Anketlerin etkisini bahis sitelerine benzetebiliriz. İki takım arasında oynanacak maçta bahis şirketi hangi takımı favori gösteriyorsa, bahis oynayan kişi parayı büyük olasılıkla kazanacak tarafa yatırıyor, risk almayı sevmiyor. Psikolojik açıklaması bu. Biraz açalım. Örneğin bir parti açık ara önde gidiyorsa ya da tam tersi, gözle görülür şekilde aşağı yuvarlanıyorsa, oy kaybediyorsa, seçmen sandıkta kazanacak olana oy veriyor.
Kitleler, anketlerde sürekli eriyen partiyi terk etmeye meyilli oluyor. Ya da oyunu artırıyor görünen liderin/partinin yanında saf tutuyor. Buna İngilizce ‘bandwagon’ etkisi (Trene atlama) deniyor. Bandwagon etkisi ilginç. Başka bir örnek daha... Diyelim ki, bir parti ya da lider açık ara önde. Seçime girse rahatlıkla kazanacak yani.
Ama anketler, durumunu rakibi ile başa baş gösterirse bu kez rakip partinin seçmeni, kazanma ihtimali olduğunu düşünerek sandığa akın ediyor ve normalde hiç olmayacakken, ortaya az farkla kazananın belirlendiği bir sonuç çıkıyor. Seçmenler ikiye ayrılıyor; “Stratejik oy verenler” ve “Etkilenerek oy verenler...” Diyelim ki, A kişisi stratejik, B kişisi ise etkilenerek oy kullanan biri.
Ve ortada her ikisinin de beğenisini alan ama seçilme şansı düşük olan bir politikacı var (Anketler öyle diyor). Bu durumda A seçmeni ile B seçmeni, eğer sonuca etki yapacağını düşünürlerse o adaya değil, her ikisi de seçimi kazanma ihtimali olan ikinci tercih ettikleri diğer adaya oylarını veriyor. Bu aday, başa baş geçecek bir seçimde, geriden gelip ipi kıl payıyla göğüsleyecek bir siyasetçi de olabilir.
Daha net söylemek gerekirse A seçmeni kazanacak adaya oyunu verirken, B seçmeni bu noktada, eş, dost, medyadan (anketlerden) etkileniyor. Yani duygusal olarak bağ kurduğu adaya da oy verebiliyor, kazanacak adaya da...
KARARSIZ SEÇMENE ETKİ
Ama seçmen, vereceği oyun önemsiz, sonuca etki etmeyeceğini düşünürse; yani adaylardan biri açık ara rakiplerinin önündeyse ya da şansı yok denecek kadar düşükse, işte böyle durumda stratejik oy kullanan A seçmeni, desteklediği adayın kazanma şansı olmasa bile, yine de ona oy vermekten çekinmiyor.
B seçmeni ise bakıyor ki desteklediği aday kesin kaybedecek ve ona oy vermesi sonucu değiştirmeyecek, bu kez galip gelmesi beklenen adaya gidip mührü basıyor. Anketlerin ‘mağduriyet etkisi’ (kamçılama) olarak da bilinen bir etkisi daha var. O da seçmenlerin seçileceği anlaşılan adaya /partiye sırt çevirip, şansı az olan adaya destek vermesi. Çünkü seçmenler, sonucu açıkça belli olan bir seçimde bir taraf ezici bir çoğunlukla kazanırken, diğerinin temsil edilmemesini istemiyor. Bir kısmı mağdura da destek vererek, hatırı sayılır oy almasını sağlıyor.
Araştırmalar, kararsız seçmeni ikna etmede, sandığa gitmesini sağlamada en etkili yolun, eş, dost, akrabanın fikirleri olduğunu gösteriyor. Televizyondu, gazeteydi, kapı kapı dolaşmaydı hepsini geçin... Seçmenin fikrini değiştirecek asıl şey, yakın çevresinin görüşü. Bu; ev, iş sohbetleri de olabilir sosyal medya, Facebook da olabilir.
Çünkü arkadaş gruplarımızın ‘like’ etmesiyle (sevmesiyle) ekranımıza düşen anketler, notlar ve videolar kişide genele uyma dürtüsü, çevreyle ters düşmeme güdüsü yaratıyor. Düşüncelerimizin değişmesinde etkili oluyor. İşte ABD’de Trump’ın kazandığı, İngiltere’de Brexit’in onaylandığı referandumda, Cambridge Analytics adlı şirketin yaptığı şey de tam olarak buydu.
Kararsız seçmenin psikolojik tercihlerini, ideolojik verisini bilerek, onları etkilemek.