8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü geliyorken, kutlama yapmak için kendime bir yemek masası kurdum ve bu masaya ilham aldığım, sohbetine doyum olmayacağını düşündüğüm, asi, güçlü ve özgür ruhlu bazı kadınları davet ettim. Onlarla dünyanın düştüğü durumları tartışırken muhtemelen sadece Serena Williams ve benim gözlerim dolacak, çünkü diğerleri artık yaşamıyor ve neredeyse eminim ki keyifleri yerindedir. Şimdi sizlere davetlilerimi teker teker takdim edeceğim.
Güzeller güzeli Norma Jeane: Marilyn Monroe (1926-1962)
Marilyn Monroe, adını öğrendiğim ve gerçek fotoğrafını gördüğüm ilk dünya star’larından biri. Dedem Ali Yel namıdiğer Roket Adam, Kore gazisi ve savaş sırasında Marilyn Monroe, Kore’ye gelip onlara canlı moral konseri vermiş. Dedem, savaş anılarından çok bunu anlatırdı. Haha! Dünyanın en ünlü ve seksi yıldızlarından olan Marilyn Monroe’yu ve onun kelebek kadar ömrünü konuşmaya değer buluyorum. Onu çağırdım, çünkü yeniden dünyaya gelse nasıl bir hayat yaşardı diye sormak istedim. Belki bir balıkçı kasabasında gerçek adı olan Norma Jeane Mortenson olarak huzurlu bir hayatı olsun isterdi.
Olağanüstü bir yetenek: Maria Callas (1923-1977)
Sohbet aralarında bize aryalar söylemesi için La Divina (İlahe) olarak anılan, mezzo soprano mu yoksa soprano mu olduğu hâlâ tartışılan Maria Callas’ı da davet ettim. Yaşadığı dönemin en önemli opera sanatçısıydı. Zorba annesini hiçbir zaman memnun edemeyen küçük bir kız çocuğuyken kendinden dünyaca ünlü bir opera sanatçısı yarattı. Giovanni Battista Meneghini ile evliyken Aristotle Onassis’e aşık oldu. Ancak Onassis, Maria’nın hassas ruhunu yerle bir ederek 35. ABD Başkanı John F. Kennedy’nin eski eşi Jacqueline Kennedy ile evlendi. O halde şimdi, Georges Bizet’in ‘Carmen’inden ‘L'amour est un oiseau rebelle’yi dinliyoruz Maria’dan…
Kadın tenisinin efsane ismi: Serena Williams (1981-)
‘Ölmeden önce yapılacaklar’ listemde kadın tenisinin efsane ismi Serena Williams’ı canlı izlemek de vardı. Bugüne kadar üç canlı maçını izleyerek bunu başardım. Kariyer başarılarını ve kırdığı rekorları saymakla bitiremeyiz. 23 Grand Slam kupasıyla, açık dönemde, hem kadın hem erkeklerde en fazla Grand Slam turnuvası kazanan tenisçi. Oyun teknikleriyle tenise devrim sayılan yenilikler kazandırdı. İşin güzel yanı kariyerine hâlâ devam etmesi. Daha iyisi gelene kadar en iyisi o!
Özgürlük savaşçısı bir ressam: Frida Kahlo (1907-1954)
Resimleri, stili, karmaşık aşk hayatı ve politik duruşuyla bir efsanedir Frida. Doğum gününü, Meksika Devrimi’nin gerçekleştiği 7 Temmuz 1910 olarak ilan edecek kadar özgürlüğe düşkündü. İki sene önce Londra Victoria&Albert Museum’da özel bir sergisi vardı. Katılma şansım oldu. Sergiyi gezerken Frida’nın hayatının içinden geçiyormuşum gibi hissettim. Yarım bıraktığı kremler, birbirinden havalı kıyafetleri, tabloları… Umarım artık ağırlıklarından, karanlıklarından ve zehirli ama büyük aşkı Diego’dan kurtulmuştur ve eminim ki kanatlarını kendi boyamıştır. Hayatını konu alan, 2012 yapımı ‘Frida’ filmi de çok güzeldir. Frida’ya Salma Hayek hayat veriyor.
Dünyanın başına gelmiş en iyi First Lady: Eleanor Roosevelt (1884-1962)
Eleanor Roosevelt, 32. ABD Başkanı Franklin Delano Roosevelt’in eşiydi ve ‘Uluslararası İnsan Hakları Bildirgesi’ni Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na sunan ve kabul edilmesini sağlayan dünyanın ilk first lady’si olarak tarihe geçti. Eleanor Hanım, siz bu dünyanın başına gelmiş en iyi first lady’lerden birisiniz. Saygılar…
Dünyadaki bütün koltuklar sana feda olsun: Rosa Parks (1913-2005)
Amerika’da 1930'larda beyazlar ve siyahlar otobüslerde farklı koltuklarda oturuyordu. Alabama’da beyaz bir adam, Rosa Parks´tan kendisine yer vermesini istedi. ‘Kendine ayrılan bölümde’ oturan Parks, yer vermeye direndi ve bunun sonucu tutuklandı. Bu olay Amerika'da siyahi direnişin milatlarından biri olarak kabul ediliyor. Rosa Parks, ABD’deki siyahilere uygulanan ayrımcılığa karşı tavır koyarak özgürlük hareketin başlangıcını yapan kişi oldu. Bu olaydan sonra uzun bir süre boyunca siyahiler otobüslere binmedi ve eylemler bir yıl sonra meyvesini verdi. ABD Federal Mahkemesi, otobüslerdeki bu uygulamayı yasakladı.
Sınırların ötesinde bir kadın: Semiha Berksoy (1910-2004)
Semiha Berksoy, ressam ve Türkiye’nin ilk kadın opera sanatçısı. 1934’de Mustafa Kemal Atatürk’ün isteğiyle sahnelenen ilk opera temsilinde sahneye çıktı ve ilk opera sanatçımız olarak TBMM’den ödül aldı. 40 yıl boyunca Ankara Devlet Operası’nda görev yaptı. 1939’da Richard Strauss’un ‘Ariadne Auf Naxos’ isimli operasındaki rolüyle Avrupa’da sahne alan, Türkiye’den ilk opera sanatçısı oldu. Yaptığı resimlerle tüm dünyada tanındı. Resimleri yurt içi ve yurt dışında birçok sergi ve müzede sergilendi.
Madam Curie’nin Türkiye’den tek öğrencisi: Remziye Hisar (1902-1992)
Prof. Dr. Remziye Hisar, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın kimyacısı. Fransa’da Sorbonne Üniversitesi’nden mezun olan Türkiye’den ilk kadın ve dünyaca ünlü bilim insanı Madam Curie’nin tek öğrencisi. Hakkında daha fazla şey bilmek isterseniz M. Ali Alpar’ın hazırladığı ‘Bilimin Öncü Kadını: Remziye Hisar’ kitabını okuyabilirsiniz.