Doğmak için neden yeryüzünün gelmiş geçmiş en tüketici insanlarının yaşadığı dönemi seçtiğimi bilmiyorum ama üreten, yaratıcı, parlak insanları tanıdıkça umudum tazeleniyor. Onaranlar Kulübü, yaşadığımız tüm bu çılgınlığın arasında şehrin sokaklarına sürprizler bırakıyor. Onlar duvarları renklendiriyorlar, sıkıcı bir doğalgaz kutusunu sevimli bir ata dönüştürüyorlar… Bir gün yolda yürürken Edi ve Büdü’yle ya da Büyük Usta Yoda’yla karşılaşırsanız bilin ki oradan Onaranlar Kulübü geçmiştir. Kulübün kurucu ortağı Doğukan Güngör’ü ve ‘Onaranlar’ı yakından tanıyalım.
Doğukan Güngör’ün İSTİFASI BİZİM SOKAKLARA YARADI
1989’da İstanbul Üsküdar’da doğdu. Endüstri mühendisliğinden mezun olduktan sonra kısa süreli beyaz yaka kurumsal iş deneyimleri oldu. Bir bankada işe başladığı gün istifa etti. Pazarlama İletişimi yüksek lisansıyla arkadaşının kurduğu bir teknoloji girişiminde sekiz yıl marka yönetimi ve pazarlama iletişimi yöneticiliği yaptı. Çeşitli girişimlerin kurulması ve olgunlaşması aşamalarında danışmanlık ve mentorluk yaptı.
Onaranlar Kulübü’nün hikayesi nasıl başladı?
Eski iş arkadaşım Ufuk Emin Akengin’le birlikte üç boyutlu yazıcı teknolojisinin onarım, üretim ve paylaşım ekosistemine katkı sağlaması üzerine düşünürken Onaranlar Kulübü ortaya çıktı. Bu gücü, farkındalık oluşturma hedefiyle, her demografiden insanın ortak buluşabildiği tek yer olan sokağa taşıdık.
İlk faaliyetlerimize 2016’da sokakta çeşitli kent mobilyalarını onararak başladık. Tamamen kişisel inisiyatifimizle başlayan bu hareket, birlikte yol almak isteyen gönüllülerin katılımıyla büyüdü. Onaranlar Kulübü, ben, Ufuk, Mervenaz Çiçekdiken, Nilüfer Aksu, Cansu Gaytancıoğlu ve Aytekin Gezici’den oluşan altı kişilik bir çekirdek ekip ama 2500’den fazla gönüllüyle hareket ediyoruz.
Gönüllü olmak için ne yapmak gerekiyor?
Onaran olmak için özel bir prosedürümüz yok. Kentine, çevresine, canlı, cansız her şeye duyarlı herkes bizim için birer onarandır. Yine de Onaranlar Kulübü’nün internet sitesinde (www.onaranlarkulubu.com) yer alan ‘Onaran Ol’ formu var. Bu formu doldurarak katılımcılık esaslı projelerimizden haberdar olabilirsiniz.
EDİ İLE BÜDÜ CİHANGİR’DEKİ SUSAM SOKAĞI’NDA
Bir fikrin oluşum süreci nasıl gerçekleşiyor?
Yaptığımız yerleştirmelerle insanların günlük hayatında karşılaşabileceği, onları güzel anılarına ışınlayabilecek detaylar yaratıyoruz. Mesela Edi ile Büdü yerleştirmesi, ‘90’larda Çocuk Olmak’ temasıyla yürüttüğümüz serinin bir parçası olarak doğdu. Bu iki karakteri Cihangir’deki Susam Sokağı’na yerleştirerek zaman tünelinde bir yolculuk yaratmak istedik. Önce fikir toplantıları, ardından tasarım ve konsept çalışmaları gerçekleşti. Bu süreçlerin tamamı gönüllülerle birlikte kurgulandı. Akabinde üç boyutlu yazıcılarla üretim ve sonrasında boyama işlemleriyle son halini aldı.
BAZI PROJELERİ ‘ONARAN MARKALAR’ DESTEKLİYOR
Dışarıdan maliyetli bir iş gibi görünüyor. Nasıl finanse ediyorsunuz ve tek gelir kaynağınız burası mı?
Yaptığımız sosyal fayda projelerinin bir kısmını ‘Onaran Markalar’ın desteğiyle hayata geçiriyoruz. Buradaki gelir Onaranlar Kulübü’nün finansal sürdürülebilirliğine destek sağlıyor. Kısaca sosyal etkisi kamuya yansıyan projeler geliştiriyor, bunları marka ve yerel yönetimlerle buluşturuyoruz. Ayrıca 2019’dan beri Nike’ın strateji partnerlerinden biriyiz. Hayallerimizi gerçekleştirme konusunda onların katkısı hayli büyük.
