Koronavirüsle mücadelede kullanılan aşı, şu anda dünyada bulunması en zor şeylerden biri. Bu yönüyle petrolden daha değerli ve silahtan daha stratejik. Üretici şirketler olağanüstü bir üstünlüğe kavuştular. Batılı ülkeler aşılarını ağırlıklı olarak üç kaynaktan temin ediyor.
Bunlar; Pfizer-BioNTech, Moderna, Astra Zeneca-Oxford. Çin ve Rusya’nın aşıları ise ağırlıklı olarak dünyanın diğer bölgelerinde kullanılıyor. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi FDA ve Avrupa İlaç Ajansı EMA henüz Rus ve Çin aşılarına resmî kullanım onayı vermedi. Ortada açık bir savaş var.
Bir yanda ülkelerin prestiji, şirketlerin marka değeri ve milyarlarca dolarlık patentler, diğer tarafında hastane yataklarında ölümü bekleyen yüz milyonlarca insan… Küresel şirketlerin gözünü nasıl kâr hırsının bürüdüğü bilinmeyen bir şey değil. Fakat çok korkutucu yeni şeyler öğreniyoruz. Türk bilim insanı Prof. Dr. Uğur Şahin’in kurucu ortağı olduğu BioNTech ile birlikte koronavirüse karşı aşı geliştiren Amerikan Pfizer şirketinin, aşı nedeniyle yaşanacak sağlık problemlerinde tazminat ödememek için akıl almaz girişimler yaptığı ortaya çıktı.
Pfizer, Brezilya ve Arjantin’de açılacak tazminat davalarına karşı elinde teminat olması için bu ülkelerin hazine gelirlerini, devlet binalarını hatta askerî üsleri bile ipotek olarak istedi! Bunun anlamı şu; aşı nedeniyle yaşanacak ölümler, sakatlıklar ya da sağlık sorunlarından şirket kesinlikle sorumlu tutulamayacak. Pfizer bunu garantilemek için aşı sattığı tüm ülkelerden ‘feragat belgesi’ talep ediyor.
Tüm tazminat taleplerinin devletler tarafından karşılanması yönünde mutabakat imzalatıyor. Türkiye ile bu içerikte bir anlaşma yapılıp yapılmadığını merak ediyorum. Sağlık Bakanı Prof. Dr. Fahrettin Koca bu konuyla ilgili kamuoyunu mutlaka bilgilendirmeli.
BÜYÜK TEHLİKE
Pandeminin ikinci yılında birçok ülkede vaka ve ölüm sayıları artıyor. Ekonomiler çökme noktasında. Ortaya çıkacak olan istikrarsızlıkların kimi yoksul ülkelerde geniş çaplı huzursuzluklara ve iktidarların yıkılmasına yola açabileceği bile senaryolar arasında sıralanıyor.
Salgınla başa çıkmanın en önemli yolu yeterli sayıda aşıyı farklı coğrafyalarda hızla üretip dağıtımını yapmak. Ancak ilaç şirketlerinin tutumu yüzünden bu mümkün görünmüyor. Endişe kaynağı bir başka konu aşı karşıtlığı.
Ben ülkemizde aşılanmaya karşı çıkanların oranının sanıldığı kadar yüksek olmadığı görüşündeyim. Aşıdan kaçanların önemli bir kısmı da yeterince bilgilenmedikleri için böyle bir tutum içindeler. Doğru bilgiler, güvenilir kişi ve kurumlar tarafından sağlandığında aşı karşıtlığının ciddi olarak düşeceği kanaatindeyim. Ancak dünya genelinde birçok ülkede durum daha vahim.
Washington merkezli Gallup şirketi tarafından 117 ülkede 300 binden fazla kişiyle yapılan ankete katılanların yaklaşık yüzde 29’u kendilerine ücretsiz teklif edilse dahi aşı olmayacaklarını söyledi.
Sürü bağışıklığı sağlanması için dünyanın yaklaşık yüzde 75’inin aşılanması gerektiği düşünülecek olursa, ret oranları bu seviyede kalırsa pandemiyi bütünüyle sona erdirmek imkânsız hâle gelebilir.