Veri bilimi ve güncel sanatı birleştiren alışılmışın dışında işler yapan bir sanatçı Refik Anadol. 2019 yılında, Floransa Bienali’nde ‘Da Vinci Yılı’ ilan edildi ve orada ‘Yaşam Boyu Başarı Ödülü’ aldı. Bu ödülü aldığında henüz 33 yaşındaydı. Projeleri daha önce sanat tarihinde yapılmamış eserler olduğu için Da Vinci’nin dahiyane yaklaşımına benzetildi. İnanılmaz! NASA’yla projeler yapıyor, Google onun için bütün algoritmalarını kullanımına açıyor… Röportajı okuduktan sonra lütfen tüm eserlerini inceleyin. Kendi dünyanızda yepyeni kapılar açılacak. Dünyaca ünlü sanatçı Refik Anadol’un yeni sergisi ‘Makine Hatıraları: Uzay’ 25 Nisan’a kadar İstanbul Pilevneli Gallery’de görülebilir.
Nasıl bir aileye doğdunuz?
İstanbul doğumluyum ve en büyük avantajım öğretmenlerle dolu bir aileye doğmuş olmam. Bir bilgiye sahip olmanın keyfini oradan aldım. Çok açık zihinli bir aileyiz. Kimsenin hayalleri engellenmez, gitmek istenilen yola destek verilir. Ben sanatçı olmak istediğimde kimse bana “Mühendis ya da avukat olmalısın” demedi. Ailem klişe beklentilerden uzaktı. Sosyal bir çocuktum ve arkadaşlarım arasında lider olmayı çok severdim. Görülmeyeni görmeyi, yeni bir şeyler keşfetmeyi çok severdim. Popüler bilim her zaman ilgimi çok çekiyordu.
RÖNESANS’A YÖN VEREN MEDICI AİLESİ’NDEN ÖDÜL
2019 yılı, Floransa Bienali’nde ‘Da Vinci Yılı’ ilan edildi ve orada ‘Yaşam Boyu Başarı Ödülü’ aldınız. Böyle bir his nasıl tanımlanır?
Ödüllerin her zaman anlamlı olduğunu düşünenlerden değilim ama bu ödülün çok farklı bir yeri var, çünkü ödülü veren kişiler Rönesans’a da yön vermiş Medici ailesinin de içinde olduğu bir jüriydi. Bundan 700-800 yıl önce dünyayı değiştirecek bir sanat akımını ortaya çıkaran ailenin elinden bu ödülü almak çok kıymetliydi. Özellikle son dönemlerde; sinir bilim, yapay zeka ve mimariyi bir araya getirdiğim işlerdeki yeniliği tanıyor olmaları, Leonardo da Vinci’nin ruhunu onurlandırdığımı söylüyor olmaları bana herhangi bir ödülden çok daha anlamlı geldi.
DÜNYANIN İLK DATA HEYKELİ
Dünyanın ilk mimari görsel data heykeli olan ‘Virtual Depictions’ adlı eseriniz 2015 yılında San Francisco’da sergilendi. Bir şeyi dünyada ilk kez yapıyor olmak nasıl bir his?
Sanat, sadece belli bir kesim için olmamalı. Sanat sadece galeri ve müze içinde hapsolmamalı. 2015 yılında San Francisco’da ortaya çıkan bu projede, üç boyutlu bir heykeli bir yapının girişine entegre ettik. San Francisco Belediyesi’nin desteğiyle ortaya çıkan bir projeydi. Çok ciddi bir ses getirdi. Bu proje sayesinde teknoloji devleriyle iş yapabilme fırsatım oldu. Bu, hem benim için hem dünya için öncü bir proje oldu.
BİR BİNA RÜYA GÖREBİLİR Mİ?
İlk ödülünüz Microsoft Research’ün ‘En İyi Vizyon Ödülü’ydü. Üstelik bu, Microsoft’un sanat adına verilmiş ilk ödülüydü. Bill Gates’in karşısında sunum yaptınız. Olaylar nasıl gelişti?
Hayalim “Bir bina rüya görebilir mi, hatırlayabilir mi?” sorusu üzerindeydi. Fakat bu projemi öğrenci imkanlarıyla yapmam imkansızdı. Her sene Microsoft Research, Bill Gates’in de içinde olduğu bir ekiple öğrencilere bir fırsat tanıyor. Sekiz dakikanız var ve sahneye çıkıp hayalinizi sunuyorsunuz. Eğer hayaliniz sıra dışıysa ve jüriyi etkileyebilirseniz o öğrenciye ciddi bir maddi, manevi ödül veriliyor. Ben bu ödülü kazandım ve bu şekilde Bill Gates’le tanıştım. Bill Gates gibi çok değerli bir insanla zaman geçirdim.
DÜNYADA BİR İLK: YAPAY ZEKA VE MİMARİ BİR ARADA
Bu ödülden sonra ne yaptınız?
