Modern hayat, hepimizi bir koşuşturmacanın içine itiyor. Sabah uyandığımız andan gece başımızı yastığa koyana kadar sürekli bir şeylere yetişmeye çalışıyoruz. Telefon bildirimleri, iş sorumlulukları, sosyal ilişkiler… Sessizliğe ayıracak anlarımız giderek azalıyor. Oysa ki sessizlik, kendi sesimizi duyabileceğimiz bir alan sunar bize.
Sessizlik, düşüncelerinize kulak verme fırsatıdır. Kim olduğunuzu, ne istediğinizi, neye ihtiyacınız olduğunu bu sakinlikte daha net anlayabilirsiniz. Evet, sessizlik bazen korkutucu olabilir çünkü yüzleşmekten kaçtığınız düşünceler de bu anlarda belirir. Ancak bu yüzleşme, kendinizi daha iyi anlamanın ve içsel huzuru bulmanın ilk adımıdır.
Belki de bu yüzden doğa, sessizlikle doludur. Bir ormanın derinliklerinde yürüdüğünüzde, kuş cıvıltılarının ya da yaprakların hışırtısının dışında gerçek bir sessizlik bulursunuz. Ve bu sessizlik, tıpkı bir dost gibi, sizi kucaklar.
Bugün, kendinize bir iyilik yapın. Sessizlikle baş başa kalabileceğiniz bir an yaratın. Telefonunuzu bir kenara koyun, televizyonu kapatın ve sadece oturun. Neler duyuyorsunuz? Daha önemlisi, neler hissediyorsunuz? Belki de uzun zamandır duymadığınız o içsel sesi fark edeceksiniz.
Çünkü sessizlik sadece bir boşluk değildir; aksine, yaşamın en derin melodilerini saklayan bir hazinedir. Bu hazineyi keşfetmek ise tamamen size bağlı.