İstanbul’un farklı noktalarında Mavi Marmara Gemisi’nin afişlerini görüyorum. Alttaki bilgi ve irtibat kısmında temsilci kurum olarak “Mavi Marmara Özgürlük ve Dayanışma Derneği” ismi yazılmış. Sosyal medya platformu X’teki hesaplarında da yaptıkları faaliyetler hakkında bilgiler var. “2 farklı ülkeden sivil toplum kuruluşlarının girişimleriyle kurulan Özgürlük Filosu Koalisyonu; 5 bin 500 ton insani yardım malzemesi ve çeşitli ülkelerden aktivistleri taşıyan gemilerle, Gazze’deki ablukayı kırmak ve dünyanın sessizliğine karşı vicdanları harekete geçirmek üzere Akdeniz’e açılıyor” deniyor. Gazze’de yaşanan insanlık dramının karşısında dünya halklarının bir araya gelerek yardım, yiyecek sağlamaları son derece önemli. Zira küçücük bir alanda milyonlarca kişi çok ağır şartlarda yaşam savaşı veriyor. Ancak bölgedeki tehlikeli gelişmeler ve bu konuda geçmişte yaşanan acı tecrübeler düşünülünce bu girişimlerin kimler tarafından ve nasıl koordine edildiği çok önemli. Kısa süre önce İsrail silahlı unsurlarının saldırısında, 7 uluslararası yardım çalışanı hayatını kaybetti. Ölenler, oraya yemek götürmek ve mutfak kurmaya giden World Central Kitchen isimli kuruluşun personeliydi.
RİSKLERE DİKKAT
İsrail ordu birlikleri, “Hamas terörüyle mücadele” adı altında çok şiddetli saldırılar düzenliyor ve genellikle hedef göstermeksizin ateş açıyor. Bunun sonucunda şimdiye kadar çok sayıda masum sivil hayatını kaybetti. Ölenler arasında gazeteciler, akademisyenler ve sağlık görevlileri de bulunuyor. Geçtiğimiz günlerde TRT çalışanları yaralandı. TRT Genel Müdürü Prof. Dr. Mehmet Zahid Sobacı’nın şahsında bütün ekiplere acil şifalar dilerim… İsrail’in tutumu bu kadar sert ve uluslararası hukuka meydan okuyarak devam ederken bölgeye yardım ulaştırmak da ilave riskleri beraberinde getiriyor. İyi organize edilmez ve çok dikkatli hareket edilmezse oraya gidenleri de Türkiye’yi de çok zor durumda bırakan yeni durumlar ortaya çıkabilir. 2010 yılında İnsanı Yardım Vakfı (İHH) tarafından yola çıkarılan Mavi Marmara gemisine düzenlenen baskında 10 kişi hayatını kaybetmişti. Bu üzücü hadise Filistin meselesinin önüne geçerek Türkiye ile İsrail arasında büyük bir ikili krize dönüşmüştü. Nitekim bu olayın aşılabilmesi için uluslararası mahkemelerin ve dönemin ABD Başkanı Barack Obama’nın arabuluculuk yapması gerekti. Uzun müzakerelerin sonunda İsrail Türkiye’den özür diledi ve tazminat ödemeyi kabul etti. Ancak bu olayın başta ekonomik ve siyasi olmak üzere çok ağır etkileri oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2016 yılında yaptığı bir konuşmada söz konusu yardım gemisini organize edenlerin hükümetten izin almadan harekete geçtiklerini ifade etmişti. Bugün İsrail-Filistin arasındaki süreç çok daha sıkıntılı bir aşamada. Üstelik İran’ın da aralarında bulunduğu bir dizi ülkeyi içine çekebilecek bölgesel bir savaş riski söz konusu. Benzer olayların tekrarlanmaması için yeni Mavi Marmara girişimini düzenleyenler umarım Türk Dışişleri Bakanlığı ve devletin ilgili birimleriyle tam bir irtibat halinde hareket ediyorlardır. Tamamen bağımsız ve koordinasyonsuz bir adım atılırsa bundan herkes çok zarar görebilir ve iyi niyetli katkı veren insanlar olumsuz sonuçlarla karşı karşıya kalabilir diye endişe ediyorum.