Özellikle seks oyuncaklarında yaşanan sorunlarda olay hep tanıdıklarımızın başına gelir. Bazen gerçekten öyle olduğundan, bazen de seks oyuncağı kullandığımızı itiraf edemediğimizden. Bana da çok soruluyor; seks oyuncaklarının kullanımında yaşanan vakalar oluyor mu diye. Oluyor. Ama güvenle, mutlulukla kullanılan çokça da ürün var tabii. Aydınlatıcı olması adına merak edilen vakalara yer vermek istedim ancak bu sizi caydırmasın. Sekste oyun güzeldir.
YANMA VE KÖTÜ KOKU OLUŞTU
SORU: Hocam, kullandığım bir oyuncak yüzünden vajinal bölgede yanma ve kötü koku oluştu. Geçmiyor. Bunun sebebi ne olabilir? Korkmalı mıyım?
CEVAP: Bu belirtiler, büyük ihtimalle bir bakteriyel enfeksiyona işaret ediyor. Daha önce yaşanan bir olayda, silikon olmayan, gözenekli bir oyuncak, hijyenik olmayan bir şekilde kullanılmış ve oyuncak üzerinde biriken bakteriler vajinal enfeksiyona neden olmuştu. Kişi bu enfeksiyonu fark etmeyip tedaviye geç kalınca daha ciddi bir pelvik inflamatuar hastalık geliştirdi. Seks oyuncakları kullanıldıktan sonra antibakteriyel temizleyicilerle temizlenmeli ve tamamen kuruduktan sonra saklanmalı. Ayrıca, hijyenik bir ortam sağlamak için yalnızca tek kişiye özel kullanılmalı. Korkmalı mısınız? Evet. Çünkü belli ki başka türlü gitmiyorsunuz doktora. Lütfen evde oturup şikayetlerinizin buhar olup uçmasını beklemeyin.
ŞİDDETLİ AĞRI İLE DOKTORA GİTTİ
SORU: Hocam, bir arkadaşım, rektal bölgeye sert bir oyuncak yerleştirdiğinde çok ciddi bir ağrı hissetmiş ve doktora gitmek zorunda kalmış. Bunun nedeni ne olabilir?
CEVAP: Arkadaşınız doktoru tarafından aydınlatılmıştır ama ben de sizi aydınlatayım. Bu durum büyük olasılıkla rektal perforasyon yani bağırsak duvarının delinmesi olabilir. Geçmişte böyle bir vakada, sivri uçlu ve sert bir oyuncak kullanımı sonucunda bağırsakta ciddi bir yırtık oluşmuştu. Bu yırtık, içerideki bakterilerin karın boşluğuna yayılmasına neden oldu ve kişi acil ameliyata alındı. Bu tür vakalar hayati tehlike yaratır. Seks oyuncaklarını rektal bölgede kullanmadan önce mutlaka oyuncakların tasarımına dikkat edilmeli, yumuşak, yuvarlak uçlu ve rektal kullanım için üretilmiş ürünler tercih edilmeli. Ayrıca oyuncak her kullanımda kayganlaştırıcı ile desteklenmeli. Eylemlerinizin risklerini araştırmadan kalkışmayın ne olur.
CİHAZ AŞIRI ISINIP ERİMİŞ
Doğum sonrası dönem, hem kadın hem de erkek için zorlu bir süreç, bunu kabul ediyorum. Rutinden ayrılmak sizi zorlayabilir. Ancak doğum sonrası cinsel hayatın değişmesi çok normal bir durum. Kadınlar, kendilerini suçlamamalı; erkekler, eşlerine saygı gösterip destek olmalı. Birlikte hareket ederek, bu süreci daha kolay atlatabilirsiniz.
MUTLULUK YERİNİ ÜZÜNTÜYE BIRAKTI
Filiz, bebeğini kucağına alırken dünyanın en mutlu kadınıydı. Ancak aradan geçen aylar içinde mutluluğu yerini derin bir üzüntüye bıraktı. Doğum sonrası yaşadığı hormonal değişimler, uykusuzluk ve emzirme gibi zorluklar, cinsel hayatını olumsuz etkilemişti. Eşinden anlayış ve destek beklerken, aldatıldığını öğrenmesiyle dünyası yıkıldı. ‘Seks hayatımız eskisi gibi değildi, o yüzden başka birine yöneldim’ diyen eşinin bu sözleri, Filiz’i derin bir hayal kırıklığına uğrattı. Şimdi hem bebeği için en iyisini yapmaya hem de bu duyguyla ayakta kalmaya çalışıyor. Oysa cinsel hayatı sekteye uğrayan sadece eşi değildi ama cinsel arzuları öncelik sayılan yalnızca erkekler olduğundan Filiz’i suçlamak en kolayıydı. Filiz gibi birçok kadın, doğum sonrası benzer süreçlerden geçiyor. Bedenlerinde ve ruhlarında büyük değişimler yaşayan kadınlar, eşlerinden anlayış ve destek görmek yerine, ihanetle karşılaşıyorlar. Bu durum, kadınların kendilerini suçlamalarına ve derin bir yalnızlık hissetmelerine neden oluyor.
CİNSEL HAYATIN DEĞİŞMESİ ÇOK NORMAL
Aslında, doğum sonrası cinsel hayatın değişmesi çok normal bir durum. Hormonal dengesizlikler, yorgunluk, bebeğe odaklanma gibi faktörler, cinsel isteği azaltabilir. Ancak bu durum, eşlerin birbirlerine olan sevgisini ve bağlılığını zayıflatmamalı. Her kadın, doğum sonrası dönemde fiziksel ve duygusal olarak zor bir süreçten geçiyor. Bu süreçte eşlerin, kadınlara destek olmak yerine onları suçlaması kabul edilemez. Kadınlar, kendilerini suçlamaktan vazgeçmeli. Bu süreçte yaşadığınız zorluklar, sizin başarısızlığınız değil, doğal bir sürecin bir parçası.
ERKEKLER EŞLERİNE SAYGI GÖSTERİP DESTEK OLMALI
Kadın genital sağlığında erken teşhis hayati önem taşıyor. Biliyorsunuz ki aynayla kendi kendimizi bir ön muayeneden geçirmenizi önerip duruyorum. İşte o boşuna değil. Olası bir sorunu en başında fark edip, zaman kaybetmeden bir uzmana başvurmamızı sağlıyor.
KANSER MİYİM?
SORU: Hocam yaklaşık 4 aydır makatımda bir şişkinlik hissediyorum. Top gibi bir yapı. Utandım, eşime bile söyleyemedim. Doktora gitmem şart mı? Bu ne anlama geliyor? Kanser olabilir miyim?
CEVAP: Tabii ki makattaki şişkinlik, ihmal edilmemesi gereken bir durum. Bu; hemoroid, kist, apse veya daha ciddi bir durumun belirtisi olabilir. Kendi kendinize teşhis koymak yerine ki zaten koyamazsınız, bir uzmana görünmeniz gerekiyor, hem de en kısa zamanda. Erken teşhis, başarılı tedavinin anahtarıdır. Size normal gelmeyen her durumda doktora gitmeniz gerekiyor. Doktorunuz muayene ve gerekli tetkikler sonrasında kesin tanı koyacak ve size uygun tedaviyi belirleyecektir.
AMELİYAT ŞART MI?
SORU: Hocam kegel egzersizleri, pelvik organ sarkmasına iyi gelir mi? Çünkü bende var ama ameliyat olmak istemiyorum.
CEVAP
Myomları alıyoruz alıyoruz bitmiyor. Aldığımız myomlar bitiyor ama alacaklarımız bitmiyor. Korkulacak bir şey yok. Teşhis varsa tedavi de vardır. Düzenli muayenelerin önemini unutmayalım yeter.
VAJENE DOĞRUYSA ALINMALI MI?
SORU: Hocam merhaba ben mecburi hizmet yaptığım şehirde doktora gitmiştim ve myomlarımın olduğunu ama takip edilmesinin yeterli olduğunu söylemişlerdi. 1.5 yıl sonra büyük bir şehirde doktora gittim ve myomların vajene yakın olduğunu, alınması gerektiğini söylediler. Bu bilgilerin hangisi doğru acaba?
CEVAP: Öncelikle iki muayene arasında uzunca bir süre var. Dolayısıyla myom büyümüş ve yeri itibarıyla alınma gerekliliği doğmuş olabilir. Biri doğrudur, biri yanlıştır diyemem zira muayenenizi ben yapmadım. Ama şunu söyleyebilirim; rahimden dışarı, yani vajene doğru myom, hem kanamaya neden olabilmesi, hem ilişki sırasında ağrı ve kanama yapabilmesi ve hem de enfekte olabilmesi açısından diğer yerleşim yerlerinden farklıdır. Bu nedenle saptanır saptanmaz alınmalıdır. Ben de olsam alınması gerektiğini söylerdim. Kafanıza takılıyorsa muayene olarak başka bir görüş daha alabilirsiniz.
VAJİNAL DOĞUM MÜMKÜN MÜ?
SORU
Canım Kadınlar, Bu satırları size; yani hayata her şeyiyle tutunan, bazen fırtınalar koparan, bazen sessizce mücadele eden ama hep güçlü olan sizlere yazıyorum. Hayat dediğimiz şey bir defalık bir hediye. Kimse size bunu nasıl yaşamanız gerektiğini dikte edemez. Ama ne yazık ki, “el alem ne der?” hapishanesi birçok kadını parmaklıkların arkasında tutuyor. Bu hapishanenin gardiyanları yok; bizi o kafese bizden başka kimse koymuyor. Peki, bu kadar değerli bir hayatı neden başkalarının fikirleriyle tüketiyoruz?
ONAY BEKLEMEYİN
Değişmekten utanmayın. İnsan değişir, büyür, evrilir. Eski ‘siz’i terk etmek, ihanet değildir. Tam tersine, yeni bir ‘siz’ yaratmaktır. Başkalarının onayını beklemeden, “Hayatımı nasıl daha güzel yapabilirim?” diye düşünün. Başkaları için değil, kendiniz için. Çünkü bu hayat sizin. El alemin kurallarıyla yaşanan bir ömür, kendi hayallerinizden vazgeçmenin bedelini ödetir!
KULAK ASMAYIN
Şunu unutmayın; Dünyanın en güzel çiçekleri bile başka birinin vazosuna sığabilmek için dallarını budamaz. Siz de başkalarına uygun olmak için kendinizi küçültmek zorunda değilsiniz. Sesiniz çok yüksek olmuş, kahkahalarınız biraz taşkınca gelmiş ya da saçınız istediğiniz renkte değilmiş... Ne fark eder? Önemli olan, bu dünyadan geçerken nasıl hissettiğinizdir, nasıl göründüğünüz değil. Sizi gerçekten önemseyen insanlar, olduğunuz gibi seviyor zaten. Diğerlerinin ne düşündüğünün bir önemi yok. Sizi eleştiren, baskılayan ya da “öyle yapılmaz ” diyenlere kulak asmayın. O insanlar sizinle değil, kendi sınırlamalarıyla kavga ediyorlar.
DEĞİŞİMDEN KORKMAYIN
Hayat kısa. O kadar kısa ki, başkalarının onayı için harcayacak bir anınız bile yok. Bugün, kim olduğunuzu düşünüyorsanız, onun en iyi versiyonu olun ama yine kendinize göre. Çünkü yarın kim olmak isteyeceğinizi şekillendiren şey, bugünkü cesaretinizdir. Kendinizi bir hikaye yazarı gibi düşünün ve şu soruyu sorun: “Hayatımı nasıl bir hikaye olarak yazmak istiyorum?” Ben gerçek hikayenizi okumak için sabırsızlanıyorum. Canım kadınlar; hayatı kucaklayın, hayallerinizi cesaretle savunun ve değişimden korkmayın. Çünkü sizin hikayeniz, bu dünyanın en değerli hazinelerinden biri. Sevgiyle, Kendi parmaklıklarını çoktan kırmış bir kadın.
SEVGİLİSİ HIV POZİTİF OLDUĞUNU GİZLEDİ
Esra, 28 yaşında bir bankacıydı ve iki yıldır sevgilisi Tolga ile birlikteydi. İlişkileri tutkulu ve yakın görünüyordu. Ancak bir gün, Tolga’nın sağlık raporlarını sakladığını öğrenmesiyle hayatı değişti. Tolga, HIV pozitif olduğunu Esra’dan saklamış, ilişkileri boyunca korunmasız birlikte olmuşlardı. Tolga’nın sırrını bir arkadaşının yanlışlıkla ağzından kaçırmasıyla öğrenen Esra, büyük bir şok yaşadı. Esra, hemen bir test yaptırdı ve maalesef HIV pozitif olduğunu öğrendi. Tolga’ya karşı öfke, hayal kırıklığı ve derin bir güven kaybı yaşadı. Tolga’nın gerekçesi, “seni kaybetmekten korktum” olsa da, bu, Esra’nın hayatını altüst eden gerçeği değiştirmiyordu. Esra şimdi tedaviye başladı, ancak duygusal yaraları hâlâ taze. Tolga ile tüm bağlarını kopardı ancak her zaman zihninde şu soru yankılanıyor: “Beni gerçekten sevseydi, bunu benden saklar mıydı?”
SEVGİLİSİNİN HIV STATÜSÜNÜ BİLEREK SAKLADIĞINI KANITLADI HEMEN HUKUKİ SÜREÇ BAŞLATTI
Dilara, 23 yaşında bir üniversite öğrencisiydi. Üniversitede tanıştığı Cem ile kısa ama yoğun bir ilişki yaşadı. Cem, HIV pozitif olduğunu bilmesine rağmen bunu Dilara ile paylaşmadı ve korunmasız bir şekilde birlikte oldular. Bir süre sonra Dilara, sürekli kendini yorgun hissetmeye başladı ve bazı sağlık sorunları yaşadı. Bu şikayetleri üzerine doktora gittiğinde, HIV pozitif olduğunu öğrendi. Dilara, öğrendiği anda Cem’e ulaşıp bu durum hakkında hesap sordu. Cem ise kendini savunmaya çalışarak, “Sana zarar vermek istemedim. Seni kaybetmekten korktum” dedi. Ancak bu açıklama Dilara için yeterli olmadı. Cem’i mahkemeye veren Dilara, onun HIV statüsünü bilerek sakladığını kanıtladı ve hukuki süreç başlattı. Şimdi, Dilara tedavi görüyor ve HIV hakkında farkındalık yaratmak için üniversitesinde seminerler düzenliyor. Ancak yaşadığı travma, ona hayatının geri kalanı boyunca eşlik edecek.
DIŞLANACAĞINA İNANIYORDU
Mehmet, 34 yaşında bir öğretmendi. Beş yıl önce HIV pozitif olduğunu öğrenmiş ancak bu durumu ailesinden saklamayı tercih etmişti. Mehmet’in korkusu, toplumun ve ailesinin HIV ile ilgili yanlış bilgilere dayanan önyargılarıydı. Özellikle annesi, sağlığa ve ahlaki değerlere çok önem veriyordu; Mehmet, hastalığını öğrenirlerse dışlanacağına inanıyordu. Ancak bu sır, Mehmet’in hayatını giderek daha karmaşık hale getirdi. Tedavi için düzenli olarak doktora gitmesi gerekiyordu ancak bunu ailesine grip kontrolü gibi gösteriyordu. Bir gün, Mehmet’in ilaçlarını yanlışlıkla çantasından düşürdüğünü gören kuzeni bu ilaçların ne olduğunu sorguladı. Kuzeni, durumu ailesine anlattığında Mehmet, annesinin gözlerindeki hayal kırıklığını gördü. Ancak beklenmedik bir şekilde annesi, ona karşı öfkeli ya da dışlayıcı olmadı. Tam tersine, onu destekledi ve bu durumu birlikte aşacaklarını söyledi. Mehmet, yıllarca boşuna korkmuş olduğunu fark etti ve artık daha özgür hissediyor.
HIV VE GİZLİLİĞİN GETİRDİĞİ ZORLUKLAR
Bu öyküler, HIV ile yaşayan bireylerin karşılaştığı en büyük zorluklardan birini ortaya koyuyor: Gerçekleri paylaşma korkusu. Bu korku, sadece bireylerin ruhsal sağlığını değil, aynı zamanda yakın ilişkilerini ve çevrelerindekileri de etkileyebiliyor. HIV, bugün tedavi edilebilir bir durum ve tedavi gören bireyler sağlıklı bir yaşam sürebiliyor. Ancak, toplumdaki önyargılar ve yanlış bilgiler, bu hastalığı bir sır olarak saklama baskısını artırıyor. Gerçekleri paylaşmak cesaret gerektirir ancak bu cesaret hem kişinin kendisi hem de sevdikleri için daha sağlıklı bir yaşamın kapısını aralayabilir.
Sağlık söz konusu olduğunda bireylerin kendi sorumluluklarını yerine getirmesi, toplumsal sağlığı korumanın temel taşlarından biri. Özellikle HIV (AIDS’e yol açan virüs) gibi bulaşıcı bir hastalığı taşıyan bireylerin hem kendileri hem de başkalarının sağlığını gözetmeleri büyük bir önem taşıyor. Bu noktada, HIV pozitif bireylerin durumlarını partnerleriyle paylaşmaları etik bir zorunluluk. Zira, özgürlük kavramı, başkalarının hayatlarını riske atmamakla sınırlıdır.
PREZERVATİF, RİSKLERİ ÖNEMLİ ÖLÇÜDE AZALTIR
HIV ile yaşamak, günümüzde tıbbın gelişimi sayesinde çok daha yönetilebilir hale geldi. Doğru tedavi yöntemleri ve bireysel farkındalık, bu hastalıkla uzun ve sağlıklı bir yaşam sürdürmeyi mümkün kılıyor. Ancak, her şeyden önce korunma yöntemlerinin benimsenmesi gerekir elbette. Prezervatif kullanımı, tam bir koruma sağlamasa da riskleri önemli ölçüde azaltıyor ve en etkili önlemlerden biri olarak öne çıkıyor. Her zaman prezervatif önermem boşuna değil.
ÖNLEMLER GÖZ ARDI EDİLMEMELİ
Korunmak için alınabilecek diğer önlemler de göz ardı edilmemeli tabii. Özellikle tek gecelik ilişkilerden kaçınmak, güvenilir olmayan yerlerden kan alışverişi yapmamak, hijyenik olmayan diş kliniklerinden uzak durmak ve ortak tuvaletlerin kullanımında özenli olmak, bulaşma riskini en aza indiren temel adımlar arasında.
TOPLUM BİLİNCİ OLUŞTURULMALI
HIV, yalnızca bireyin değil, toplumun da sağlığını ilgilendiren bir konu. Bu nedenle, hastalıkla ilgili doğru bilgiye sahip olmak ve bu bilinci yaymak büyük bir sorumluluk. Sene 2025 oldu olacak ama yanlış bilgiler ve önyargılar hâlâ hem bireyler hem de toplum için risk yaratmaya devam ediyor. HIV ile mücadelede yalnızca tıbbi tedavi yeterli değil; bilinçli bir toplum oluşturmak da bu mücadelenin ayrılmaz bir parçası. Yarın sizinle çok çarpıcı HIV pozitif öyküleri paylaşacağım.
BUNLARI UNUTMA!
Bir kadın hastalıkları uzmanı olarak size çok önemli ama pek bilinmeyen bir konudan bahsetmek istiyorum: Pelvik Venöz Konjesyon Sendromu. Halk arasında rahim varisi olarak bilinir. Özellikle pelvik bölgede yani rahim ve yumurtalıklar etrafında gelişen, tanı koymanın bazen zor olduğu bir rahatsızlık. Ancak merak etmeyin, tedavisi mümkün. Yeter ki vücudunuzun verdiği sinyalleri dikkate alın ve zamanında bir uzmana başvurun. Şikayetlerinizi “küçük şeyler” diye ertelemeyin, çünkü bazen bu ihmaller sizi fazlasıyla zorlayabilir.
NASIL TEDAVİ EDİLİR?
SORU: Hocam, yayılmış rahim varislerim olduğunu söylediler. Ama tedavi randevumu ancak önümüzdeki aya alabildim. Gecikmekten korkuyorum ve tedavi seçeneklerim hakkında hiçbir fikrim yok. Bilgi verebilir misiniz?
CEVAP: Öncelikle geçmiş olsun. “Yayılmış” ifadesi net bir bilgi değil ama erken bir randevu bulma imkanınız varsa değerlendirin. Tedavi seçeneklerine gelirsek; erken dönemde genelde ilaç tedavisi ile başlıyoruz. Bu ilaçlar, damar genişlemesini durdurmaya ve hormon dengesini sağlamaya yardımcı oluyor. Ayrıca ağrıyı hafifletmek için ağrı kesicilerden destek alınabilir. Hızlı ve kalıcı müdahale gerekince anjiografik yöntemlerle toplardamara müdahale ediyoruz. Kasıktan, boyundan ya da koltuk altından girerek damarı bağlamak ya da kapatmak mümkün. Bu işlem ameliyat değil ve korkmanıza gerek yok. Daha ileri vakalarda karından yapılan minimal bir cerrahi işlem gerekebilir. Ancak bunu kesinleştirecek olan sizi muayene eden doktorunuz olacaktır.
SÜREKLİ VE ŞİDDETLİ AĞRIM VAR
SORU: Hocam, karnımın altından kalçamın altına kadar yayılan ama tam sınırlarını tarif edemediğim, sürekli ve şiddetli ağrılarım var. İdrar kaçırma ya da kist gibi bir problemim yok. Ama bu ağrılar yüzünden adet görmek, cinsel ilişki yaşamak hatta dışarı çıkmak bile benim için çok zor hale geldi. Kanser böyle ağrılarla kendini gösterebilir mi?
CEVAP: Öncelikle kanser endişenizi gidermek için mutlaka bir doktora muayene olun, bu hem içinizi rahatlatır hem de ihtimalleri elememizi sağlar. Ancak anlattıklarınızdan benim ilk aklıma gelen, Pelvik Venöz Konjesyon Sendromu. Halk arasında “rahim varisi” olarak duymuş olabilirsiniz. Genellikle 30-50 yaş arası kadınlarda görülür. Rahim ve yumurtalık çevresindeki toplardamarların tıkanması ve bu bölgede kan birikmesi sonucu ortaya çıkar. Ağrı, tarif ettiğiniz gibi sürekli olur ve zamanla şiddetlenebilir. Doktorunuzun muayene ederek teşhis koyması önemli; sonrasında gerekli tedavi süreci başlatılacaktır.
BEL AĞRISI VE ŞİŞKİNLİKTEN KURTULAMIYORUM