Tom Cruise’un son filmi Top Gun: Maverick, kusursuz bir jeopolitik zamanlama ile vizyona girdi. Kanada, Almanya, Norveç’in, NATO’ya yeni başvuran İsveç ve Finlandiya’nın, tarafsız İsviçre’nin bile sırada olduğu son teknoloji Amerikan F-35 jetleri için geri sayım yapıldığı bir dönem bu. Yunanistan’ın 2028’den sonra alacağı, Türkiye’nin dışlandığı F-35 projesinden bahsediyorum.
Film vizyona girdiğinde, ABD Başkanı Biden; Avustralya, Japon, Hint ve Güney Koreli liderlerle Tokyo’da buluşup ülkesinin Asya’ya bağlılığı konusunda güvence veriyor, Çin’e film üzerinden mesaj yolluyordu. 1986’da vizyona giren orijinal Top Gun filmi de hemen hemen aynı misyonu üstlendi. Amerikan hava ve deniz gücü ‘efsanesine’ Reagan dokunuşuydu bu.
İlk Top Gun, Amerika’nın küresel üstünlüğünün yükseldiği bir döneme denk geldi. Film, Mihail Gorbaçov’un Sovyet Komünist Partisi’nin Genel Sekreteri olmasından bir yıl sonra ve iki süper güç arasındaki denge Amerika’nın lehine değiştikçe adım adım zirveye çıktı. Vietnam’daki yenilginin ardından ilk kez 1980’lerin ortalarında (tıpkı Tom Cruise’un egosu gibi) ABD’nin küresel askeri egemenlik döneminin başlangıcına işaret ediyordu. Bugün Amerika’nın başını çektiği ‘yüksek gelirli demokrasiler’ diye tanımlanan Batı, son derece güçlü.
Sadece askeri olarak değil, ekonomik olarak da... IMF’ye göre, bu ülkeler 2022’de satın alma paritesinde küresel üretimin yüzde 42’sini oluşturuyor, piyasa fiyatlarının yüzde 57’sini belirliyor. Yükselen ülke dediğimiz Çin bile her ikisinde yüzde 19’da kalıyor. Ayrıca tüm önemli rezerv para birimlerini de ihraç ediyorlar. Çin, döviz rezervlerinde 3 trilyon dolardan fazla para tutarken, ABD neredeyse hiç para rezervine sahip değil. Çünkü doları kendisi basıyor.
RUSYA ZORDA DEĞİL
Ama tüm çevrilen filmler, çizilen imaj ve yaptırımlar Rusya’yı dize getirmeye yetmiyor. Batı’nın Rusya’ya karşı ekonomik savaş başlatmasının üzerinden 3,5 ay geçti ve işler beklenenin aksine, kötü gidiyor. Yaptırımlar, Rusya’nın ihraç ettiği petrol ve gazın fiyatını durduk yere fırlattı, kazancını katladı ve savaşı finanse etmek gibi ters bir etki yaptı. 2022’nin ilk dört ayında Putin, 96 milyar dolar cari fazla verecek.
Bu 2021’in aynı dönemindeki rakamın üç katından fazla. Rusya’nın, nisanda Çin’e yaptığı petrol ve gaz ihracatı %50’den fazla arttı. Moskova, enerji satmak için alternatif pazarlar bulmakta zorluk çekmiyor. Öte yandan savaşın bir sonucu olarak, Batı ekonomileri, 1970’lerin stagflasyonuna dönüş yapıyor. Yavaş veya negatif büyüme ve artan enflasyon dönemiyle karşı karşıyalar. Buna işsizliği de ekleyin.
BUĞDAY SİLAHI
Asıl sorunsa stagflasyon değil. O, Batı’nın sorunu… Rusya buğdayı, daha önce Sputnik aşısında yaptığı gibi silah olarak kullanıyor. Kendi buğday ihraç etmediği gibi Ukrayna’nın Karadeniz limanlarından yüklenen buğdayın dünya piyasalarına ulaşmasını da engelliyor.
Dünya çapında 44 milyon kişi açlığa, ekmek bulamamaya doğru koşuyor. Gelişmekte olan ülkeler açısından ortaya şöyle bir durum çıkacak. Ya insanlarını beslemek ya da uluslararası alacaklılara borçlarını ödemek arasında seçim yapmak zorunda kalacaklar. Sri Lanka, Rus işgalinden bu yana borçlarını (50 milyar dolar) ödeyemeyeceğini ilan eden ilk ülkeydi ancak son ülke olmayacak.
Dünya, 1990’lardan bu yana daha önce hiç olmadığı kadar borç krizine yakın. Bu yüzden Amerika gibi arkaya yaslanıp, yollanan silahlarla Ukrayna’nın Rus zırhlılarını nasıl peynir gibi erittiğini izlemek yerine; savaşı bir an önce bitirmek için tüm ülkelerin var gücüyle çaba sarf etmesi gerekiyor.