İŞLERİMİZ YA EVE GÖTÜRÜLÜYOR YA DA ŞİDDET GÖRÜYOR
Yaptığınız işlerin çalındığı ya da zarar gördüğü oluyor mu?
Yaptığımız işlerin hayatta kalma süresi ortalama bir hafta. Ya beğenilip eve götürülüyor ya da şiddet görüyor! Anlayabilmek çok zor… Kendimizce “Yaptığımız işlerle bir diyalog kuruluyor” deyip geçiyoruz. Kırılan, çalınan işlerimizin yerine yenisini koymaya çalışıyoruz. Kadıköy Cem Sokak’taki Super Mario işimiz üç kere tahrip edildi. Biz de yılmadık her seferinde onardık. Mahalleliler tarafından bir koruma timi oluşturulmuş. Her seferinde bize rapor veriyorlar.
Onaracağınız yerleri nasıl seçiyorsunuz?
Bu tamamen projenin kapsamı ve aksiyon takvimimize göre değişiklik gösteriyor. Kalabalık ve sosyal medya üzerinden daha fazla kitleye erişebilecek alanlarda hareket ediyoruz. Projelerimizle insanlara cesaret ve ilham vermek istiyoruz. Yaptığımız çoğu proje, türünün bir örneği ve cesaretlendirici bir aktivatör olmasını arzu ediyoruz.
“Bizim sokakta şöyle bir şey yapabilir miyiz?” diye biz başvurabiliyor muyuz?
Bu ve benzeri çok talep geliyor. Bu taleplere cevap vermek, yerel yönetim gibi hareket etmemizi gerektirir. Bu da isteyeceğimiz en son şey olur. Bu yüzden projelendirme tamamen ekip içerisinde gelişiyor ve açık çağrılarla katılımcılığa açılıyor.
Yerel yönetimler, markalar, STK’lar ve gönüllülerle hareket eden bir yapı olduğumuz için kalabalık ve bir o kadar da yönetilmesi zor. Bir gün bir teyze kendi bahçe duvarını boyamamızı istemişti. Biz de ona bir fırça ve bir boyayla bunu kolayca kendisinin yapabileceğini göstermiştik. Birazcık elimizi taşın altına koymaktan kimseye zarar gelmez.
Nerelerde izlerinizi bıraktınız?
İstanbul başta olmak üzere Eskişehir, Hatay, İzmir, Lüleburgaz, Ankara, Lyon, New York, Tiflis, Berlin’de büyük küçük uygulamalar yaptık.
HERKESE UMUT OLMAK, HERKESLE BİR UMUDA TUTUNMAK
Aldığınız en tatlı en mutluluk veren tepki ne oldu şu ana kadar?
Yaptığımız kent hack’leme projelerinde esnaf ve mahallelinin bizlere çay, kek ikram etmesi, yaptığımız işleri sahiplenirken bizlere kendilerinden bir şey katarak dahil olmaları. Geçtiğimiz hafta bir uygulama yaparken sokaktan geçen bir beyefendi “Siz Onaranlar Kulübü’sünüz değil mi? Size bayılıyorum çocuklar, devam edin” diye bağırdı. O sırada gönüllü katılımcılar da yanımızdaydı ve herkes çok şaşırdı. Herkese umut olmak, herkesle bir umuda tutunmak.
Sizi en çok tatmin eden iş hangisiydi?
Bu soruya tek bir cevabımız var aslında: Profesyonel işlerimizi bırakıp Onaranlar Kulübü’yle hareket eden bir takım olarak en büyük emelimiz bizi tatmin eden işler yapabilmek. Bu yüzden tatmin etmeyen hiçbir işimiz yok. Hepsi hayal ettiğimiz gibi hatta çoğu zaman hayallerimizin ötesinde işler oldu.
Onaranlar Kulübü için en büyük hayaliniz ne?
Kısa zamanda kendi atölyemizin olduğu bir üretim ve paylaşım alanı açmak. Bu hayalimize her geçen gün daha da yaklaşıyoruz. Çok yakında tüm onaranlarla birlikte atölyeler düzenleyeceğimiz, fikirlerimizi tartışacağımız, kimi zaman eğleneceğimiz, kimi zaman üreteceğimiz bir alanımız olsun istiyoruz.
Dünyanın neresine, nasıl bir iz bırakmak isterdiniz?
Savaştan zarar görmüş şehirlerdeki insanlarla hareket ederek tüm evrene, birlikte hareket edersek ne kadar iyileştirici olabileceğimizi göstermek isterdik. Türkiye’de birçok dezavantajlı bölge ve insanlar için projeler yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Bunun ölçeğini dünyaya genişletmek sosyal etki alanımızı artırmak isteriz.