Avrupa kıtası 2’nci Dünya Savaşı’ndan bu yana en kanlı savaşını yaşıyor. Bu savaşa “Rusya yeniden büyük bir ulus olacak” sloganıyla giren Putin, eğer kaybederse ne olacak düşündünüz mü?
Cephedeki kayıplar aynı zamanda Rusya’nın ortaklarını, müttefiklerini, silah müşterilerini yeniden düşünmeye sevk ediyor. Şu çok net ki, Rus generaller taktiksel deha değil, askeri liderlik vasıfları yok, ayrıca Rus silahları da NATO’nun çok gerisinde...
Rusya’nın itibarı önemli darbeler alıyor. Kendi kapasitesi, ileriye dönük gücü ve küresel sahnede ne kadar önemli bir güç olacağı soruları çoktan tartışılıyor.
Rusya, 2014’te Kırım’da ele geçirdiği %7’lik bölge de dahil olmak üzere Ukrayna’nın beşte birini işgal etti ve uzun menzilli füzelerle şehirleri, elektrik santrallerini ve köprüleri vurmaya da devam ediyor. Gel gör ki koca Rusya, zayıf noktalarını gidermek için İran’dan kamikaze drone’lar almaya yönelecek kadar çaresiz. Çünkü Ukrayna hava sahasında uçamıyor.
SİLAH PAZARI ETKİLENDİ
Dikkat edin. Türkiye Rusya’dan alacağını ilan ettiği ikinci parti S-400 savunma füze sisteminde frene bastı. Zaten S-400’lerin savunmada çok da etkili olmadıkları Suriye’yi istedikleri zaman vuran İsrail savaş uçaklarından belli değil mi? Hindistan ve Filipinler, Rus askeri helikopterleri satın almak için büyük anlaşmaları rafa kaldırdı. Rusya, 2017-2021’de küresel pazarın %19’u ile dünyanın en büyük ikinci silah ihracatçısıydı. Hindistan, Çin ve Mısır en iyi üç müşterisi. Bu pazarı kaybedebilir.
Ama aynı Çin, gelişmiş Batı silahları Ukrayna’ya akarken bile, Rusya’ya sözlü desteğin ötesinde bir şey sunmamaya özen gösteriyor. Huawei gibi şirketler, ABD yaptırımlarına ters düşmemek için Rusya’daki satışları durdurdu. Çinli insansız hava araçları üreticisi DJI, tarafsızlığını gerekçe göstererek Ukrayna ve Rusya’ya tedarikini askıya aldı.
Ocak ayında Rus askeri müdahalesi sayesinde koltuğunu koruyan Kazakistan lideri Tokayev, savaş yanlılarının Rusya’da kullandığı ‘Z’ sembolünü yasa dışı ilan edecek kadar ileri gitti. Belarus Devlet Başkanı Lukaşenko bile Moskova’da kaşlarını kaldırarak Ukrayna’nın 24 Ağustos’taki bağımsızlık gününü kutladı ve “huzurlu bir gökyüzü” diledi.
KRUŞÇEV NASIL GİTTİ?
Rusya’nın ekonomik büyüklüğü bugün İtalya kadar. Popüler kültür alanında yıllardır dünyaya hiçbir şey katmıyor. Teknoloji ve bilimde eskiden olduğu gibi rekabetçi değil. Onu büyük güç yapan şeylerden geriye sadece ordu ve nükleer silahları kalmış. Kısmi seferberlik nedeniyle 220 bin Rus genci askere alındı. ‘Moskova sokaklarında erkek yok’ diye yazıyor New York Times. Her metro çıkışı polis tarafından tutulmuş.
Yeni yetme delikanlıların eline askere sevk evrakları hemen oracıkta tutuşturuluyor. Striptiz kulüplerinin gece müşteri sayısı yüzde 60 azalmış. Bodyguardlar bile mekanı terk etmiş. Moskova’da 1 yılda restoranların yüzde 30’u kapandı. Rus Sberbank geçen ay ülkede 529 şube kapatmış. Çöpçatan sitelerinde neredeyse erkek kalmamış.
Buna karşılık Türkiye, Ermenistan, Gürcistan, Kazakistan’dan bu tür sitelere kayıt olanlar son 1 ayda 2.5 kat artmış. Sadece Kazakistan’a 220 bin Rus erkeğin kaçtığı sanılıyor. Rusya’nın sıkıyönetimle yurtdışına çıkışları yasaklaması an meselesi. İngiliz yazar Oscar Wilde’ın bir sözü aklıma geldi: “Bir erkek dünyanın en budala işini yapıyorsa bunu her zaman dünyanın en soylu güdüsüyle yapar.” Bu yüzden Putin açısından savaşta en küçük bir zayıflık belirtisi ölümcül olabilir. Sovyet eski lideri Nikita Kruşçev, 1962 Küba füze krizinde ABD’ye çok fazla boyun eğdiği gerekçesiyle bir saray darbesiyle devrilmişti.
Her hükümdar güçlü olarak algılanırken güçlüdür. Zayıf olarak algılanıyorsa, meydan okuyanlar ortaya çıkar. Putin planında başarısız olmuş gibi görünse de savaş henüz bitmedi. Ve benim gördüğüm Putin, zayıf ya da kaybediyor görünmeyi kaldıramaz. Bu yüzden ‘Kutsal Savaşın’ kişisel komutasını 10 gün önce generalleri değiştirerek eline aldı ve şimdi kendi kaderini çiziyor.