İran-Irak savaşında en fazla kaybeden ülke biz olduk. Suriye’nin bölünmesi ve parçalanmasının en ağır faturası ülkemize çıktı. Azerbaycan-Ermenistan arasındaki savaşın en ciddi mağdurlarından biriyiz.
Arap Baharı, Balkanlar’daki istikrarsızlık, Doğu Akdeniz’deki yüksek tansiyon hep bizi vurdu. Korkarım benzer şeyleri Ukrayna- Rusya krizinde de yaşayacağız. Rusya’nın, güvenlik endişelerini gerekçe göstererek Ukrayna topraklarına girmesiyle başlayan çatışmalar bir kez daha merkezinde bulunduğumuz bölgeyi felakete sürüklüyor.
Moskova’nın Ukrayna’yı açıkça işgal etmesi, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in “Ukraynalılar diye bir halk yoktur” demesi Türkiye’nin kabul edebileceği şeyler değil. Moskova’nın egemen bir ülkeyi işgal edip, parçalara bölmesi uluslararası hukuka bütünüyle aykırı eylemler. Putin’in uzun konuşmasında belirttiği gibi her ülke, tarihî olaylar ve geçmişte kalan tartışmalar üzerinden sınırları yeniden belirlemeye kalkarsa dünya haritasını yeniden çizmek gerekir.
Anlaşmazlıklardan doğacak çatışma ortamı küresel bir felakete yol açar. Türkiye, bu krizde mutlaka dengeli ve hassasiyetleri iyi okuyan bir yöntem izlemeli. Ankara, ABD ve İngiltere gibi doğrudan Moskova’yı hedef tahtasına oturtup düşmanca bir yaklaşım içine giremez.
Türkiye uluslararası hukuka uygunluk çerçevesinde, tarafsız ve dengeli bir tutum alarak çıkarlarını maksimum düzeyde korumalı. Türkiye’nin Ukrayna ve Rusya ile neredeyse stratejik düzeyde yakın ilişkileri var. Rusya, Türkiye’nin en fazla ithalat yaptığı ülke.
Enerji alanında doğalgaz başta olmak üzere neredeyse bir bağımlılık ilişkisi söz konusu. Türkiye 29 milyar dolar ithalat, 5.8 milyar dolar da ihracat gerçekleştirdi.
Normal şartlarda Rusya’dan yılda 7 milyona yakın turist geliyor. Savaşın tırmanması hâlinde Türkiye’nin enerji maliyetleri, arpa, buğday gibi tarım ürünleri tedariki ve turizm gelirleri ciddi risk altına girer. Ukrayna görmezden gelinemeyecek kadar önemli bir ortak.
Bu ülkeyle de 4.5 milyar dolar ithalat, 2.5 milyar dolar ihracat yapıyoruz. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Volodimir Zelenski’nin imza koyduğu anlaşma ile toplam ticaretin 10 milyar dolara çıkarılması hedefleniyor.
YAPTIRIMLARIN ETKİSİ
Avrupa Birliği, ısınma, barınma ve üretimde yüzde 40 civarında Rus gazına bağımlı durumda. Böyle bir ortamda Rusya’ya yapılacak yaptırımların bir sınırı olacaktır. Avrupa, kendisini soğuğa ve karanlığa gömecek düzeyde Moskova’nın üzerine giderse kamuoyu tepkisi nedeniyle birçok hükümet çöker.
Bakınız Fransa’yı üç yıldır sarsan sarı ceketliler krizi... Savaş büyür ve Ukrayna’dan milyonlarca insan Avrupa’ya kaçmak zorunda kalırsa Avrupa bu yükün altında ezilir. Amerika Birleşik Devletleri’nin Rusya’ya dönük yaptırımlarının etkisi sınırlı olur.
Moskova zaten mevcut yaptırımlarla başa çıkabilmek için kendince bir yol buldu, rezerv para olarak dolardan uzaklaştı, kaynaklar risk oluşturmayacak ülkelere transfer edildi. Rusya, dünyadaki mevcut enerji krizi nedeniyle ABD’nin yaptırım kartını çok ileri seviyeye taşıyamayacağını biliyor.
Etkileri ve sonuçları itibarıyla bakıldığında ABD’nin NATO müttefiki Türkiye’ye uyguladığı F-35 ambargosu, Ukrayna’yı işgal eden Rusya’ya uyguladığı ambargodan daha ağır!