Koronavirüsün dünyayı kasıp kavurduğu şu günlerde ekonomi bir numaralı konumuz. ABD ve Avrupa Birliği yüz milyarlarca dolarlık kurtarma paketleriyle yaraları sarmaya çalışıyor. Bu fonlara ulaşma imkanımız neredeyse hiç yok. Bizim gibi birikimi ve tasarrufları sınırlı ülkeler için çıkar yol, üretmek, ihracat yapmak ve belli avantajlarımızı kullanmak olacak. Virüs nedeniyle turizm gelirlerimizin ciddi olarak düştüğü bir dönemde ticaret hayati önem kazanıyor.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK), Nail Olpak’ın başkanlığında, dünya ülkeleriyle yeni fırsatlarının ortaya çıkarılması için pandemi sürecinde de yoğun çalışıyor. Mehmet Ali Yalçındağ’ın başkanlığını yaptığı, DEİK bünyesindeki Türk Amerikan İş Konseyi (TAİK) ortaya çıkabilecek yeni fırsatları belirlemek için kapsamlı bir rapor hazırlattı. Boston Consulting Group (BCG) tarafından yapılan çalışmada Türkiye ile ABD arasındaki ticaret hacminin 200 milyar doları yakalayabileceğine işaret ediliyor.
Hedefleri itibarıyla hayli iddialı bu raporu ve ABD ile ilişkilerde beklenebilecek gelişmeleri dün online konferansta Nail Olpak ve Mehmet Ali Yalçındağ ile konuştuk. Nail Olpak, ABD ile mutlaka Serbest Ticaret Anlaşması (STA) yapmak gerektiğinin altını çizdi. 2001 yılında 6.4 milyar dolar olan ABD ile ticaretimiz geçen sene 20.8 milyar dolar gerçekleşti.
ABD Başkanı Donald Trump ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ilk etapta 100 milyar dolarlık hedef koymuştu. Bunun üzerine Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan ve ABD’li mevkidaşı Wilbur Ross kolları sıvamıştı. Nail Olpak ve Mehmet Ali Yalçındağ’ın altını çizdiği yeni hedefe ulaşılabilir mi? Evet, bence mümkün. Türkiye’nin böyle bir kapasitesi ve potansiyeli var. ABD’yi söylemeye bile gerek yok, dünyanın en dinamik ekonomisi.
Fakat bunun için Washington ve Ankara arasındaki siyasi ilişkilerin de belli bir seyirde ilerlemesi gerekiyor. Karşılıklı güven ortamı mutlaka güçlendirilmeli. Liderden lidere iletişimin yanında üst düzeyde kurumsal işbirliği sağlanmalı.
Kasım ayında ABD’de yapılacak başkanlık yarışında eğer Donald Trump kaybedecekse yeni yönetimle sıfırdan başlamamak adına bu ülkedeki etkili bütün kesimlerle samimi bir diyalog geliştirilmeli.
Neden olmasın
DEİK ve TAİK çalışmalarının özünde şu var: ABD büyük bir hızla Çin’den ithalatını azaltma yoluna gidiyor. Yeni ortaklarla yürümek istiyor. Bu noktada Türkiye için önemli fırsatların doğacağı düşünülüyor. Ayrıca iki ülke arasında Afrika’da da dev işbirliği potansiyeli var. ABD, Çin yerine ithalatını Vietnam, Meksika ve Tayvan’dan yaptı. Bu ülkelerden yaptığı ithalat sırasıyla 18, 12 ve 9 milyar dolar arttı.
Türkiye ise, 2019 yılında ABD’ye yaptığı ihracatını 400 milyon dolar civarında artırırken pastadan payını istediği ölçüde alamadı. TAİK önümüzdeki süreçte iki sektörün avantajlı olabileceğini belirlemiş. Bunlar, elektronik ve elektrikli ekipmanlar sektörü, ikincisi de bilişim ve haberleşme. “ABD- Türkiye ilişkileri gittikçe kötüleşiyor, buradan daha iyi bir sonuç çıkmaz” gibi bir kötümserliğe kapılmamak gerekir.
Ben devlet dışı aktör olarak DEİK ve TAİK gibi saygın kurumların gayretlerini son derece faydalı görüyorum. Sektörlerin çabalarının yanında, yatırımcıya daha fazla güven verip, demokrasi ve hukuk devleti niteliklerimizi güçlendirmeye devam edersek bu süreçlerin de hızlanacağına inanıyorum.