Kargaşadan, bir yıldız doğar...
- Friedrich Nietzsche Fransa’da, AB parlamentosu seçimlerini ezici çoğunlukla aşırı milliyetçi ırkçı parti Ulusal Birlik’in yüzde 32 oyla kazanmasının ardından, merkez sağcı Cumhurbaşkanı Macron, erken seçim ilan etti. Fransa’da gelecek ay parlamento seçimleri yapılacak. Macron’un Rönesans Partisi bu seçimde yüzde 15 oy aldı. Yani rakibinin yarısından az. Ancak Macron baskın genel seçimle herhalde partisinin daha çok kan kaybetmesinin önüne geçmek istedi.
Hem 3-4 parçaya bölünmüş Sol’u dağılmış halde yakalayacak, hem de hazır faşizmin iktidarından korkan kesimin oyunu almak istiyordu. Ancak ne oldu biliyor musunuz? Komünistler, Sosyalistler, Yeşiller gibi parça parça partilerden oluşan Sol, Macron’un seçim kararının ertesi günü birleşti. Kendilerine Popüler Cephe adıyla yeni bir ittifak kurdu, seçime bu şekilde gitme kararı aldı. Seçimlerde Macron’un partisi sandığa gömülecek. Zira kendisi hiç sevilmiyor. Solcu cephe ile milliyetçi cephe parlamentoda çoğunluğu alacak. Hükümet ve başbakan da bunlardan seçilecek. Ve daha sonra Fransa, AB üyeliğinden çıkmak isteyecek. Ama bu, başka bir yazı konusu. Bu arada Fransa’nın sıkıntısı dışarıya mülteci göçü gibi yansıtılsa da değil. Aslında, daha çok mezarda emeklilik, işsizlik, vergiler gibi ekonomik çerçevede dönüyor.
İngiltere’de ise 4 Temmuz’da erken genel seçime gidiyor. Muhafazakâr Parti’nin lideri Başbakan Rishi Sunak, sonbaharı beklemeden seçim kararı aldı. Ancak Sunak, herhalde tarihe tam bir loser (kaybeden) olarak geçecek. Seçimlerden solcu İşçi Partisi tarihi zaferle çıkacak. Ancak bu zafer aslında İşçi Partisi’ne ait olmayacak. İşçi partisi sadece bölünmüş sağın zaafından yararlanıp aradan sıyıran olacak. Başbakan Sunak, oylarının yarısını henüz 4 yıl önce kurulan sağcı Reform Partisi’ne kaptıracak.
Seçimler yüzde 43-46 İşçi Partisi’nin zaferiyle sonuçlanırken, Muhafazakâr Başbakan Sunak yüzde 20-23 alıp tarih sahnesine veda edecek, sağdaki Reform Partisi ise yüzde 10-15 oy alarak yükselişini sürdürecek. Amerika’da ise seçimler kasımda... 350 milyon nüfuslu, üniversiteleri, teknolojisi, Silikon Vadisi, genç beyinleri, demokrasisiyle övünen bir ülkeden seçimde yarışacak çıka çıka biri 81 yaşında (Joe Biden), diğeri 78 yaşında (Donald Trump) iki lider çıktı. Başkan Biden’ın son fiziksel ve mental halini izlediğimizde, böyle bir kişinin yeniden başkan olması herkesi endişelendirmeli.
Tanrı korusun alacağı kararlar, basacağı düğmeler dünyayı cehenneme çevirebilir. Normalde ABD’de Seçim Kurulu, Biden ile ilgili doktor raporu istemeli. Ama orası Amerika, burası da Türkiye olduğu gibi... Karşısında ise, hayat kadınlarıyla ilişki yaşayıp sus parası vermekten, vergi kaçırmaya; devlet evraklarını çalıp evinde saklamaktan, seçim sonuçlarını beğenmeyip darbe yapmaya, Kongre baskınına kadar giden anayasal suçlar işleyen; yargılanan, ceza alan kriminal sicil kaydı bulunan bir emlak milyoneri var. Ve bu yarışı Trump göğüsleyecek gibi... Artık gerisini siz düşünün. Rusya’da Putin, Çin’de Xi Jinping, Hindistan’da Hindu milliyetçisi Modi, İsrail’de Natanyahu, İran’da, Almanya’da, İtalya’da liste uzayıp gidiyor. Gerçekten ateşten bir dünyaya hazır olun. Kaos, yeni düzenin habercisidir; ama her zaman umut vermez.