Esra Kapar"Şehrin kalabalığında tanınmamayı seviyorum"

HABERİ PAYLAŞ

"Şehrin kalabalığında tanınmamayı seviyorum"

Haftanın Sohbeti’nin ilk konuğu İzmir Valisi Süleyman Elban; öyle ki herhangi bir zamanda kentin herhangi bir köşesinde görebileceğiniz bir vali...

1969’da Kırşehir’de doğan Vali Süleyman Elban, ilköğrenimini Almanya ve Kırşehir, ortaöğrenimini ise Kırşehir’de tamamlamış. 1992’de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünden mezun olduktan sonra, Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde araştırma görevlisi, Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı Uzman yardımcılığı görevlerinde bulunmuş. Birçok farklı görevden sonra 30 Ağustos 2016’da Bilecik’te ilk valilik görevine atanmış. Ağrı ve Adana’nın ardından 16 Ağustos 2023’te İzmir Valisi olarak atanan Süleyman Elban, evli ve iki çocuk babası. 4 kitabı bulunan İzmir Valisi Süleyman Elban, İzmir’i ve İzmirlilerin bilmediği ‘Süleyman Elban’ı anlattı. Sorulara içtenlikle yanıt veren Vali Elban, kentin sokaklarında kalabalığa karışmanın, semt pazarlarında dolaşmanın, hafta sonları kentin ücra köşelerine geziler yapmanın kendisini mutlu ettiğini söyledi.

Haberin Devamı

Şehrin kalabalığında tanınmamayı seviyorum

‘ZAMAN ÇOK HIZLI GEÇTİ’

Ağustos 2023'te İzmir’de göreve başladınız. Geriye dönüp baktığınızda bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bir yere yeni göreve gittiğinizde öncelikle bir şehri tanımaya çalışırsınız. Önceden çalıştığım ya da çok bildiğim bir şehir değil İzmir. Yani Türkiye’de kamuoyunun bildiği kadar bildiğim, hayatımda 3-4 gece geçirdiğim toplantılar vesaire için geldiğim bir şehir. Dolayısıyla önce şehri tanımaya çalıştım. Sonra şehri tanırken bir taraftan tespit yapmaya çalıştım. Ne var ne yok, şehirde sorunlar ne, gibi konularda çalışmalar yaptık. Yaklaşık 16-17 ay oldu İzmir’de göreve başlayalı. Öyle göz açıp kapayıncaya kadar hızlıca geçti zaman. Hızlıca geçmesinin bir nedeni de tabi şehrin çok hareketli olması. Bu dönem içerisinde 1.5 yaz dönemi geçirdik sayılır. Hareketli, hızlı ama aynı zamanda verimli de geçti.

‘BU KENTİN KARAKTERİ VAR’

Peki daha önce görev yaptığınız diğer kentlerle karşılaştırdığınızda İzmir'i ve İzmirlileri nasıl buldunuz?

Hep söylüyorum; İzmir şehir karakteri olan bir yer. İzmirlilik diye bir şey var. Bir önceki görev yerim Adana’ydı. Adanalılık diye de bir kavram var. Karakterli bir şehir. Kendine has bir şehir kültürü, kendine has insan yapısı var. İzmir’de de kendine has bir şehir kültürü, İzmirlilik kavramı var. Dolayısıyla bu kavram, bu kültür baskın ve etkili. Dolayısıyla şehre geldiğinizde kısa bir süre içerisinde, o kültür sizi kendi içerisine alıyor ve kendine uyduruyor. Yani o şehirli gibi yaşamaya, o şehirli gibi düşünmeye, o şehirli gibi davranmaya başlıyorsunuz. Dolayısıyla ‘İlk izlenim ne?’ diye sorulduğunda burası bir kadın şehri. Yani kadınlar her yerde çok görünüyor. İş dünyasında, akademide, kamuda, özel sektörde, sokakta her alanda kadını görüyorsunuz. Kadın aktif olarak hem iş gücünde var hem yönetici hem de her alanda var. İkincisi; dünya vizyonuna sahip bir şehir. Yani diğer şehirlerden çok farklı olarak burası dünya ile çok entegre bir şehir. Burası bir dünya şehri. Burada yaşadığınızda

Haberin Devamı

Akdeniz havzasını, Avrupa’yı sonuna kadar, hatta daha uzak coğrafyaları bile hissedip yaşayabiliyorsunuz.

Haberin Devamı

Onun haricinde tabii ki doğası, iklimi, insanlarının daha böyle Avrupai, daha farklı bir tutum davranışta olması. Ciddi bir sanayi ve tarım kültürü, ciddi bir ticaret altyapısı, üniversite şehri olması, sağlık şehri olması, öğrenci şehri olması sayar gideriz işte…

Şehrin kalabalığında tanınmamayı seviyorum

En çok nereyi sevdiniz? İzmir'de en çok nereyi beğendiniz?

Aslında İzmir’i çok sevdim. Kemeraltı’nı çok seviyorum. Çarşının o yoğunluğunu seviyorum. Gezmeyi, kalabalıklar arasında kaybolmayı seviyorum. Alsancak’ı çok seviyorum, vapurla Karşıyaka’ya geçmeyi, orada kaybolmayı, orada gezmeyi de seviyorum. Çeşme’yi, Urla’yı, Alaçatı’yı, Seferihisar’ı, Menderes’i seviyorum. Kuzey ilçelerimizin; Foça’nın, Aliağa’nın, Dikili’nin, Bergama’nın ayrı bir havası var. Menemen ayrı bir kültür, orada ayrı bir zenginlik var. Doğu ilçelerimizdeki tarımı, doğallığı, tarihi yapıyı çok seviyorum. Dolayısıyla her yerinde ayrı bir tat. Mümkün olduğunca her yerinin tadına ve farkına varmaya çalışıyorum. Ama yine de birinci sıra Kemeraltı’nın.

‘KORUMASIZ GEZMEYİ SEVİYORUZ’

Hafta sonları genelde ne yapıyorsunuz? Nasıl vakit geçiriyorsunuz? Ne yapmayı seviyorsunuz?

Özellikle ilk yıl, genelde hafta sonları mümkünse bir gün makamda mesai geçirmeye çalıştım. Çünkü ziyaretler ve tanışma toplantıları yoğunluğu, ziyarete gelmek isteyen insanlar vardı. Toplantılar oluyordu. Şimdi hafta sonu makam mesaisini biraz daha azalttık. Dışarıdaki mesaiye ayırmaya başladık. Balçova’da bir sunum varsa veya dışarıda kurumların bir etkinliği varsa oralarda, dış etkinlikleri yapmaya başladık. Onun dışında yalnızsam yalnız, yalnız değilsem hanımefendiyle ya da kızımla oğlumla ama en çok hanımefendiyle vakit geçiriyorum. Şehirde yalnız gezmeyi seviyoruz. Bostanlı’ya iniyoruz. Bostanlı’da geziyoruz, geliyoruz Alsancak’ta aynı şekilde ya da Tire’ye gidiyoruz. Yanımızda kimse olmayınca; şoför, koruma gibi kalabalık olmayınca, mütevazi bir arabayla giderek uygun bir yere park edince kimse de tahmin bile etmiyor valinin orada olduğunu. Yürüyoruz, çay içiyoruz, tatlı yiyoruz, bir kafede kahvemizi içiyoruz. Orada satılan bir şey varsa alışveriş yapıyoruz.

‘FIRINDAN GEVREK ALIP ÇAY İÇİYORUZ’

Semt pazarlarına da gidiyoruz. Oralar daha çok tabii hanımefendiyle kızımın ilgisini çekiyor. Kendimize göre bir rota çiziyoruz. Önceden planlamıyoruz, diyoruz ki; ‘Hadi ne yapalım, nereye gidelim?’ “Bugün Selçuk’a gidelim, biraz Selçuk’ta gezelim. O zaman Selçuk’a otobandan gitmeyelim.” Menderes üzerinden gidiyoruz. Sahilde giderken duruyoruz, oralarda diğer insanlar gibi biz de inip fotoğraf çekiyoruz, sağa sola bakıyoruz, koylara iniyoruz, yukarı çıkıp tepelerden bakıyoruz. Yavaş yavaş Selçuk’a kadar gidiyoruz. Sonra Selçuk’ta iniyoruz; hanımefendiyle geziyoruz. Çok şükür kimse tanımıyor. Diğer ilçelere de gidiyoruz aynı şekilde. Foça’da dolaşıyoruz yine tanımıyor kimse. Orada fırından gevreğimizi alıyoruz, yiyoruz. Bugüne kadar yani ya İzmirli hemşehrilerimiz tanıyor, tanımamazlıktan geliyor rahatsız etmeyelim diye ya da tanımıyorlar. Hiç tanıyan olmadı. Alsancak’ta

sadece bir kere kızımla kafeye oturduğumuzda. Şef garson tanıdı. ‘Sayın Valim bir emriniz var mı?’ diye sordu. Orada yakalandık. Sivil geziyoruz. Arabada mütevazi olunca polis, jandarma kontrol noktalarında da tanımıyorlar. Sivil kimliğimi çıkartıyorum, ‘Beyefendi kimliğinizi alabilir miyiz?’ diyorlar. Alıyorlar, bakıyorlar ‘Efendim bir sorun yok. Buyurun’ diyorlar.

‘ARANAN ŞAHIS DEĞİL GEÇEBİLİRSİNİZ’ DİYORLAR

Kontrol noktalarında da kimliğinizi asla açıklamıyorsunuz yani?

