabancı güçler teker teker çekildi. Kim kaldı? 700 askeri ile Türkiye. Havaalanını koruyacakmış. Yahu bu neyin gösterisidir? Biz niye ordayız hala.

* İnönü-Sarıgüller kavgası artık sıktı. Bu CHP’liler kime çalışıyor? Beşiktaş’tan ateşe dökülen benzin ise Allahtan bitti. Eyy Kılıçdaroğlu, senin sopan filan yok mu? Uzatma artık bu işi. Seçim geliyor seçim. Kangren olan parmaklar kesilir. Bilmiyor musun?

MERAK BU YA...

* Melih Gökçek, Ankara’daki buzlanma olayının da failini buldu. “Görüntüleri var görüntüleri.” Çim sulama musluklarını açan birileriymiş. Hatta bir yakalanmış ama boş çıkmış. Değilmiş. Üzülme Başgan. Bu konu uzar gider. Yakalayacak adam mı yok.

* Jinekoloji Derneği haklı olarak “Doğum kontrolüne siyasetçiler karar veremez” diye açıklama yaptı. Yaptı da dinleyen kim? İnadına 3 çocuk talebi 4’e çıkarıldı.

* Afganistan’da yabancı güçler teker teker çekildi. Kim kaldı? 700 askeri ile Türkiye. Havaalanını koruyacakmış. Yahu bu neyin gösterisidir? Biz niye ordayız hala.

* İnönü-Sarıgüller kavgası artık sıktı. Bu CHP’liler kime çalışıyor? Beşiktaş’tan ateşe dökülen benzin ise Allahtan bitti. Eyy Kılıçdaroğlu, senin sopan filan yok mu? Uzatma artık bu işi. Seçim geliyor seçim. Kangren olan parmaklar kesilir. Bilmiyor musun?

CIZZZ...

Aylar önce polise ihbarı yapılan, 20 gün önce de saldırıyı kimin yapacağı polise Twitter’dan duyurulan Dolmabahçe saldırısı bağıra bağıra gerçekleşti. Bir DHKP-C üyesi meczup sarayın kapısındaki görevli askerlere önce bomba attı, patlamayınca ateş etti. Şimdi kimi suçlamak lazım? Saldırganı mı, polis istihbaratı mı? Karar vericiler hadi bakalım meydan sizin.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder