Trabzonspor’un hocası kenarda şiddetli ve de hiddetli biçimde Bakasetas’ı çağırıyor, tercümana “Anlat oğlum ben ne diyorum, bu ne yapıyor” diyor. Yetmiyor bir fırça da Siopis yiyor. Oturduktan sonra yardımcısı Orhan Ak’a saydırıyor.
Belli ki hoca başka bir şey anlatmış, içerde konuştuğunu anlamayan yığınla adam var. Bir örnekle açayım. Kenara inen her oyuncu bir serseri mayın misali rakip ceza sahasına kesiyor ama bu amaçsız ortalar pozisyon üretmekten o kadar uzak ki. Ben de olsam bağırır çağırırım. İlk yarı biterken topa sahip olma oranı 77’ye 23 Trabzonspor lehine.
İkinci yarı başlarken bu rakam skora da tesir etmeye devam ediyor. Demek ki kenardaki hiddet takımın doğru oynama açısından soyunma odasına bayağı olumlu işlevler getirmiş. Bu siniri, oyun sihirine dönüştürmek Trabzonspor’un hocasına artı yazmıştır.
Biraz acı çektiler ama çok çabuk skoru farka çevirince seyirciye de ayrı bir keyif verdiler. Çıkanlar da girenler de iyi iş gördüler. Sadece Yusuf oyundan alınmasına çok şaşırdı. Ona ben de şaşırdığımı ifade edeyim. İstanbulspor’da ise durum başka.
Karşıdaki kaleyi unutmuşlar, hücum yaparken kendi kalesine dönüyorlar. Böyle enteresan görüntülere şahit oldum. 38. dakikada ilk şutu atmaları ne demek istediğimi açıkça ortaya koyuyor. Takımın kalibresi bu, çok da ayıplamamak gerekir. Yeneceği takımlar var.
Ama Trabzonspor’u mağlup etmek bu oyuncu kadrosuyla çok zor. Son yarıda Uğurcan’ı azıcık tehdit ettiler o kadar.