Babam zaman zaman acil bir şey varmış gibi telefon açıp bana zihni sinir soruları sormaya bayılıyor. Sanırım beni özlediğini söylemenin bir yolu olsa gerek. Uzaya ve kuantum fiziğine merak sarmış. Elon Musk’ın yeni nesil roketlerini, Mars’a inen robot keşif araçlarını, orada ne aradıklarını vs. sorup duruyor.
Ben de sabırla “Baba işte o mekikle Mars’a seyahat hızlı ve ucuz olacak, öbür keşifle Mars’ta tarım yapılabilecek, diğeriyle hava ve suyu şöyle üretebilecekler” gibi ciddi yorumlar yapıyorum. Derken “Peki oğlum bu Elon Musk, bu kadar yatırımı dünyaya yapsa. Burada hava da var, su da meyve sebze de. Niye Mars’a kadar zahmet ediyor” gibi sözlerle beynimi yakıyor. Kafa buluyor işte oğluyla… Ama bir açıdan haklı.
ÖNCE DÜNYA DESEK
Aslında Bill Gates de babam gibi düşünüyor. Elon Musk ile felsefi olarak ayrıştıkları nokta da burası. Düşünsenize Elon Musk’ın Mars’a ‘Şu roketle gideceğiz, böyle koloni kuracağız’ dediği günlerde; insanoğlu COVID ya da ‘Maymun çiçeği’ (adı bile komik) virüsüyle ölüm kalım savaşı veriyor.
Daha insan ırkı tek bir mikropla baş edemezken, makro ölçekte Elon Musk (SpaceX), Jeff Bezos (Amazon-Blue Origin), Richard Branson (Virgin), Mark Zuckerberg (Facebook) gibi zengin iş insanlarının servetlerini uzayı fethetmeye harcaması nasıl bir tezat. Uzaya harcayacakları paranın 1000’de 1’i ile, Dünya’da insan ırkı kurtulabilir, hastalıklardan arınabilir, açlık ve sefalet ortadan kalkabilir. Küresel ısınmayı durduracak teknolojiler kurulur, Sahra Çölü bile yeşillendirilebilir.
1 MİLYON KİŞİ YETMEZ
Elon Musk, 2050 yılında 1000 gemilik filosuyla Mars’a 1 milyon insan göndermeyi planladığını açıkladı. Ne diyorsunuz bu sayıya, muazzam değil mi? İnsanın içinde hemen mutluluk perileri uçuşuyor. Bu girişimciler böyle işte, hayal satarak insanın içini kıpır kıpır ediveriyorlar. Yanlış anlamayın, Elon Musk’a hayranım, kim hayran değil ki. Ama uluslararası ticaret hakkında biraz bilginiz varsa, endüstrinin gerçeklerini biliyorsanız, 1 milyonun aslında bağımsız bir ekonomiyi desteklemek için ne kadar az, kafadan atma bir rakam olduğunu fark edersiniz. Ünlü bilimkurgu yazarı Charlie Stross, Mars’ta kolonileşme üzerine ciddi düşünenlerden biri.
O diyor ki, kendi kendine yetecek bir Mars kolonisi kurmak için 1 milyon değil, en az 100 milyon kişi gerekiyor. Neden mi? Cevabı modern üretimde saklı. 1900’lü yıllarda herkese yetecek kadar yiyecek sağlamak için bir ulusun işgücünün yüzde 20-30’unun tarlada çalışması gerekiyordu. Yüzde 30-50’si de fabrikada üretim yapmak zorundaydı. Bugün herkesi beslemek için işgücünün sadece yüzde 1’i yeterli. Ama ne oldu? Mikro uzmanlık alanları türedi.
BİR UÇAK YAPMAK İÇİN
Mesela bir Boeing uçağı 367 bin parçadan oluşuyor. Bu parçalar 50 ülkeye yayılmış 12 bin tedarikçi tarafından üretiliyor. Sadece bir sivil havacılık sektörü için gerekli olan uzmanlıklar 500 bin kişiyi aşıyor. Arabalar, telefonlar, gemiler görünmez bir karmaşıklığa sahip. Bugünün otomobillerinde 20-30 elektrik motoru var. Merkezi kilitlemeden, klimaya, elektrikli koltuklardan, pencerelere kadar bir düşünün. Eğlence, navigasyon, iletişim, hava yastığı gibi sistemlerin hepsine ayrı mikro işlemci gerekiyor.
Tüm bu araç içi elektronikleri çalıştırmak bile 20 milyon satırlık bilgisayar kodu yazmak gerektirir. Bu da binlerce yazılım geliştiricisinin ortak çalışması demek. Hadi arabayı geçelim. Araba fabrikasında gövde panellerini monte eden üretim hattındaki robot ordusu kolları için ne tür yazılımlar gerekir, bunları şimdilik hesaplamadım. Ya da akıllı telefonunuz! 800-1000 parçadan oluşuyor. Flash belleğindeki kapasitörleri de sayarsanız 100 milyar bileşeni var. Bugün gezegende bu telefonların belleklerini yapabilen fabrika sayısı bile sınırlıdır, dünyanın egzotik yerlerinde, çok az miktarda çıkarılan nadir elementlere güvenir. Tıp cihazlarına hiç girmeyeyim.
Özetle tek bir astronot giysisinin bile 100’lerce ayrı firma tarafından üretip birleştirildiği günümüzde Mars’ı kolonileştirmek pekâlâ olabilir. Ancak ve ancak oraya 100 milyon ila 1 milyar arasında yüksek zekalı üst seviyede insan yollarsak. Şu maymun çiçeğinden bir yırtalım, o zaman bakarız.