Değişimden korkuyoruz. Kaçıyoruz ve değişime teslim oluyoruz. Kendi kendimize yabancıyız. Çelişkilerle boğuşurken yaşama tutunma çabalarımız yine yaşamdan kaçma eğilimlerimiz içinde kayboluyor.
Bazen kaybolmakta iyidir. Düşünmek ve sürekli hissetmek acıdır. İnsanın en büyük yükü geçmişinden kopamamasıdır. Oysa; hayatın bütünü içinde yaşamı kucaklamadan bir türlü geleceğe adım atamıyoruz. Yenilikler heyecanlı bir acıdır. Anılarımıza ihanet ettiğimizi zannederek deneyimlerden korkuyoruz.
Kendi hayatımıza yukarıdan bakmasını bilmiyoruz. Bilinç kıymetli bir armağandır.
Erdem büyük bir meziyettir. Eğer soluk aldığın her ana saygılı ve şükür duyarsan yaşamın bütünü içinde pişmanlık duymazsın ve her şeyin bir öğreti olduğunu düşünürsün.
Zehra intiharın eşiğinde ve pişmanlıklarla dolu hayatını anlatırken ‘’Ben böyle bir hayatı hak etmedim ‘’diye hıçkırıyordu.
Uzun uzun yüzüne baktım.
‘’Herkesin senin kadar değerli anıları yok biliyor musun ? Dünyanın en zengin, en güzel ve en kusursuz hayatına sahip olsaydın, bu kadar anlamlı ve derin olabilecek miydin?"
‘’HATA’’ aslında muhteşem bir duygudur. Bir elbisenin tersini görmezsen gerçek yüzündeki kusursuzluğu keşfedemezsin. En anlamlı cümleler konuşamadığımız mısralarda gizlidir. Harcadıklarımız tecrübe, kullanmadıklarımız bir efsanedir. Müthiş bir enerji gizlidir o küçücük kelimelerde.
Bazen bir arkadaşımızın bakışında; bir küçük kelimesinde, bir dokunuşunda bir gülümsemesinde hayatın bir çeşit anlamı karşımıza çıkıverir. Bazen bildiğimiz bir şeyin aslında gerçek olmadığını düşünürüz. Hayallerimizin gerçeğe dönüştüğünde kendimiz bile inanamayız.
Herkesten çok kendimize ihtiyacımız var. Derin denizler yüksek dağlar gibi derin benliğe sahibiz.. Kendi uçurumlarımızı ve boğulacağımız suları biliriz. . Sadece keşfetmek istediğimiz konular farklıdır. İşte bizi birbirimizden ayıran seçtiğimiz konulardır Hayatın yolları farklı fakat gideceğimiz nokta aynıdır. Bilmediğimizi zannettiğimiz şeyleri ruhumuz bilir aslında. Yüzyıllardır evliyalar, keşişler, bilge kişiler kendileriyle mücadele etmişlerdir. Kendinizi keşfettikçe karşınızdakini daha iyi anlarsınız.. Çünkü sen onda, o sende nükseder. Düşünmeyi, hissetmeyi ve fark etmeyi görmeliyiz.
Herkesin bir hikayesi vardır. Neyle mutlu olduğumuz önemlidir.
Düşünmek bize verilen en büyük meziyettir. Evrenin her zerresini içimizde taşıyoruz. Mutsuz anlarımızda çevremizdeki insanların mutluluğu sinirimizi bozabilir. Oysa hiç kimse bilemez onların mutsuzluklarında bizi ne tür mutlulukların beklediğini. Birinin acısı diğerinin mutluluğuyla ödenir. Hayat hesap verme bilançosuyla orantılıdır. Kocaman bir orkestranın farklı sesleriyiz. Ortada muazzam bir uyumlu bir müzik var. Bilincimizi yükseltip duymasını bilmeliyiz.
Para ve madde icat olmasaydı evrenin fısıltılarını daha iyi görecektik. Kulaklarımızı sağır eden, egolarımızı besleyen, duygudan kurtulmamız gerekiyor.
Sevgili Zehra ile konuştukça açılıyor, çok daha fazla şeyler söylemek istiyordum. Baktım güzel yüzü sükûnetli bir şekilde uykuya teslim olmuştu. Sadece teşekkür fısıltısını duyabildim. Huzura kavuşmuş haline sevgiyle baktım ve odadan dışarıya çıkarken düşüncelerim devam ediyordu. Shakespeare’in bir sözü geldi aklıma ‘’FAZLA MUTLU OLMAMAKTAN MUTLUYUZ’’
Aşağıdayken; yukarıları, yukarıdayken aşağıları merak ediyoruz. Kusursuzluğu ararken kendi kusurlarımızla tanışıyoruz. Kocaman bir hiçlik. Yarım yaşanmışlıklar içinde birbirimizle yakınlaşmayı ve bütünleşmeyi öğrenmek zorundayız. Neyse... Anlatılacak konular daha çok...MUTLU HAFTALAR…
Evrende en büyük ziyan, sorguIama yeteneğini yitirmiş bir beyindir. Einstein