Yok hayır. Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartımı veriyorum; jandarma ya da polis arkadaşlarımız sorguluyor. ‘Aranan şahıs değil, sorun da yok, buyurun’ diyorlar. Hatta Tire dönüşü jandarma kontrolüne denk geldik. Uzman çavuş kardeşimiz o kadar nezaketliydi ki anlatamam. ‘Beyefendi kusura bakmayın, kimliğinizi alabilir miyiz?’ diye konuştu. Kimliğimi verdim, baktı; ‘Efendim iyi yolculuklar, kazasız yolculuklar’ diye temennilerle uğurladı. Çok mutlu oldum. Yani Vali’ye değil, vatandaşa karşı böyle tavırların olması mutluluk ve gurur verici. Üçüncü bir şey daha yapıyoruz hafta sonu; o da mümkün olduğunca iş dünyasının, vatandaşın ‘Biz de bekleriz’ ziyaretlerini hafta sonuna getirmeye çalışıyoruz. Vatandaş, ‘Annem çok güzel sarma yapar,’ ‘Sizi de bekliyoruz’, ‘Bir çayımızı içseniz çok mutlu oluruz’ dediğinde; önemli değil maddi durumu, konumu, içten bir davete hafta sonuna söz veriyor ve gidiyorum. Beni her an her yerde görebilirsiniz yani.

Ege ve İzmir mutfağından en çok hangi yemeği sevdiniz?

Bence en zor soru bu. Hepsi çok güzel. Bir kere çok açık ara Türkiye’de en iyi deniz mutfağı İzmir’de. Mezeleri, otları, ara sıcakları, balıkları pişirme usulünden ürünlerin tazeliğine, birbiriyle uyumuna, servise, şekline kadar açık ara deniz mutfağı. Türkiye’de İzmir’in üstüne yok, onu söyleyeyim. İnanılmaz lezzetler. Onun dışında sakatatla ilgili yapılan her şey; kokorecinden paçaya, işkembe ve diğer yemeklere, ciğerine vesairesine baktığınızda çok üstün. Çok açık ara sokak lezzetleri açısından çok zengin. Sokak lezzetleri çok çok ileride. Tencere yemeği, esnaf lokantası diye tabir ettiğimiz yemek de harika. İzmir dışında böyle bir iddialı mutfak yok. Tatlıyı söylemeye gerek yok; sütlü tatlıların başkenti burası. Sütlü tatlı dışında da efsane. En fazla Michelin listesinde restoran burada. Dolayısıyla burası artık çok net bir şekilde gastronominin başkenti.

Şehrin kalabalığında tanınmamayı seviyorum

‘SPORDA ÇOK İSTİKRARLIYIM’

Çok yakınlarınız dışında kimsenin bilmediği bir yönünüz, hobiniz var mı?

Meslek gereği hangi hobiye başlasam da yarım kalıyor. Yani işimizde istikrarımız var ama hobide istikrarımız yok. Ancak birkaç şeyi devam ettirmeye çalışıyorum. Sporu bırakmamaya çalışıyorum. Düzenli olarak mutlaka yürüyüş ve egzersiz yapmaya çalışıyorum. Onun dışında sanatsal etkinliklere katılıyorum. Konserlere, diğer sanatsal etkinliklere, davetlere katılmaya çalışıyorum ama o alanda spor kadar istikrarlı olduğumu söyleyemem. Mümkün olduğunca kitap okumaya gayret ediyorum. Bir

taraftan insanlar kitaplar hediye ediyor. Belki böyle bestseller listesinde olmayabilir ama çok özel kitaplar, keşfedilmemiş kitaplar. Bazen bir çırpıda bitirdiğimiz kitaplar oluyor bunlar. Onun dışında çok fazla şeyimiz yok yani.

DENİZLE İÇ İÇE ŞEHİR HAYALİ

İzmir'e baktığınızda nasıl bir kent hayal ediyorsunuz? İzmir nasıl bir kent olmalı?

Denize baktığımızda, tabii her anlamda şehrin denizle olan ilişkisini ve bağını çok güçlendirmek gerekiyor. Denizden yararlanacak, denizi kullanacak sporcuların, deniz sporlarının gelişmesi, şehrin iki yakasının ulaşım aksında denizin daha çok kullanıldığı, denizle ilgili hobilerin geliştiği bir şehir olmasını isterim. Şehrin kalbinin burada, sahilde atması lazım.

‘100. YIL GURURUNU UNUTAMAM’

İzmir'e geldiğiniz günden bu yana en çok hangi olay sizde iz bıraktı?

Beni en çok etkileyen olay Cumhuriyet’in yüzüncü yıl etkinlikleri oldu. Çünkü Cumhuriyet’in yüzüncü yılında İzmir’de olmak, İzmir Valisi olmak çok onurlu bir görev ve bende açık ara birinci olay onu söyleyeyim. Onun haricinde de çok şey sayabilirim ama bunun yanında sönük kalır. En etkileyici bana göre.

‘İLK SIRADA İZMİR GELİR’

İlk kez valilik göreviyle bu şehri tanımaya, bu şehirde yaşamaya başladım. Ve geldiğimiz bugün itibariyle şehre çok alıştık ve seviyoruz. Eğer emeklilikte bir şehre yerleşme planı yapacaksam, muhtemelen ilk sırada İzmir gelir diye düşünüyorum.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder