Akustik cover çalışmalarıyla dikkatleri üzerine toplayan Mary Jane grubu, ilk teklisi olan ‘Seni Arıyorum’ ile çıkış yapmıştı. Grup, son olarak ‘Çiçekler Açar’ şarkısını yayınladı. ‘Çiçekler Açar’ için uzun soluklu bir çalışma yaptıklarını söyleyen grubun solisti Begüm Yiğit, “İnanırsanız sonbaharda da çiçekler açar. Biz yapılmamışın ve farklılıkların peşindeyiz” ifadelerini kullandı. ‘Çiçekler Açar’ın klibi, Music Production etiketi ve N Creative iş birliğiyle YouTube ve tüm dijital platformlarda yayınlandı. Klibin yönetmenliğini ve yayıncılığını ise Mehmet Ali Öksüz üstlendi.
BİR FRANSIZ SEYYAHIN YOLCULUĞU
Fransız seyyah ve fotoğrafçı Ferrante Ferranti’nin ‘Yolculuk’ adlı fotoğraf sergisi, ekim ayında, eş zamanlı olarak Institut Français Türkiye’nin Ankara, İstanbul ve İzmir salonlarında sergilenecek. Birbirinden farklı eserlerden oluşan üç sergi böylelikle bir bütünü oluşturacak.
Akdeniz ülkelerinin tümünü gezen Ferranti, her yıl Türkiye’ye geliyor. Arkeolog Jacques des Courtils ile birlikte, bu eşsiz fakat az bilinen dünya mirasına saygı olarak yazdıkları ‘Antik Türkiye’ye Yolculuk’ta keşiflerinin bazılarını bulabilirsiniz. ‘Yolculuk’ sergisi ise Ferranti’nin 40 yıllık serüvenin öyküsü. Sergi tarihleri; İstanbul: 12 Ekim, Ankara: 16 Ekim, İzmir: 20 Ekim.
Şarkının geliri barınaklara!
Müzisyen Burak Gündüz’ün ikinci şarkısı ‘Zul’ yayınlandı. Şarkının sözlerinden ilham alınarak Vahap Şen yönetmenliğinde çekilen klipte, sokağa atılan bir köpek ve terk edilen bir insanın beklenmedik karşılaşmasını izliyoruz. Tüm hayvanseverlerin yıllardır beklediği Hayvan Hakları Yasası’nın çıkması için açık bir çağrı olan bu klipten elde edilecek tüm gelir, barınaktaki sokak hayvanlarının yararına bağışlanacak.
İKSV Alt Kat’ta etkinliklere devam
İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın, etkinliklerine erişim ve katılım imkanlarını artırmak amacıyla hayata geçirdiği İKSV Alt Kat, ekim, kasım ve aralık ayında da çevrimiçi etkinlikler gerçekleştiriyor. Etkinliklere Paribu ve Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü (UNHCR) destek oluyor.
Programda, 6-13 yaş aralığındaki mülteci ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı çocukların katılımıyla Zoom Meeting platformu üzerinden gerçekleşecek çevrimiçi atölyeler de yer alıyor. Ayrıca, Pera Müzesi Öğrenme Programları işbirliğiyle, 5. İstanbul Tasarım Bienali’ne paralel olarak 20 Ekim-14 Kasım tarihleri arasında, okul grupları ve 7-12 yaş aralığındaki katılımcılara yönelik eğlenceli ve öğretici çevrimiçi atölyeler düzenleniyor.
Engelsiz filmlere geri sayım
Engelsiz Filmler Festivali, bu yıl 8. kez 12-18 Ekim tarihlerinde sinemaseverlerle buluşacak. Festival, Covid-19 salgını nedeniyle çevrimiçi olarak gerçekleşecek. Festival, programında yer verdiği tüm filmleri her yıl olduğu gibi; göremeyenler için sesli betimleme, duyamayanlar için ayrıntılı alt yazı seçenekleriyle ücretsiz olarak gerçekleştirecek.
Film gösterimleri ‘eff2020.muvi.com’ adresi üzerinden yapılacak. Engelsiz Filmler Festivali’nde, film gösterimlerinin yanı sıra film ekipleri ve aktivist söyleşileri de erişilebilir olacak. Filmlerle ilgili ayrıntılara, gösterim ve söyleşi takvimlerine ‘engelsizfestival.com’ adresinden ulaşılabilir.
İSTANBUL SOKAKLARI SAHNEYE DÖNÜŞTÜ
Disiplinler arası sanat mekanı Kundura Sahne, yeni sezonunu Rimini Protokoll’un ‘Remote Istanbul’ performansıyla açmıştı. İzleyicilerin küçük gruplar halinde bir araya gelmesiyle gerçekleşen ‘Remote Istanbul’, Koşuyolu’ndaki Manolya Parkı’nda başlıyor. Kulaklıklardan gelen robotik bir sesle şehrin kalbine doğru yönlendirilen katılımcılar, performansın bir parçası oluyor.
İstanbul sokaklarının sahneye dönüştüğü, katılımcıların çoğu zaman oyuncu olarak yer aldığı bu performans, katılımcılarını şehir pratiğiyle olan ilişkilerini sorgulamaya itiyor. ‘Remote Istanbul’ etkinliği, 15 Kasım’a kadar her hafta sonu Türkçe ve İngilizce seçenekleriyle devam edecek. Performans biletlerine ve detaylı bilgiye ‘beykozkundura.com’ adresinden ulaşılabilir.
Deniz Doğruyol’dan ‘Benimle Başlamadı’ sergisi
Galeri Bu Pavilion, Deniz Doğruyol’un ‘Benimle Başlamadı’ isimli kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor. Sergi, kolaj ve asamblaj diliyle meydana gelen eserlerden oluşuyor. Sergi boyunca karşılaşacağınız eserlerde Deniz Doğruyol, dünyanın pek çok yerinden topladığı nesnelerle bir dil ağı örüyor.
Doğruyol, kolajlarında toplumsal cinsiyet eşitsizliği, aile, aidiyet, toplumsal normlar gibi kavramları odağına alarak, biriktirdiği trajedileri ironik bir dille plastikleştiriyor. Sergi, 5 Aralık tarihine kadar Galeri Bu Pavilion’da ziyaret edilebilir.
HAFTANIN ÖNERİLERİ
Peninsula/Yarımada
ZOMBİLER, MİLYONLAR VE RAYINDAN ÇIKAN İNSANLIK
Covid-19 salgını hâlâ hayatımızın bir parçası olmaya devam ediyor ancak sinema salonları açıldı. Ertelenenler hariç, yeni filmler birer birer gösterime girmeye başladı. Siz de sinemada film izlemeyi özlediyseniz bu haftanın iddialı yapımlarından ‘Peninsula/ Yarımada’yı tercih edebilirsiniz. ‘Peninsula’, 2016 yılının sevilen filmlerinden ‘Train to Busan/Zombi Ekspresi’nin devam filmi. ‘Zombi Ekspresi’ vizyona girdiğinde hem seyirciler hem de eleştirmenler tarafından çok beğenilmiş, zombi filmleri arasında kendine sağlam bir yer edinmişti. ‘Peninsula’nın yönetmen koltuğunda da ilk filmde olduğu gibi yine Yeon Sang-ho oturuyor.
Film, bizi Zombi Ekspresi’nin dört yıl sonrasına taşıyor. Zombi istilasına uğrayan Güney Kore, tamamen karantina altına alınmış ve kaderine terk edilmiş bir yarımada haline gelmiş. Zombilere yem olmaktan kurtulmuş Koreliler ise dünyanın çeşitli yerlerine mülteci olarak gönderilmiş durumda. ‘Peninsula’nın başında Kore’den gemiyle Hong Kong’a götürülen bir grup insanlanla karşılaşıyoruz.
Hong Kong’da zor bir hayat süren ve zombi istilasının kalbinden geldikleri için dışlanan iki kişi, karşılarına çıkan bir fırsatla sarsılıyor. Güney Kore’de kalan, içinde 20 milyon doların olduğu bir kamyonu bulmak için tehlikeli bir yolculuğa çıkan bu iki kahramanımızı ve yanlarındaki ekibi bekleyen tek şey zombiler değil elbette.
‘Peninsula’, zombilerin işgali sonrası, terk edilmiş ve yıkılmış bir şehir. Ancak şehirde zombilerle savaşmak için bulunan bir askeri bölük yıllar içinde çıldırmış ve adeta kendi kuralsız hükümdarlıklarını kurmuş. Silahlı ve son derece saldırgan olan bu grupla birlikte şehirde zombi saldırısından kurtulmuş bir grup masum insan da var. Kahramanlarımız bir yandan milyon dolarların peşine düşerken bir yandan da mahsur kalan bu insanları kurtarmak ve zombilerden daha büyük canavarlara dönüşmüş bu çıldırmış grupla mücadele etmek zorunda kalıyor.
Açılış sahnelerinden itibaren oldukça tempolu devam eden film, bir zombi istilası filminden sıyrılıp yer yer bir aksiyon sineması örneğine dönüşüyor. ‘Peninsula’nın, ‘Zombi Ekspresi’nin biraz gölgesinde kaldığını söyleyebilirim. ‘Zombi Ekspresi’, hem teknik anlamda hem de senaryosuna bakıldığında yeni soluklar getirirken ‘Peninsula’, türün klasikleşmiş örneklerini taklit eden bir yapım olmaktan öteye pek geçemiyor doğrusu. Yine de bu türün meraklıları ve sinema salonunda heyecan dozu yüksek bir film izlemeyi özleyenler için biçilmiş kaftan gibi görünüyor.