Seller, depremler, orman yangınları, kuraklık ve beraberinde on binlerce ölüm hiç bu kadar fazla olmamıştı. Dünyamız, kan basıncı sürekli 120/80’in üzerinde çıkan yüksek tansiyon hastası birine benziyor. Kolesterol, şeker fırlamış, damarlar tıkanmış. Henüz kalp krizi geçirmiyor ama geçirmesi çok yakın. Bunu ben değil, dünyanın check-up›ını yapan bilim insanları söylüyor.
ABD’nin saygın akademik yayını Science Advances dergisinde yayınlanan ve 29 uzmandan oluşan uluslararası bir ekibin öncülüğünde tüm gezegen için yapılan bir ‘sağlık kontrolünde’, Dünya’nın çevre kirliliği nedeniyle artık “insanlık için güvenli çalışma alanının çok dışına” çıktığı bulundu. Türkçesi şu; Dünya’nın yaşam destek sistemleri her zamankinden daha büyük riskle karşı karşıya... Çoğu yaşamsal güvenlik sınırı, gezegen çapındaki insan müdahaleleri sonucu aşıldı.
2015 tarihli bir rapora dayanan çalışma, Dünya’nın şu an biyosferin bütünlüğü, iklim değişikliği, tatlı suyun mevcudiyeti gibi 9 gezegensel yaşam sınırından 6’sını aştığını, bozulduğunu söylüyor. Okyanus asitlenmesi, ozon tabakasının incelmesi ve hava kirliliği, güvenli alanın sınırlarında... Toplamda 9 sınırdan 8’i; 2015’e göre daha fazla baskı altında... Sadece gökyüzünün delinen ozon tabakasını iyileştirebildik. Diğerlerinde ise yaşamsal veriler ya limitlerin çok üzerinde bozuldu ya da okyanusların asitlenmesinde olduğu gibi limite çok yakın. Bu tehlikeli durum sadece uygarlığımızın çöküşü anlamına gelmiyor. Dünya’nın geri dönülemez şekilde yaşanmaz bir çöl olacağı anlamını da taşıyor. Şu an müstehzi bakışlar atıyor olabilirsiniz ancak son 10 yılda resmi rakamlarla 5 milyon göç almamızın bir nedeni de kuraklık ve onun yol açtığı iç savaşlardan kaçan insan selidir. Bu durum daha feci hale gelecek, sadece biz Türkler için değil, tüm ülkeler için.
YOK OLUŞ SÜRECİ HIZLANDI
Bilim insanları, ormanların yok edilmesi, bitkilerin yakıt için aşırı tüketimi, plastik, genetiği değiştirilmiş ürünler ve sentetik kimyasallar konularında Dünya’nın alarm verdiğini söylüyor. Bunlara kulak tıkamayın.
Sera gazı olarak bilinen atmosferdeki karbondioksit konsantrasyonu, 1 milyonda 417 parçacığa yükselerek 350 ppm’lik (parçacıklı) güvenli seviyeyi önemli ölçüde aştı. Özeti karbondioksit soluyoruz. Mevcut türlerin neslinin tükenme oranı da son 10 milyon yıldaki ortalama orandan en az 10 kat daha hızlandı. Hâlâ kabul etmiyorsanız, çocukluğunuzda yediğiniz sebzeleri, etleri, balıkları, girdiğiniz denizleri, koyları bir düşünün. Bir de şimdiye bakın. Farklı türlerde (ırklar) canlılar öldükçe, buna insan ırkı da dahil, genetik çeşitlilik azaldıkça, gen havuzu kurudukça, bu süreç katlanarak ve hızlı şekilde yok oluşu beraberinde getiriyor. Bunun sonucu, tek bir salgın (COVID gibi) benzer genlere sahip bir ırkı silip süpürebilir, kırıp geçirebilir.
Yukarıdaki raporun baş yazarı ve Alman Potsdam İklim Etkisi Araştırma Enstitüsü Direktörü Johan Rockström, dünyanın bu bulguları bir uyandırma çağrısı olarak görmesini umduğunu söylüyor ve ekliyor: “Kariyerimde, Dünya’nın yok oluşuna dair hiç bu kadar çok kanıt görmemiştim...”
Ancak hâlâ yerlere çöp, izmarit, denizlere yemek artığı atanları, ormanları talan edenleri, koylara sintine basanları, derelere kimyasal boşaltanları izliyoruz. Her gün ve her gün zehirleniyoruz. Ve hâlâ bizi kesin olarak felakete götüren bir yol izliyoruz.