2017 yılında da ülkemizde ve dünyada ilk kez yapılan sanat projelerinden biri olan yapay zekayla bir kütüphaneyi bir araya getirmiştik. ‘Arşiv Rüyası’, milat bir projedir. Hayalim Frank Gehry’nin yaptığı Walt Disney Concert Hall binasına projeksiyon yapabilmekti. Filarmoni orkestrası bu projemi çok beğenmiş ve 2018 yılında bu projemi hayata geçirdim. Maliyetli bir projeydi. Google’ın ‘Yapay Zeka ve Sanatçılar’ grubuna dahil oldum ve projeyi gerçekleştirdik. Los Angeles’ın en kapsamlı sanat projesine imza atmış oldum.
Peki, siz nasıl rüyalar görürsünüz?
Çok fazla rüya görüyorum ama özellikle gün düşü görürüm. Yeni projeler üzerine çok fazla düşünürüm, araştırırım. Yakın zamanda Rönesans üzerine bir proje yapıyorum. Altı ay boyunca İtalyan Kültür Bakanlığı’nın desteğiyle 1300-1600 yılları arasında yapılan her eseri görme imkanım oldu ve gece gündüz o heykelleri, resimleri rüyamda görüyordum. Ne zaman bir şeyin derinine inersem o muhakkak rüyalarımın bir parçası oluyor. Rüyalarımdan ilham alıyorum.
ESERLERİMİN İNSANLARA DİNGİNLİK VERMESİNİ İSTİYORUM
Eserleriniz insan ruhunda meditatif bir etki yaratıyor. Rachmaninoff, Vivaldi gibi sanatçıların besteleriyle eserlerinizi besliyorsunuz. Müzik uyumuna nasıl karar veriyorsunuz?
Eserlerimi kendimi medite etmek için de yapıyorum. Meditasyona çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemdeyiz. Sabah ilk gördüğümüz şeyin ve akşam son gördüğümüz şeyin bir bilgisayar olması DNA’mızı değiştiren ve dönüştüren bir şey. İşlerimin insanlara dinginlik vermesini ve rahatlatıcı etki sağlamasını çok istiyorum. Müziksiz hiçbir işim yok. Los Angeles Filarmoni Orkestrası sayesinde arşivlerin tamamına sahip olduğum için çok fazla müzik dinleyip yeni perspektifler kazanma şansı buldum.
Yeni medya sanatı ve yapay zekayı daha önce hiç duymamış birine nasıl anlatabiliriz?
Yeni medya sanatı 20 yıl önce başlayan yaratıcı kodlama üzerine yapılan birçok işle ortaya çıktı. Ben de bu alanda iş üretmeye 2012 yılında başladım. Beş sene önce Google’ın yapay zeka ekibinin davetiyle ilk akım yapay zeka sanatçılarından biri oldum. Yapay zeka kodlarını kullanarak, belli kavramsal çerçevede işler yapıyorum. Yapay zekanın milyonlarca imgeyi kullanarak yapılan halini, daha da önemlisi teknoloji devleriyle araştırmalar sonucu ortaya çıkan hikayeler daha çok ilgimi çekiyor.
GOOGLE VE MICROSOFT GİBİ DEVLERLE ÇALIŞABİLMENİN TEK YÖNTEMİ…
35 yaşındasınız ve çok üretkensiniz. Hiç çıkmaza girdiğiniz oluyor mu? Oluyorsa oradan nasıl çıkıyorsunuz?
Bildiğim her şeyi paylaşmaktan çekinmiyorum ama paylaştıkça çok benzer işlerin ortaya çıktığını fark ediyorum. Bu noktada biraz rahatsız oluyorum ama sanat herkese ve her şeye açık olması gerekiyorsa bunu yapmam gerekiyor. Teknoloji devleriyle çalışmak hiç kolay değil. Google’ın kuantum ekibi yüksek beklentilerle projeler yapan insanlar ve bu işleri sadece sanatla geçiştiremezsiniz. Ciddi bir araştırma ve kod öğrenmeniz gerekiyor. Kapsamlı düşünmek ve üretmek gerekiyor. Google ve Microsoft gibi devlerle çalışabilmenin tek yöntemi yeni bir şeyler söylüyor olabilme ihtimaliniz. Bu da enteresan bir stres yaratıyor.
BİR MAKİNE ÖĞRENEBİLİRSE RÜYA GÖREBİLİR Mİ?
‘Makine Hatıraları: Uzay’ serginiz 19 Mart’ta Pilevneli Gallery’de açıldı. Bu sergiyi yaratırken peşine düştüğünüz his neydi?
Yakın gelecekte bir makine öğrenebilirse rüya görebilir mi? sorusuna cevap arıyorum. Pandemi sürecinde; maddi, manevi ve mental olarak zor geçen günlerin üzerine insanlara iyi gelmesini istediğim, pozitif anlam yüklü, hayal gücümüzü zorlayabilecek bir sergi deneyimi hayal ediyorum. Doğduğum, büyüdüğüm İstanbul için iş yapmaktan her zaman mutluluk ve onur duyuyorum.